"Konuş artık lan!"
"Avukatımı istiyorum"
"Avukatını da..."
Jin sorgu odasını izlediği cam duvarın arkasında sakince konuşulanları dinliyordu. Oraya gidip sorularını sormak istese de, henüz kimliğinin ortaya çıkma riskini alamazdı.
"Şirketin kaçakçılık işine karışmış ve sen burada avukatım diye ağlıyorsun! Bana gönderdiğin o belgeyle kanıtlandı herşey zaten şerefsiz!"
Seungmin yutkunarak korkuyla etrafına bakınıyordu. Bu işten nasıl kurtulacaktı? Dün gece tek derdi hayatta kalmak iken, şimdi hapse girmemek için çabalıyordu.
"Size bir şey göndermedim" dedi inatla.
Kabul edemezdi. Ederse hayatı yok olurdu!Namjoon sabır diler gibi kafasını yukarıya kaldırdı ve birkaç saniye gözlerini kapattı. Hâlâ neyi inkar ediyordu bu adam? Istediği basit bir itiraf ve Gölge hakkında bilgiydi.
"Zarfın üzerinde kendi elinle yazdığın el yazısı var, kanın bulaşmış ve hatta sadece senin ve gönderdiğin kişinin parmak izi var. Hakim için yeterli bir kanıt zaten bu" dedikten sonra ayakta durmaktan yorularak karşısındaki sandalyeye oturdu.
"Bakın onu ben göndermedim gerçekten. Evime birisi zorla girdi dün gece! Kafama silah dayayarak zorla göndertti. Ben de mağdurum bu durumda" dediğinde Namjoon yumruk yaptığı ellerini masaya sertçe vurup ayağa kalkarak masanın üzerinden yüzü yara bere içindeki adama doğru eğildi. Geniş kalıbı, öfkeli bakışlarıyla korkutucu görünüyordu. Seungmin'in gözlerine yansıyan bu his Namjoon'u memnun etmişti.
Hala inkar etmesi ile sinirden damarları ortaya çıkarken sesini yükselterek konuştu.
"Hâlâ mağdur olduğunu nasıl söylersin lan? Sizin yüzünüzden her yıl denizlerde veya kamyonların arkasında ölen kaç milyon insan var biliyor musun? Sattığınız o uyuşturucuyla can veren kaç çocuk var? Ya da o sattığınız silahların nerelerde kullanıldığını, kaç can aldığını biliyor musunuz? Sizin yüzünüzden kaç kişi ölüyor biliyor musun? Emin ol senin bu dünya da konuşmaya bile hakkın yok!""Ben yapmıyorum diyorum!"
"Hepsinin altında imzan var. Yaptığınız bu işlerden paçayı kurtaramazsınız artık. Elimizdeki bu deliller sizin müebbet hapis almanıza her türlü yeter. Gönderdiğin dosyalarda imzası bulunan herkesi bu sabah operasyonla aldılar bile. Sen konuşmasan bir diğeri konuşacak. En azından konuş ki, polise yardım etmekten cezan azalsın"
Seungmin gittikçe küçüldüğü masada söylenilenleri değerlendiriyordu kafasında. Söylenilenler onu korkutmuştu. Diğerleri konuşur muydu gerçekten? Emin olamıyordu. Kimseye güvenmiyordu ki Seungmin. Herkes kendi çıkarı peşinde koşuyordu sonuçta. Neden konuşmayacak olsunlardı ki? Kendi kıçlarını kurtarmak için her şeyi anlatabilirlerdi. Onlardan önce davranmalıydı belki de.
"Ne bilmek istiyorsun?" diye sordu sessizce karşısında duran korkunç polis memuruna. Daha fazla dayak yemek istemediği gibi bütün bir ömrünü de hapiste geçiremezdi.
"Çalıştığın kişi? Gölge değil mi?"
Başıyla onayladı sadece. Konuşmayınca Namjoon devam etti sorularına.
"Kaçakçılık işleriniz hakkında bilgi ver. Bunu kim istiyor? Kaç kişi daha var işin içinde?"Seungmin ağrıyan başını ovduktan sonra arkası görünmeyen cama baktı dalgın bir şekilde. Bir an önce evine gitmek istiyordu. Bu yüzden hızlıca aklına gelenleri anlatmaya başladı.
"Ben bir şey yapmıyorum. Sadece imza atıyorum. Babam öldükten sonra işin başına geçtim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Borç içindeydi şirket. O zaman teklif sundular işte. Başka çare kalmadığında. Çok büyük bir şirket değildi ama potansiyeli vardı. Ne iş yapacaklarını bile söylemediler. Ben de fazla sorgulamadım zaten. Tek isteğim o bataklıktan çıkmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love #JinMin
Fanfiction#Jinmin Jimin ve ona yazılan kaderin çok acımasız olduğunu artık daha net anlıyordu Jin. Anlamadığı tek şey sonunun kötü biteceğini bildiği bu masalı neden okumaya ve sonuna kadar gitmeye bu denli hazırdı?