Bölüm 11

25 6 0
                                        


Eve geri döndüğüm gün Melih'in beni ve çocukları eve bırakma isteği o günden sonra pek çok kez gerçek oldu. Hatta hem Yiğit hem de Ela onları almaya gelenin ben olmamdan daha çok benimle gelen Melih olmasından memnundular. Onların kalbini daha ilk günden kazandığından çocukları tek başıma almaya gittiğimde suratlarının düşmeye bile başlamasına şahit olur hale gelmiştim. Ablam ise bu konuda Melih'i tanımasa da benim bahsettiğim kadar bildiğinden herhangi bir tepki göstermiyordu. Sadece uygun bir gün ve ortam olduğunda onunla tanışmak istediğini söylemişti. Onu onaylasam da bunun pek gerçek olacak bir ihtimal olmadığını biliyordum. Melih benim ablam yüzünden anlattıklarımdan dolayı onunla hiçbir koşulda anlaşamayacağına emindi. Bu nedenle onunla zoraki bir şekilde aynı ortamda olmak istemediğini açıkça dile getirmiş ve ben de ona saygı duymuştum. Ben bile ablama katlanma konusunda büyük facialar yaşarken hiç suçu olmayan birini onunla aynı ortama atarak boş yere canının sıkılmasına neden olamazdım.

İstanbul Üniversitesi'nde son birkaç yıldır uygulamaya konan yeni sistemle vize sınavları tek haftaya sıkıştırılmış olduğunu öğrendiğim ilk zamanlarda bundan hoşlanmasam da yapabileceğim bir şey olmadığından kendimi bir hafta boyunca ders çalışmaya adadım. Art arda girdiğim sınavların sayısından dolayı kendimi hayattan kopmuş ve mekanikleşmiş bir hale gelmiş olarak görüyordum. Yatay geçiş yüzünden fazla ders aldığımı bilmeme rağmen diğerleri içinde durum böyleydi. Sıkıştırışmış program sınavlar ve öğrenciler için zararlı olmaktan başka bir şey değildi. Yine de bu eziyete ses çıkaran hiç kimse yoktu. Adaletsizlik konusunda ses çıkarmalarıyla ünlü olan Edebiyat öğrencilerinin bile suskun kalmasından eski ruhtan geriye hiçbir şey kalmadığını anladım. Zaten baskılardan sonra o eski devrimci ruhun kaçıp gitmemesi mümkün değildi. Üniversiteler ve özellikle burası özerk kurumlar olmaktan çıkmış ve sivil olmaktan uzaklaşıp polislerin yerleşkesi haline gelmişti. En sonunda ise onların burada olmasına bile gerek kalmadan görünmeyen ama onlardan bile daha güçlü olan zihinsel engeller herkesi hükmü altına almıştı. Ve bu şehir ya da kurum şartı olmadan her bireye yansımaya başlamıştı.

Önümdeki bilgisayara bakarken çocukların büyük minderlerde onlar için açtığım filmi izlediklerinden emin olmak için gözlerimi ekrandan ayırdım. Hâlâ filme tüm dikkatlerini verdiklerini görünce haber sitelerinde dolaşmaya devam ettim. Bir süre sonra kendime izlemek için bir şeyler aramaya başladığımda ne izlemek istediğime dair net bir kararım yoktu. Korku filmlerinden herhangi biri tercihim olabilirdi. Lakin çocuklar uyanık ve her an filmden sıkılıp bana ilgilerini çevirebileceklerinden filmlerin her birinden uzak durmaya karar verdim. İngiliz menşeili bir gezi programının internette olan bölümlerinden birini açıp kendimi oyalamayı tercih ettim. Sınav dönemim bitmiş olsa da kaçıp gitme isteğim hâlâ aynı yerde duruyordu. Ne yazık ki ben henüz gezi için bir yerlere gidemeyeceğimi bilirken programın sayesinde kendi isteğimi tatmin etmeyi seçtim.

"Milena?"

"Efendim Elamou?" Programın videosunu durdururken yanıma ne zaman geldiğini fark edemediğim yeğenime bakmak için kafamı kaldırdım. Yiğit hâlâ film izlediğinden onun neden bana geldiğini merak ediyordum. En son istediğim şey ise hastalanması ya da ona benzer kötü bir durum olmasıydı. Fakat sandığımdan çok farklı bir şey olduğunu ona bakmamı takip eden dakikalar içinde öğrendim. Bana soru sormak için kıvranan halinden ne anlamam gerektiğini bilemesem de onun konuşmasını bekledim.

"Siz Melih ile görüşüyor musunuz?"

"Evet. Ne oldu?"

"O senin sevgilin mi?"

"Hayır, biz arkadaşız." Tek seferde çıkan cümlem içinde büyük bir kesinlik barındırıyordu. Onunla sürekli zaman geçirsem de bu bizim aramızda arkadaşlıktan başka bir şeyin olduğu anlamına gelmiyordu. Ki bende onunla arkadaş olmaktan memnundum. Onun hayatına şu sıralar kimse girip çıkmasa da ben onlardan biri olamayacağımı bildiğim gibi Melih'te aynı şekilde başka bir şey düşünemezdi. Sadece çok iyi anlaşan iki arkadaştık ve ne eksiği ne de fazlasıydık. Ama bunu Ela'ya neyin düşündürdüğünü merak etmekten de kendimi alamadım. Dışarıdan nasıl göründüğümüzü ya da en azından ona nasıl göründüğümüzü öğrenmek istediğime karar verdim. "Bunu neden sordun?"

AŞEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin