"Bunu yapamazsın! Siktir lan! Sen gelmeden yürek mi yedin de böyle bir işe kalkışıyorsun?"
"Yoongi anlamıyor musun beni? Tek çaremiz bu. O piç beni geri almayacak. Seulgi yüzünden bana ne kadar gıcık olduğunu da biliyorsun zaten"
"Bu bir sebep mi yani? Adamın hayatını kaydırmaktan bahsediyoruz Jin. Yakalanırsak ne olur biliyor musun?"
"Biliyorum elbette ama yakalanmayacağız. Bu sefer olmayacak. Elimizin altında Korenin dahi çocuğu var. Tek yapılması gereken ismim resmî evraktan çıkarılmadan, o adamın gitmesi"
Yoongi ağzı açık dinliyordu arkadaşını. Gerçekten kafayı yemişti. Namjoon'a destek bulmak için baktığında düşünceli olduğunu gördü hayretle.
"Sakın bana şu herifle aynı fikirde olduğunu söyleme Namjoon!"
Namjoon ismini duyduğu anda düşüncelerinden arınmış ve Yoongi'ye vermişti bütün dikkatini. Dikkatli bir şekilde seçtiği kelimeleri sıradan bir şeyden bahsediyor gibi söyledi.
"Amirin pozisyonuna torpille geldiğini biliyorsun değil mi hyung? Üstelik rüşvet aldığına dair iddialar da oldukça gerçekçi. Tüm emniyet biliyor"
"Bu bizim sorunumuz değil ama! Bizim boyumuzu aşar bu durum" dedi Yoongi anında itiraz ederek.
Ne olursa olsun adam onların müdürüydü ve zamanında az kalsın Jin ile akraba olacaklardı. Böyle basit bir şeyden bahseder gibi anlatmalarına inanamıyordu.
Jin oturduğu yerden yan dönerek karavanın duvarına yaslandı ve derin bir nefes çekti içine vazgeçmiş gibi.
"O zaman bensiz devam edeceksiniz. Ben de bu işe rapor vermeden ve gizlice devam ettiğim için yakalandığım an polislikten atılırım. Benim için sorun yok, aşçılık da bana çok uygun bir meslek ama sen iyi olacak mısın?Ben yokken ekibi dağıtırlarsa kaçakçılık birimine geri dönmek zorunda kalırsın büyük bir ihtimalle. Namjoon zeki olduğu için Seulde kalır ama senden pek emin değilim. Ikinizi bir arada bulundurmazlar gibi.
Başka yere atanırsan eğer Hoseok'u görmen de zor olur tabi. Kötü oldu. Neyse dağılalım o zaman, boş yere vakit kaybetmeyelim" dedi düşünceli bir sesle ama Namjoon'a çaktırmadan göz kırparken.
Söyledikleri sanki aklından geçen anlık şeyler gibiydi ama Yoongi'nin zayıf noktasına bastığını çok iyi biliyordu.
Yavaşça ayağa kalktığında Yoongi duvara diktiği gözlerini bir milim bile oynatmadan Jin'in elini tutup tekrar oturmasını sağladı. Ifadesiz ve kısık gözleri bir şeyleri tarttığını belli ediyordu.
Birkaç dakika sonunda nihayet göz göze geldiklerinde " Ne zaman yapıyoruz?" diye sordu ifadesizce.
Jin zafer sırıtmasıyla Namjoon'a tekrar göz kırptı ve sırıttı.
"Yarın cumartesi. Sence de çok uygun bir gün değil mi Yoon? Eğer bir buluşma olursa yarın en uygun gün"Yoongi kafasını salladı ve kafasındaki bereyi düzeltti.
"Sen gelme Jin. Gözler zaten üzerinde""Olmaz. Bensiz batırırsın kesin" diye karşı çıksa da Yoongi ona alaylı bir bakış atmakla yetinmişti sadece.
"Gelmiyorsun. Peşinde kaç tane adam vardır kim bilir. Ayrıca yüzünü de tanırlar, o yüzden bu iş bende. Şimdi, bunu hallettiğimize göre gelelim diğer konumuza. Jiminle ne durumdasın?"
Jin, bu konudan bahsetmek istemiyordu fakat bu onun özel ilişkisi değil, göreviydi. Bu yüzden attığı her adımdan yoldaşlarının da haberi olmalıydı. Yaslandığı yerde parmaklarıyla oynamaya başladı. Kalın dudakları büzüşmüş ve ona sevimli bir hava katmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love #JinMin
Fanfic#Jinmin Jimin ve ona yazılan kaderin çok acımasız olduğunu artık daha net anlıyordu Jin. Anlamadığı tek şey sonunun kötü biteceğini bildiği bu masalı neden okumaya ve sonuna kadar gitmeye bu denli hazırdı?