On Yedi

6.4K 307 9
                                    

Medya: Bora




17. Bölüm | "Çaba"

Kulaklarımdaki uğultuların kafatasıma baskı kurarak sağladığı şiddetli sarsıntılar yüzünden kendimi kötü hissediyordum. Gözlerimi hafifçe aralamaya çalıştım ama başarasızlığımla durduğum yerde gözlerimi kapattım. Bu gözlerimin bana yaptığı sürtükçe bir ilüzyondu. Gözlerimi açıp iyi görebilmem için önce kafamdaki uğultuları siktir edip gözlerimi açmam ve ortama alışmam gerekiyordu. Homurdanarak bir kez daha bu eylemi yaptım. Bu kez zorlanmadan açabildim. Bakışlarım direkt cama kaydı, hava kararmıştı. Durduğum pozisyon huzursuz ediciydi. Birisinin bacaklarında uyuyakalmıştım. Ya da en son hatırladığım kadarıyla beni bayıltmışlardı. Olduğum yerde hareket dahi edemeden pencereden etrafa bakıyordum.

Yanımda duran başımın altında varlığını hissettiğim sessiz sakin oturan adamın ellerini, bel boşluğumda ve saçlarımda hissetmeye başladığımda başımın ağrısını siktir edip başımı yaslamış olduğum dizlerinden kalktım ve yerimde doğrulur doğrulmaz ''Ne yapıyorsun sen be hayvan?'' diye cırladım. Oturduğu yerde geriye yaslanırken saçları da onun hareketlerini takip etti. Salak saçma ufak bir kahkaha attıktan sonra bana döndü. Yanağında ufak sayılamayacak bir gamzesi vardı.

''Uyuyan güzel de uyanmış. Taşımama gerek kalmadı.''

Yanımdaki çocuğa dik dik baktıktan sonra kafamı ön tarafa uzattım ve yalvarışlarımın en iyisini yapmaya çalıştım.

''Bora! Derdin ne? Ne istiyorsun benden!"

Bora benimle göz göze gelme zahmetine bile girmeden arabayı kullanmaya devam etti. İnsanların beni görmezden gelmelerine dayanamazdım. Kulağına doğru sertçe üfledim ve sonra geri yaslandım.

"Beni hemen bırak! Kimseye bir şeyden bahsetmeyeceğim. Söz!''

Gözlerim tekrardan cama kaydığında gidebildiğim kadar uç tarafa gittim. Gökyüzü laciverte boyanmıştı. Gökte belirli belirsiz yıldızlar vardı. Yolun iki tarafı da gökyüzü ile yarışmak istercesine uzamış olan ağaçlarla kaplıydı. Bu ağaçlardan başka bir şey göremedim. Ne bir ev vardı ne de bir kulübe, çeşme.

Gözlerimi sağ tarafımda oturan ve bana arka koltukta eşlik eden çocukta ve aracı kullanan Bora'da gezdirdim. İkisinden de bir an önce kurtulmam gerekiyordu. Kurtulmam için ufak bir plan ve bunun için de epey bir düşünmem gerekiyordu. Aklıma gelen ilk şey her ne kadar gözlerimin devrilmesine yol açsa da denemeden ölmektense deneyerek ölmüş olmayı yeğlerdim. Hızla elimi arabanın koluna götürdüm ve açmayı denedim. Onlarca kez denememe rağmen sonuç değişmedi.

''Bora, iki yüz kağıdını alacağım.''

Yanımdaki çocuk neşe içinde gülümseyerek Bora'ya döndü. Birkaç saniyeliğine Bora'yla göz göze geldik ve sinirle ona baktım.

''Ya gerçekten bunu yapacak kadar düşeceğini düşünmüyordum.''

Aralarında dönen muhabbetten hiçbir şey anlamayarak yanımdaki salağa döndüm. ''Neler oluyor?''

''Sen baygınken Bora ile şu filmlerdeki ucuz arabadan atlama sahnesini yapıp yapmayacağına dair iddiaya girmiştik. Deneyerek bana fazladan iki yüz kazandırmış oldun, hayatım.''

The Originals'daki Kol misali çapkın bir gülümseyişle 'hayatım' derken yanağımı sıkmasıyla buna uyuz oldum ve koluna vurdum. Aklıma daha öncesinde Kayra ile Bora'nın benim üzerime bir iddiaya girmeleri gelince daha çok sinirlendim. Sanki dünyaya birileri benim üzerime iddiaya girsin diye gelmiştim!

''Bora iyi anlar bu iddia işlerinden!'' Tısladım. ''Gerçi her seferinde kaybeden taraf kendisi oluyor ama yenilen pehlivan güreşe doymaz misali tekrar tekrar kaybediyor.''

Hayatımı Değiştiren Sen 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin