Bölüm 25

27 5 0
                                        


"Günaydın." Salona girdiğimde Melih'in gözlerini televizyondan ayırmaması onunla yaşadığım süre boyunca ilk defa gördüğüm bir şeydi. O ve televizyon aynı ortamda olan ama asla birbirlerine değmeyen iki varlıktı. Şimdi ise bana baktığından daha dikkatli bir şekilde, büyülenmiş gibi ekrana bakıyordu. "Sen uyanır uyanmaz televizyonun başına mı geçtin?"

"Uyanalı çok oldu. Ve şu an herkes benim gibi." Yanına otururken beni kısaca öpmekle yetinip tekrar televizyona döndüğünde haberin başlığını okuyamadan o bana ne olduğunu söyledi. "Ayasofya sabah saatlerinde çökmüş."

"Ne?"

Ekrana birkaç saniye bakıp öylece kalırken hiçbir şey anlayamadım. Binlerce yıldır ayakta durmasına ve Hellen'in dün dediklerine rağmen çökmesini zihnim kabul edemiyordu. O, İstanbul'un en önemli simgesiydi. Küçük bir balıkçı köyünden ve bir koloni olmasından sonra Doğu Roma'nın en önemli şehri ve bir imparatorluk kenti olarak parlamaya başlamasının ardından hep burada olmuştu. Benim için Ayasofya'nın yıkılması ile İstanbul'un yok olması aynı anlama geliyordu. Kalbi duran bir insan nasıl ölürse şehirde onun artık olmaması ile ölürdü. Tarihi Yarımada'da bulunan hiçbir şey benim için Ayasofya ile aynı değerde değildi ve bundan sonra da olmayacaktı. Kutsal bilgelik bile yok olmuşsa artık şehir güven içinde yaşanacak bir yer olamazdı. Çünkü ben mucizenin Ayasofya sayesinde mümkün ve içerideki dört seraphimin hem kilise hem şehir için koruyucu melekler olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise inandığım her şey Ayasofya ile beraber yıkılmıştı.

"6. Yüzyılda Nika ayaklanması sonrası kısa sürede yeniden yapılan Ayasofya için ilk sinyaller 4 Mart 2022'yi 5 Mart'a bağlayan gece saatlerinde geldi. Güvenlik görevlilerinin dahi uzaklaştırıldığı kilise sabah saatlerinde peşinden büyük bir sarsıntı bırakarak yıkıldı. Altı yıl önce eski müze müdürü Hellen Uğur'un Marmaray hattındaki hareketliliğin çok yakın bir zamanda büyük bir felakete yol açacağını söylemişti. Bu açıklamaları sonrasında görevinden alınan ünlü Bizans Tarihçisi aynı zamanda benzer tehlikenin Topkapı Sarayı'nı ve yakın çevreyi etkileyeceğinden de bahsetmişti. Şimdi can kaybının olmadığı Ayasofya felaketinden sonra herkesin tek düşünebildiği benzer bir görüntünün yakında yeniden yaşanıp yaşanmayacağı oldu. Bu konuda uzman fikirlerini..."

Televizyondaki kadının sabahın bu saatinde uzmanların fikrini almak yerine geçmişte olabilecekler konusunda haber yapmasını tercih ederdim. Hellen bu konu hakkında konuşurken kamuoyu baskısı oluşturmalarına hiç kimsenin izin vermediğinden bahsetmişti. Üst makamlarca konuşmaları engelleniyor, haberler yapılsa bile yayınlanamıyordu. Lakin ne zaman seçimler yaklaşsa insanların milli ve dini duygularıyla oy toplamaya çalışan simsar siyasetçiler Ayasofya'yı cami yapacaklarını açıklayıp ancak o zaman bin yıllık yapıyı düşünmeye başlıyordu. Yapıların zamanla işlev değiştirmesi bilinen bir şey olsa da Ayasofya için artık değişim dönemi tamamlanmıştı. O değerlerini koruması gereken uluslararası bir eserken seçim dönmelerinde cami yapılması hariç asla konuşulmuyordu. Müze ziyareti sayesinde yılda turistlerden kazandıkları gelir sayesinde işlevini bir şekilde yeniden değiştirmeleri zaten mümkün değildi. Ama üzerinden o kadar para kazandıkları halde yapıyı kaderine teslim edecek kadar kendi haline bırakmaları ve çalışmaları en az sayıda tutup ziyaretçi sayısında azalma olmaması için uğraşmaları katlanılamazdı. Ki en sonunda yapı da buna dayanamamıştı.

"Bu berbat bir şey... Hellen daha dün bunun çok yakında olacağından korktuğunu söylemişti." Onun şu an ne yaptığını düşündüm. Haklı çıktığı için mutlu olduğunu sanmıyordum. "İyi ki gece saatlerinde olmuş. Düşünsene, içeride insanlar olsaydı, durum ne kadar kötü olurdu?" Daha cümlemi bitirmeden dişlerini sıktığını gördüğümde aklından başka kötü ihtimaller geçiyordu.

AŞEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin