"Hyung, hadi ama!" diye huysuzca söylendi Jungkook.
"Pardon ama siz kimsiniz? Ben kendi kendime bakarım. Her an daha da pişman etmeyin beni atladığıma"
Jin sinirle sıraladığı cümlelerden sonra ona getirilen kıyafetler arasından atkıyı sardı boynuna.
"Sana can borcumuz var. Jimin'e bir şey olsaydı eğer... Düşünemiyorum bile hyung. Gerçekten korkunç. Hepimizin sana borcu var. Izin ver sana yardımcı olalım. Arkadaşın olmak istiyoruz" dedi Taehyung ikna etmek için sevimli bakışlar atarken.
Jin ona bakmadan "Sizinle arkadaş olamayacak kadar büyüğüm. Borç da kabul etmediğimi söylüyorum size. Uzak durun benden yeterli" dedi aynada saçlarını düzelterek.
Jimin kenardan onu izliyordu sadece. Kapının girişine yaslanmış, kollarını bağlamış diğerlerine karşı olan sert tutumunu çözmeye çalışıyordu. Onu elbette bırakacak değildi. Sadece onun rahatsız olmaması için uğraşıyordu ve evlerine gelmeyeceği de her halinden belliydi. O yüzden boş yere uğraşmıyordu.
Yoongi içeriye girdi panikle ve "Jin!" diye bağırdı.
Herkes olduğu yerde irkilirken Jin sinirle "Neden bağırıyorsun?" diye bağırmıştı.
"Bu sefer yandık. Hoseok burada! Geliyor!" dediğinde Jin de kocaman gözlerle ona bakmış ve küfür etmişti.
"Siktir, saklayın beni" diyerek olduğu yerde dönüp duran adama şaşkınlıkla bakıyordu herkes.
Kendilerine karşı kat kat duvar ören adamın bu halini görmek değişik hissettirmişti.Jimin gerilen vücudunu kapıdan ayırdı ve sinirle dudaklarını ısırmaya başladı. Hoseok geliyordu. Onun gün ışığı...
Jimin içindeki alevleri söndürmek istese de, hiçbir yolu yoktu.Kapıdan içeriye girmeye çalışırken Jimin'in omzuna çarpan beden ile öne doğru yalpaladı. Kaşları çatılırken sinirli gözlerini kızıl saçlı adama odakladı.
"Kim Seokjin! Sen... Sen!.."
Hoseok onu karşısında gördüğünde sinirle bağırmaya başlamış ama saniyeler içinde içindeki korku kendini belli ederek ağlamaya başlamıştı.
Titreyen dudakları ile "Sen çok kötüsün" diye fısıldamış ve kendisini Jin'in göğsüne atmıştı.
Yarasının acısını umursamadan Jin de sardı kollarını ona.
"Üzgünüm gün ışığım. Sadece endişelenmeni istemedim" dedi saçlarını şefkatle okşayarak.Hoseok hıçkırıkları arasında "Endişelenmeliyim! Sana bir şey olursa ne yaparım ben?.. Sen benim herşeyimsin bilmiyor musun? Beni nasıl yok sayarsın?" diye bağırdı.
Cümleleri ağladığı için boğuk çıksa da hala anlaşılır boyuttaydı.
"Özür dilerim. Gerçekten. Hadi evimize gidelim" dedi ve Hoseok'un yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir öpücük kondurdu.
Jimin gözlerini kaçırıp dudaklarını sinirden yemeye başlarken omzunda Jungkook'un elini hissetti.
Yoongi daha fazla diğerlerinin bu durumu ve Hoseok'u görmesini istemeyerek "Hadi" dedi ve hepsi birlikte çıkışa ilerlediler.
Onların Hoseok'u da görmesi iyi değildi. Jin bütün planları bozmuş ve doğaçlama bir şekilde oyunculuk sergiliyordu. Bu ne kadar doğruydu emin değildi.
Hoseok, odadan çıktıkları andan beri Jin'in kolunu sıkıca tutuyor ve bir yere gitmesine izin vermeyecek gibi sıkıyordu. Jimin içindeki kıskançlığı kontrol altına almak istiyordu. Zararlıydı bu duygu biliyordu. Kendisini yok edecek bir ateşin içine atmak istemiyordu ama kalbi ne yazık ki seve seve bu ateşte yanmaya hazırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love #JinMin
Fanfiction#Jinmin Jimin ve ona yazılan kaderin çok acımasız olduğunu artık daha net anlıyordu Jin. Anlamadığı tek şey sonunun kötü biteceğini bildiği bu masalı neden okumaya ve sonuna kadar gitmeye bu denli hazırdı?