10

902 59 58
                                    

"Burada ne işin var?"

Jin beyninde yükselen panik duygusuyla kapıyı kapatmak ve evde yokmuş gibi davranmak istiyordu ama bunun çok geç kalmıştı. Çoktan Hoseok'un geldiğini düşünerek kontrol etmeden kapıyı açmıştı.

Jimin, Jin'in tavrı karşısında yüzü asılırken "Evin adresini Yoongiden aldım. Sen bana gelmeyince, ben geldim" dedi kısık sesle.

Kendisini habersiz geldiği için mahcup hissediyordu ama sevgilisinin eviydi sonuçta değil mi? Istediği gibi gelmesine kim karışırdı ki? Bu onun hakkıydı.

Jin panikle "1 dakika bekler misin? Içerisi çok dağınık da" dedi kapıyı hala yarım şekilde açık tutarken.

Terlemeye başlamıştı ve bunu fark ettirmemek için çok uğraşıyordu. Jimin sadece kafasını salladığında kapıyı kapatıp salona koştu hızlıca. Ilk önce ortada duran dava dosyalarını kaldırdı ve o sırada dizini sertçe masaya çarptı.

Kısık sesle inledi ve dizini tutup olduğu yerde zıplarken yaratıcı şekillerde küfür etti. Hâlâ canı acısa da zamanı olmadığı için göz ardı etmeye çalıştı acıyı.

Odasına gidip dağınık olan bütün kıyafetlerini dolabın içine attı ve Yoongiyle olan mezuniyet fotoğraflarını çekmeceye sakladı rekor bir hızla.

Salona geri döndüğünde de Hoseok'la olan bütün fotoğraflarını kontrol etti. Yine mezuniyetten olan bir fotoğrafı kaldırdı ve evde hızla göz gezdirirken geriye başka kanıt kalmadığından emin oldu.

Derin nefesler eşliğinde kapıya ilerledi ve gülümseyerek açtı.
"Kusura bakma. Hoseok normalde toparlar etrafı ama bir süredir o da meşgul, bende öyle" dedi derin nefesler alarak.

Içinden 'sevgilisiyle çok meşgul' diye geçirmeden edemedi aklına Yoongi'nin son hali geldiğinde.

Jimin onun gülümseyen yüzünü gördüğünde kendi yüzünün parlamasına da engel olamamıştı.

Aynı gülümsemenin daha içten olanı yüzünde belirirken "Önemli değil. Girebilir miyim artık?" dediğinde Jin önünden çekilerek girmesine izin verdi.

Elindeki pasta kutusunu Jin'e uzattığında "Neyli sevdiğini bilmediğim için çikolatalı aldım" diye açıklama yaptı.

Jin kutuyu alırken nazikçe gülümsedi ve "Teşekkürler. Sen geç salona ben kahve yapayım geliyorum" dedi.

Jin mutfağa geçtiğinde onu yalnız bırakmak içinde gerilim hissi yaratsa da, başka çaresi olmadığını biliyordu. Kendisini bütün kanıtları ortadan kaldırdığını düşünerek rahatlatıyordu.

"Kahveni nasıl içersin?" diye yüksek  sesle seslendiğinde aniden beline arkadan dolanan kollarla irkildi.

"Tatlı" diye mırıldandı Jimin huzurlu bir şekilde başını Jin'in geniş sırtına yaslayarak.

Jin bir şey demedi ve dokunuşunun kendisini de rahatlatmasına izin verdi. Anlamadığı şeyler oluyordu ve kalbindeki ferahlık hissini neye yorması gerektiğinden emin olamıyordu. Bu yüzden her zaman olduğu gibi kaçmaya devam etti.

Küçük ellerini belinden ayırıp bir öpücük kondurdu ve "Geç içeriye hadi. Ben de geliyorum" dedi.

Sadece 5 dakika sonra ikili yan yana, televizyon karşısında olan üçlü koltukta pastalarını yiyip kahve içiyordu.
Jimin ve Jin olabildiğince ciddi konulardan ve dün olanlardan konuşmamaya çalışıyordu. Muhabbet sıradan ilerliyor ve birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Seulgi konusu aklında büyük bir soru işareti olsa da güzel geçen bir günü berbat etmek istemedi.

Fake Love #JinMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin