"Güneş ve Gece'nin kavuşması imkansız. Çünkü Güneş Gece'ye aşık olursa Gece ölür"
O gitmişti. Ben ise tam orada hâlâ donuk bir şekilde bekliyordum. Bir taraftan kalbim hâlâ hızını yavaşlatmamışken bir taraftan onu yüzünü göremesem bile gördüğüm için içimi bir mutluluk kaplamıştı.
Benimle konuşurken ne kadar sert olsa da beni kapının yan tarafına iterken bir o kadar yavaş ve dikkatliydi. Peki gündüzlerin ölmesi derken neyi kasttetmişti? Gündüzler derken insanlardan bahsetmiş olabilirmiydi?
Tam o sırada kapı açıldı ve zaten henüz yavaşlamamış olan kalbim daha da hızlı atmaya başladı. Yavaş yavaş odamın kapısını araladığımda ablamın içeriye girdiğini fark ettim ve derin bir nefes aldım.
"Abla?"
"Güneş niye açmıyorsun telefonlarını?" ablam bir taraftan ayakkabılarını çıkarırken bir taraftan beni azarlıyordu. "Teyzem hastalanmış, biz onun yanındaydık. Sana haber vermek için o kadar aradık ama açmadın. Sonra da beni buraya gönderdiler işte"
"Duymamışım abla özür dilerim"
Ablam içeriye girip kendini kanepenin üzerine attı. Her zaman yanından ayırmadığı çantasının içinden telefonunu çıkardı ve annemi aradı.
"Anne merak etme Güneş evdeymiş, duymamış sadece"
"Tamam annecim öpüyorum görüşürüz"
Bende ablamın yanına oturup dudağımı büzüp tatlılık yapmaya çalıştım.
"Çok kızdınmı buraya kadar tek başına gelmek zorunda kaldığın için"
Biz Konak'ta yaşıyorduk ve teyzemin evi Alsancak'taydı."Aslında bir taraftan iyi oldu biliyormusun çok sıkılmıştım zaten orada"
"Ablacım ben çok yorgunum uyuyacağım" deyip yanağına bir öpücük kondurduktan sonra odama gittim. Işığı açıp yatağımın üzerine oturduğumda zarfın yanında bir de simsiyah, üzerinde güneş figürü olan bir kutu vardı. İlk önce kutuyu açtım ve içinde rengarenk küçük ampuller gördüm. Bunlar çok güzellerdi... Büyülenmiş bir şekilde ampullere bakarken kapağın üzerinde yazan notu fark ettim. Notta;
"Unutma ışıklar sadece gece yanar, güneş hariç" yazıyordu.
Kağıdı kutudan çekip arkasına Güneş'in ışığıda gece yanar sadece ay aracılığıyla yazdım. Bunu bir daha görürsem ona vermek istiyordum. Ama bir daha o kadar şanslı olabilirmiydim?
Kutudaki birbirlerine bağlı rengarenk ampulleri odamın tavanına bir sandalye aracılığıyla asarken Gece'yi bir daha görebilirmiyim acaba diye düşünüyordum. Ampulleri astıktan sonra düğmesine basıp ışıklarını yaktım. Kendi odamın ışığını kapattığımda oluşan manzara olağan üstüydü. Sarı, mavi, pembe, yeşil... Çok güzellerdi!
Tekrar yatağıma oturup zarfı elime aldım. İçini açtığımda yine simsiyah bir kağıt karşıladı beni. Neyse ki odamı donatan rengarenk ışıklar sayesinde mektubu net bir şekilde okuyabiliyordum. Yine sarı kalemle yazılmış güzel yazının üzerinde gözlerimi dolaştırdım bir süre. Sonra yavaş yavaş okumaya başladım.
"Güneş aya aşık. Gece ise Güneş'e. Oysa Gece ve Güneş'in kavuşması imkansız. Çünkü Güneş Gece'ye aşık olursa Gece ölür"
Çünkü Güneş Gece'ye aşık olursa Gece ölür... Gece ölür... Bu cümle kafamın içinde dolanıp duruyordu ve ben neyi kasttettiğini anlamaya çalışıyordum. Güneş Gece'ye aşık olursa Gece neden ölüyordu ki? Ay kimdi? Güneş aya aşık yazıyordu. Kerem ay mıydı yani? İyide bu Gece benim Kerem'i sevdiğimi nereden biliyordu ki? Hem Kerem benden üç yaş büyüktü. Böyle bir şeyi tahmin etmişte olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'li Bir Gece'de
RomanceTüm yıldızlar geceye aşıktı. Sadece o geldiği zaman parlıyorlardı gökyüzünde. Oysa gece yıldızların farkında bile değildi. O güneşe aşıktı. Bilse de o gelince yitip gitmek zorunda kaldığını yine de razıydı. Güneş ise aya sevdalıydı. Gece geldiğinde...