-Kuzey-Hayal koltukta oturmuş delicesine ağlarken ben ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Hayal bana bakmazken ayağa kalkıp aşağıda kalan Kerem'in odasına çevirdim yönümü. Dün ameliyathaneden çıkmış ve her yeri sargılıydı. Şu an da uyutuluyordu. Zehra için hepimiz testlerin yapılması için aşağı kata indiğimizde doktorlar Hayal'e test yapmamışlar, onun uygun olmadıklarını söylemişlerdi. Zehra için elimden ne gerekiyorsa yapacaktım ama o benim kardeşim olmadığı için böbreğim ne kadar uyardı bilmiyordum.
-Birkaç saat önce-
"Kuzey biliyorsun bu testlerin çıkması birkaç gün sürerdi normalde ama senin için hızlandırdım. Dün getirdiğin taraktaki saç köklerini alarak testi yaptırdım. Al bakalım." elindeki zarfı bana verdi ve elini omzuma destek verircesine vurup gözden kayboldu. Hastane koridorundaki bekleme koltuklarına oturup zarfı elimde tutmaya devam ettim. Açıp açmama konusunda kararsızdım. Eğer o Selim denen şerefsiz doğru söylemiyorsa onu bulduğum yerde gebertecektim ama Zehra benim her zaman kardeşim olarak kalacaktı. Eğer dedikleri gerçekse o zaman Zehra'ya özür borcum vardı. Ya Buse aslında Zehra'ysa?
Düşüncelerimden ayrılıp elimdeki zarfı yırtım ve içindeki kağıdı alıp okumaya başladım.
"... Zehra Aydın ve Kuzey Aslan arasında akrabalık adına bir ilişki bulunamamaktadır." işte siktim seni Selim. Hızlıca oturduğum yerden kalktım. Merdivenleri ikişer üçer inerken kulağıma tanıdık bir sesin bağırması geldi.
"Zehra." bağıran Hayal'di. Hemen merdivenlerden inmeyi bırakıp koridoru döndüğümde onunla göz göze geldim."
-Şimdiki Zaman-
Zehra benim öz kardeşim değildi ama ben bir kere onu korumak için hem Hayal'e hem de Zehra'ya söz vermiştim. Ona bir şey olmasına kesinlikle izin veremezdim.
"Kuzey." gelen sesle gözlerimi yatakta yatan Kerem'e çevirdiğimde doğrulmaya çalıştı ama başarısız olunca dudaklarından acı bir inleme çıktı. "Uğraşma boşuna kırılmış her yerin." dedim buz gibi bir ses tonuyla.
"Zehra o nerede? İyi mi? İyi de lütfen." dediğinde gözlerimi kaçırıp ayağa kalktım. Kapının açılmasıyla ikimizde yüzümüzü oraya dönmüştük. "Her şey senin yüzünden oldu." tüm siniriyle içeri giren Hayal, Kerem'e doğru yürümüştü.
"Sen o lanet arabayı o kadar hızlı kullanmasaydın şu an da Zehra o ameliyat masasında can çekişiyor olmazdı. Böbrekleri parçalanmazdı. Senin yüzünden ölüyor kardeşim, senin yüzünden." Kerem, Hayal'in her cümlesinde daha da kötü hissediyordu. Onu kolundan tutup dışarı çıkarmaya çalıştığımda direnmişti.
"Hadi Hayal çıkalım dışarı." kapıdan çıkarken son kez Kerem'e baktığımda gözleri dolmuştu. Kapıdan çıktığımızda Hayal hızlıca ellerimin arasından kayıt gitmişti.
"Hayatımıza girdiğimizden beri başımıza gelmeyen kalmadı. Ne istiyorsunuz bizden? Nedir bu yaptıklarınızın sebebi?" sakinleştirmek amacıyla ona uzandığımda birkaç adım geri gitti.
"Bırak dokunma bana, istemiyorum hiçbirinizi burada görmek istemiyorum. Defol." hastaneyi inletircesine bağırıp gittiğinde diyebileceğim hiçbir şey yoktu. En azından onu şu an ciddiye almıyordum çünkü canı yanıyordu ve hıncını bir şeylerden çıkarmak istiyordu. Az önce çıktığım odaya girdiğimde Kerem gözyaşlarını siliyordu.
"Hepsi benim yüzümden oldu abi, Hayal o kadar haklı ki kahretsin. Eğer ben Zehra'nın gazına gelip o arabayı o kadar hızlı kullanmasaydım hiçbir şey olmayacaktı." yatağının yanındaki koltuğa oturup kafamı tavana çevirdim. Kerem'e bu tarz durumlarda ne söylesem boştu şu an. En azından konuşup içindekileri dökebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM PATRONUM
Teen Fiction"Demek yeni asistan sensin Hayal Özgüç." diyerek kafasını kaldırdı ve gözlerimizi buluşturdu. Ama bu bir şakaydı değil mi şaka olmalıydı. İnanamıyorum Kuzey Bey, dün markette dil çıkardığım adamdı. İşte şimdi bittim. Bazı yerlerinde gülmekten öleceğ...