Bölüm 9

27 6 0
                                    


Melih beni yeniden kolları arasına çekip kalbine yaklaştırdığında o gece boyunca onun omzunda ne kadar ağladığımı bilmiyordum. Ama sonrasında pek bir şey konuşmadığımızı, olduğum yerde öylece kaldığımı hatırlıyordum. Belki de saatlerce, dünya üzerinde bu kadar güvenli bir yer olmayacağını bilmeden yerleştiğim omuzda kalıp saçlarımda gezinen elin şefkatine kendimi bıraktım. Uykuya dalmamı ya da nasıl bir yere yattığımı dahi bilmeden tanımadığım bir adamın ellerine kendimi teslim etmiştim. Tanıdığım insanların aksine beni bir şeyler için suçlamaması, yıllar sonra ilk kez birinin bana hiç tanımadığı halde şefkat göstermesi ondan korkmamı ya da çekinmemi engelliyordu. Ağlayan birinin acısını paylaşan kimse kötü olamazdı. Ve o acımı anlıyor ya da beni teskin etmeye, avutmaya çalışıyor gibi davranmıyordu. Hiç anlamadığım bir şekilde benim acımı benden daha iyi anlıyor, benimle birlikte canının acımasına sebepsizce izin veriyordu. Bir insanın, bir başkası için yapabileceği en acılı şekilde benim acımı paylaşıyor ve onu yok etmeye çalışmanın aksine benimle birlikte taşımak için uğraş veriyordu. Onu tanımadığım, hakkında gördüğüm kadarıyla bir şeyleri tahmin ettiğim halde tahminlerimin gerçek olmayacağını biliyordum. Nasıl biri olduğunu daha iyi anlamak için onu tanımak bile yetmeyebilirdi. Acı yaşamış biri asla gerçekte nasıl olduğunu kimseye göstermek istemezdi. Canının yeniden acıyacağından, aynı şeylerin tekrar edeceğinden korkardı.

Yatışımın nasıl olduğunu bilmediğim bir yatakta uyandığımda ilk olarak başımın ağrıdığını fark ettim. Ağrının nedeni olarak görebileceğim tek şey çok uzun süre ağlamam, tüm kötü anılarımı yeniden, yeniden düşünmem, ablamın neden beni sevmediği konusunda çok uzun süre kafa yormamdı. Üstelik gözlerimin şiştiğinden de emindim. Ağlamanın insanı ruhen rahatlamayı başarması harika bir şey olsa da ardından vücutta oluşturduğu fiziksel deformasyonlar ve diğer etkilerin varlığından mutluluk duymam, en azından hoşnut olmaya kalkmam mümkün değildi. Uzun bir süre tekrar ağlamak istemiyordum. Tüm hücrelerime kadar hissettiğim baş ağrısına katlanmaktansa ruhen acılar içinde kıvranmayı tercih ederdim. Ya da o an için istediğim şeyin ne anlama geldiğini bilmediğimden anlamsız bir kıyaslama yapıyor, istediğim şeyin sonunu göremiyordum.

Tavandan gözlerimi ayırıp yatakta döndüğümde karşımda bulmayı düşündüğüm birini yanımda gördüm. Melih bana doğru dönmüş bir şekilde uyuyordu. Geceyi tekrar aklımdan hızla geçirdiğimde onunla bir şey yapmadığımıza emindim. Ama onunla neden aynı yatakta olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Fakat hemen ardından bu evde tek yatak olduğunu ve onun koltukta yatamayacak kadar rahatına düşkün olduğunu anımsadım. Biri ile uyumakla ilgili bir sorunum olmadığından sadece nedeni anlamak rahatlamamı sağladı. Herhangi bir bilgi yetersizliğinden, soruma verilmeyen cevaptan duyduğum nefret herhangi bir şeyle kıyas götürülemeyecek kadar büyüktü. Bilmemenin, cevap alamamanın bazen delirmeme neden olabileceğini dahi düşünürdüm. Öğrenemediğim bir şey karşısında panik yapmaya başladığım zaman kendimi rahatlatmaya çalışsam bile gerçeği almadan yerimde durmak bana en büyük işkence gibi gelirdi.

Dikkatimi kendimden çekip uyuyan adama yönelttiğimde onun huzurla uyumasını seyretmeye karar verdim. Eğer birinin nasıl uyuduğunu düşünecek olsaydım bu kişinin Melih olacağından emin değildim. Ama bir şekilde onu merak etseydim kesinlikle onun bu şekilde huzurlu uyuyacağını tahayyül edemezdim. Onu gördüğüm iki seferde de yüzünde sert bir ifadeyle beynime kazınmıştı ve bundan hareketle onun uyurken bile kızgın, sert görüneceği konusunda emin olurdum. Lakin şimdi onu izlerken geçmişte böyle bir düşünceye kapılmış olsaydım çok büyük bir yanılgı içinde olacağımı anlıyordum. Neredeyse bir bebek kadar huzur içindeydi. Ve bir bebek kadar masum görünüyordu. Bebekken onun nasıl görüneceğini düşünmekten ise kendimi alamadım.

AŞEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin