1. Bölüm - Hayvanat Bahçesi

5K 259 226
                                    

"Hayatın herhangi bir alanında bir yere zincirlenmeyi reddediyorum."

Irvin David Yalom





Üzerimi son bir kez daha düzeltip kapıyı tıkladım.

"Gel!"

Kapıyı yavaşça açarken yutkundum, çok heyecanlıyım ya! Odaya kısa bir göz attım. Içinde dosyaların bulunduğu bir dolap, masa, ve hemen önündeki koltuk ve orta sehpa ile oldukça sade bir odaydı. Hafifçe boğazımı temizleyip söze girdim.

"Merhaba, Mehmet Bey, ben Elis Keskin. Iş görüşmesi için gelmiştim."

Geldiğimden beri bir kez dahi başını kaldırıpta bana bakmayan 40'lı yaşlarındaki Mehmet Bey, zahmet edip başını kaldırıp bana baktı. Beni şöyle bir süzgeçten geçirirken başıyla onaylayıp eliyle masanın önündeki koltukları işaret etti.

"Otur, Elis. Fazla uzatmayacağım. Daha önceden telefonda görüşmüş, anlaşmıştık. O yüzden sözleşmeyi imzalar yarında ilk mesaini yaparsın. Dediğim gibi kurtlarla ilgileneceksin. Kurtların yiyecekleri şeylerden ve sağlıklarından sen sorumlusun. Veteriner fakultesi mezunu olduğun için diğerlerinin aksine sen sağlıklarındanda sorumlusun, yani diğer görevliler ilgilendikleri kafeslerdeki hayvanların sağlıklarıyla ilgilenmezken sen ilgileniyorsun. Maaşında ona göre ayarlandı. Bu arada uyardım mı bilmiyorum, kurtlarımız gerçekten saldırganlar. Dikkatli ol ve temastan kaçın. Anladın mı?"

Aptala anlatır gibi anlatmasına sinir olsamda onayladım ve sözleşmeyi imzalayarak odadan ayrıldım. Kurt kafesinin bulunduğu yere gitmeye karar vererek adımlarımı oraya yönelttim.

Bu hayvanat bahçesi gerçekten farklıydı. Hayvanlar küçük kafeslerde değillerdi. Aksine kocaman kafeslerdeydiler. Kısmen bir özgürlükleri vardı. Kurt kafesinin önüne geldiğimde trabzanlara tutunarak hafifçe eğildim. Gözlerimi ağaçların arasında gezdirirken bir umut belki birini görürüm diye bekliyordum. Kafes gerçekten büyüktü ve onların nerede olduğunu tahmin etmekse oldukça zordu.

Doğrularak derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapayarak simsiyah gökyüzündeki yıldızları hayal ettim. Yüzümde bir gülümseme peydah olurken arkamdan gelen samimi ama gūr sesle irkildim. Elimi korkudan çırpınan kalbimin üzerine bastırarak sesin sahibine döndüm.

"Merhaba, güzel bayan. Sizi böylesine güzel gülümseten nedir, sorabilir miyim acaba?"

Gözleri göğsümün üzerindeki elime kayarken mahçup bir sesle konuştu.

"Ah, ne aptalım ama! Korkuttuysam özür dilerim, amacım kötü değildi. Bu arada, ben Rüzgar. Rüzgar Sefer." diyerek elini uzattı.

"Ah, önemli değil. Elis, Elis Keskin. Memnun oldum Rüzgar Bey. Bu arada ilk sorunuzu cevaplayayım," dudaklarımdan hafif bir kıkırtı kaçarken devam ettim. "Gece ve yıldızlar. Daha da açarsak mavi, siyah ve beyazın güzelliği."

Hafif mırıltılar eşliğinde gözlerini gökyüzünde gezdirip tekrar bana döndü.

"Havanın kararmadığını ve yıldızların da görünmediğini düşünürsek bu sizin hayal gücünüzün güzelliği, bayan." Söylediklerine gülerken tekrar söze girmesiyle sessizleştim.

"Ben sizi çok sevdim, sizi bizi bırakarak konuşabilir miyiz, Elis? Tabii yanlış anlaşılmak istemem, seninle arkadaşça bir samimiyetle konuşmak isterim."

Siyah (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin