Mavi gözlerini diktiği yerden ayırmayan adamın hareketsizliğinden istifade ederek yüzüne düşen saçlarını toplamaya başladığımda neredeyse sarı denebilecek kadar açık kahverengi saçları olduğunu fark ettim. Oldukça uzun olan saçlarının uçlarının kıvırcık olması çocukluğumda sahip olduğum ender iyi arkadaşlarımdan birini anımsattı. Çok uzak bir geçmişte, belki daha okula bile başlamadığım bir yaşta kaybettiğim arkadaşımı ilk defa anımsadım. Onu gördüğüm son günün sislerini anımsadım. Gri her taraftaydı ve çevremi sarmış bir haldeydi. Sadece çok yakınımdaki şeyleri net bir şekilde görürken Elif'in benden uzaklaştığını gördüm. Nereye gittiğini anlamadan bir çarpma sesi ve siyah bir arabanın kapısının açıldığını gördüm. Kalp atışlarım hızlanırken bir elin bana dokunması ile geriye kaçtım.
Kısa çok kısa bir an nerede olduğumu anımsayamayıp karşımda bana bakan adamın kimliğini zihnimde tespit etmeye çalıştım. Ama anının etkisinden çıkarken onun yardım etmeye çalıştığım adam olduğunu anımsayıp yapmaya başladığım şeye geri döndüm. Yüzünden çektiğim saçlardan sonra açılan alnındaki açık yarayı gördüm. Hazırladığım pamuk ile yarayı temizlerken artık onun evinde kullandığı renklerden neden nefret ettiğimi biliyordum. Çok gerilerde kalmış bir kazanın anısının beni iki renge karşı bitmez tükenmez bir öfkeye sevk ettiğini anlamak bir nebzede olsa rahatlamıştı. Fakat o kazadan sonra Elif'in öldüğünü biliyordum. Ablamın uğursuzluğumu herkese bulaştırdığımı söylediğini ise o anki kadar net bir şekilde zihnimde ve ruhumda her an duyuyordum. Onun hayatında da ailemin hayatında da başkalarının hayatında da olan tüm kötü durumlardan kendimi sorumlu tuttuğum ilk andı. Ve ben o anı silmek istemiş ama becerememiştim. Aksine küçücük bir kızın ölümünü unutmayı, en azından hatırlamamayı başarmıştım. Belki de başardığım, başarmış olduğum şeyler arasında en nefret ettiğim buydu. Ona yardım edememiş, onu kurtaramamış ve kendi hayatıma dönüp ölümünü unutmuştum.
"Şey, az önce biraz fazla ileri gittim. Özür dilerim."
"Arkadaşı olmayan ve kaba olan benim. Sen gerçeği söyledin."
"Arkadaşları olup her daim yalnız kalan ya da ailesi olduğu halde kimsesiz olan biri değilsin en azından." Basit bir özür için ağzımı açmaya karar vermişken söylememem gereken şeyleri yeniden dile getirdiğim, bir kez de aynı şeyleri sesli söyleyip hayatımın en kötü noktalarını duymayı da başardığım için kendime söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu. Aptallık yapıp fazla konuşma özelliğimi devre dışı bırakabilmek için bir şeylerle meşgul olmam belki de o anda yapılabilecek en mantıklı yoldu. Yoksa devamında ağzımdan çıkacaklardan daha da nefret etmemem için sebep yoktu.. "Sana çorba yapacağım. Tüm hastalar için en iyisi olanı."
Kirli pamukların olduğu poşetle beraber diğer malzemeleri götürürken evde çorba yapabileceğim birkaç şey bulmayı umdum. Fakat çorba yapmaya başlamadan önce aldıklarımı yerine koymam ve çöpleri atmam gerekiyordu. Sonrasında ise üstüme vazife olmadığı halde yine ve yeniden gönüllü olduğum şeyi, yani çorbayı yapmam gerekiyordu. Evde defalarca kez yaptığımı burada da yapabileceğimi bilmeme rağmen hâlâ neden orada olduğumu anlamakta güçlük çekiyordum. Yardım etmeye çalışmış ve yüzüme gözüme bulaştırmıştım. Artık evime gitmem gerekiyordu. Ama bir evim yoktu. Ablamın yanında olmanın evde olmakla aynı şey olmadığını, onun yanını evim olarak adlandıramayacağımı biliyordum. Ve evimin annemin yanında da başka bir yerde de olmadığını çok iyi biliyordum. Hiçbir zaman evde olmanın nasıl hissettirdiğini bilmemiş olmama rağmen şimdi bu evde biraz daha kalmak istiyordum. Hiç tanımadığım bir adamın yanında, içinde sadece yarım saattir bulunduğum bir evde ilk defa evdeymiş gibi güvende hissediyordum. Bir an düşündüğüm şeyi aklımdan geçirmemiş olmayı istediğimde çok geç kaldığımı anladım. Fakat asla düşündüğüm gibi olamayacağını biliyordum. Dünya üzerinde benim olabilecek bir ev ve aile sıcaklığı yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞEKA
General FictionAşkı aramazken insan kendini arar. Kendine giden yollar ise her zaman aşktan geçer. Aşkı gerçekliği ile görmemiş olan ne aşkı ne kendini bulur. Lakin aşkla kendini bulan her daim aşkla ve kendiyle de yaşayamaz.