"Bundan da ye" diye önündeki tabağa durmadan bir şeyler ekleyen Hoseok'u daha fazla üzmemek için tadını bile alamadığı sebzeyi ağzına atıp uzun bir süre çiğnedi.
Yoongi'nin de sürekli bakışlarını üzerinde hissediyordu ama dostu onu sıkıştırmamak için soru sormuyor, rahatsız etmiyordu. Sadece varlığını bile gizleyerek çevresinde dolanıyordu. Bu en ihtiyaç duyduğu şeydi kesinlikle.
Konuşmaya da anlatmaya da mecali yoktu Jin'in. Sadece içinde bulunduğu karmaşayla önündeki bir sürü engel arasında hayatta kalmaya çalışıyordu.
Jin daha fazla kendisini zorlamayarak ayağa kalktı ve "Namjoon bekliyor gün ışığım. Ben gelene kadar dikkatli ol tamam mı? Kapıyı kilitle mutlaka" dedi yanağını hafifçe okşadıktan sonra.
Hoseok da onlarla birlikte kalkarak kapıya kadar ilerledi."Beni merak etme hyung. Siz de dikkatli olun"
Jin, alnından öptükten sonra hızla evden çıkmıştı. Yoongi de sevgilisinin yüzündeki sıkıntılı ifadeyi görerek ona yaklaşıp kollarını çevresine sardı sıkıca.
Hoseok "Yoon ona iyi bak lütfen. Düşündüğün kadar iyi değil" diye mırıldandı başını gömdüğü boyuna çarpan nefesiyle.
Yoongi sadece kafasını sallayarak geriye çekildikten sonra Hoseok'un dudaklarına özlem dolu bir öpücük kondurdu. Arkadaşı böyle bir durumun ortasında sıkışıp kalırken sevgilisiyle yakın olmak yanlış geliyordu ama içine artık sığmayan özlem yüzünden kendisine engel olamıyordu.
Aniden yükselen korna sesiyle irkilerek ayrıldıklarında Yoongi göz devirerek "Dikkatli ol sevgilim, bir de seni düşünmeyeyim" diye fısıldadıktan sonra geriye çekildi.
Arabaya bindiğinde nereye gideceklerini bilmiyordu ama sorma gereksinimi de duymadı. Son verdikleri karardan sonra emniyette çok vakit geçirmiyor, genellikle karavanda takılıyorlardı. Planlarını kimsenin öğrenmesi riskine giremiyorlardı.
Orman yoluna girdiğinde de cevabını almış oldu zaten."Müdür seni soruyordu bugün. Çok özlemiş gibiydi" dedi yeni aklına gelen düşünceyi söylerken.
Jin tek eliyle camı açarak daralan ruhunu hafifletecek bir deva aradı. Rüzgâr yüzüne çarparken daha kolay nefes alıyor gibi hissediyordu. Belki de Jimin'in kokusunu duyumsadığı içindi, bilmiyordu. Onun gibi içini ferahlatıyordu rüzgar.
"Bir şey demeyecek misin?"
"Ne dememi bekliyorsun Yoon?"
"Herhangi birşey? Ne olduğunun pek önemi yok sadece konuşsan yeter" diyen dostuna saniyelik bir bakış attıktan sonra yola döndü.
"Ağzımı her açtığımda yalanlar çıkıyor Yoon ve gördüğün gibi onların arasında boğulmak üzereyim. O yüzden ne kadar az konuşursam o kadar iyi"
Bu doğru değildi elbette. Kendisini bu şekilde sessizliğe mahrum etmesi ise canını sıkmıştı. Içinde neler yaşadığını anlayamamak dostluğunu sorgulatıyordu Yoongi'ye. Kendisini bildiğinden beri tanıyordu Jin'i ama hiçbir zaman onun gösterdiğinden fazlasını görememişti.
Yoongi itiraz kabul etmeyeceğini bildiği Jin ile daha fazla konuşmaya çalışmadı. Eğer öyle mutlu olacağına inanıyorsa, yapabilirdi. Yoongi sadece destekleyecekti. Yıllardır olduğu gibi.
Ormanın biraz derininde kalan karavana yaklaşınca durdurdu arabayı ve acelesi varmış gibi anahtarı bile almadan indi. Yoongi de onu yavaşça takip ederken bir yandan da dudaklarını yiyordu.
Jin karavanın kapısına yaklaşınca aniden durarak etrafına bakındı.
O sırada yanına gelen Yoongi "Neyi bekl-" diye başlamıştı ki Jin anında ona dönüp ağzını eliyle kapattıktan sonra fısıltılı bir şekilde "Kapı aralık. Çubuk da yok" diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Love #JinMin
Фанфик#Jinmin Jimin ve ona yazılan kaderin çok acımasız olduğunu artık daha net anlıyordu Jin. Anlamadığı tek şey sonunun kötü biteceğini bildiği bu masalı neden okumaya ve sonuna kadar gitmeye bu denli hazırdı?