3

1.1K 73 151
                                    

Jin "Biraz hızlı olun! Evinizde mi olduğunuzu zannediyorsunuz?" diye bağırdı sinirle.

Genç aşçılar daha da irkililerek hızlanmaya çalıştılar. Yoğun bir gün geçirmişlerdi ve Jin mesleği olarak aşçılığı seçtiği için pişman olmaya başlamıştı bile. Öğretmenlik dese daha mı kolay olurdu sanki? Bu sefer de bir avuç veletle uğraşması gerekecekti ki bu daha kötüydü onun için.

Alnında biriken teri koluyla sildi ve son tabağı da teslim etti. Minhyuk mutfağa girdiğinde ara verebileceğini düşündü ve ona selam verdikten sonra daha fazla sipariş olmamasını fırsat bilerek mutfaktan çıktı. Yüzü çoktan ısı yüzünden kızarmıştı ve terlemişti.

Hoseok'un odasına ilerlerken kolunda hissettiği elle durdu ve onu durduran kişiye baktı.
"Iyi misin Jin?"

Jimin endişeyle onu izlerken, Jin onun orada ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Daha dün gece oradaydı ve yine mi?
Jin yakışıklılığına bir kez daha minnet duyması gerektiğini düşündü. Sayesinde hiç uğraşmasına gerek kalmıyordu insanları kendisine bağlamak için.

"Sen ne yapıyorsun burada?"

"Ben... Karnım acıktı da. Yemek yemeye geldim"

"Neden bu bölümdesin o zaman? Burası mutfak ve idare bölümü"

"Seni görmek istedim"

Jin, çocuğun dürüstlüğüyle derin bir nefes verdi ve hala tuttuğu kolunu, elinden çekti.

"Açsan eğer masalardan birisine geç Jimin-ah. Değilsen de istediğini yap gerçekten yoruldum ve dinlenmeye ihtiyacım var" dedi ve Jung Hoseok yazılı odanın kapısını açarak içeriye girdi.

Jimin ise sinirle yumruklarını sıktı. Kendisini neden görmüyordu? O kızıl yüzünden mi? Neden? Kendisi kadar yakışıklı da sayılmazdı üstelik o adam.

Dişleriyle dudağını yolarken aslında çocuğun çok fazla sevimli olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. Bu hayatında yaşadığı en acılı kabullenme duygularından birisi olmalıydı.

Hissettiği eziklik duygusu ile ne yapacağını bilemeyerek Jin'in girdiği odanın kapısında yazılı isme baktı uzun süre. Onun yerinde olmak istiyordu ve bunu engellemenin bir yolu yoktu ne yazık ki.

Jimin ağlamak istiyordu sinirle. Sevgilileri ayırmak onluk bir hareket asla olmamıştı asla. Sadece konu Jin olduğunda her şeyin aşırısını yaşıyordu ve kendi yapacaklarından emin olamıyordu. Bu onu da korkutuyordu.

Içindeki kıskançlık duygusuna nasıl söz geçireceğini bilemeden önüne çıkan ilk tuvaletin kapısını sertçe açarak içeriye girdi.

Orada gördükleriyle gözleri kocaman açılırken beyninin bir oyunu olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Çok istemişti ve beyni ona oyun oynuyordu değil mi?
Gözünü sıkıca kapatıp açtı birkaç kez ama oradaydılar işte! Hayal falan değildi.

Bir eli kapıda öylece kalırken "Siz?" dedi şaşkınlıkla.

Iki saniye öncesine kadar öpüşen çift birbirlerinden hızla uzaklaşırken Jimin içinde oluşan heyecanı saklama gereği duymadı. Tanrı onu seviyordu ve çizilen bu kadar çizgisinde onunla birlikte olacağını açıkça belli ediyordu.

Sadece birkaç saniye sonra hissettiği sınır, heyecanı aşarak en belirgin duygu olmuştu.
Kaşlarını çatarak "Nasıl yaparsınız ya? Bunu Jin'e söyleyeceğim" dedi ve arkasını dönerek az önce Jin'in girdiği kapıya doğru ilerledi.

Peşinden gelen Yoongi ve Hoseok onu durdurmaya çalışıyordu ama Jimin bu fırsatı kaçırmayacaktı. Kendisini durdurmalarına imkan yoktu ve bunu en az kendisi kadar peşinde olan iki adam da biliyordu.
"Dur! Lütfen dur Jimin. Açıklayabilirim"

Fake Love #JinMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin