"En çok da gamzelerinde ölmek istediğiniz adamın ağlaması yakıyormuş canınızı, ben bunu bugün öğrendim."
Sabah uyandığımda ılık bir duş aldıktan sonra günlük rutinlerimi tamamlayıp evden ayrıldım. Sınıfa girer girmez Can'ın yanına doğru ilerlerken Koray'ın sesini duydum.
"Güneş, buraya oturabilirsin" dedi sırasındaki boş yeri göstererek. Ama beni şaşırtan onun teklifinden ziyade Can'ın bir telaşla ayağa fırlayıp Koray'a bağırmasıydı.
"Hayırdır olum sen? Güneş'in yeri burada hazır!" Can Koray'a bağırırken Koray hiç oralıymış gibi görünmüyordu. Doğrudan bana bakıyordu. Ve bu durumun Can'ı bin kat daha sinir ettiğine yemin edebilirim. Sonra birden tekrar konuşmaya başladı.
"Gelmiyormusın Güneş?" Can tekrar bağırmaya başlamak amacıyla dudaklarını araladığında ben araya girdim.
"Sağol Koray ben burada oturacağım" deyip Can'ın yanına oturdum. Ama Can hâlâ ayakta dik dik Koray'a bakıyordu. Bende ayağa kalkıp Can'ı kolundan çekiştirerek sıraya oturttum. Neyseki çok direnmemişti.
İlk dersiniz edebiyattı ve Buğra hoca sınıfa girer girmez heyecanla birşeyler anlatmaya koyuldu.
"Çocuklar size bir ödev vereceğim. Öncelikle sizi kız ve erkek olarak ikişer gruplara ayıracağız. Sonra her birinizden eşinize mektup yazmanızı isteyeceğim. Yarın sırayla tahtaya kalkıp eşinizin size yazdığı mektupları okuyacaksınız ve birinci çiftimizi seçeceğiz. Hadi şimdi grupları belirleyelim." Buğra hoca masasına oturdu ve yeniden konuşmaya başladı. "En arka sıradan başlayalım çocuklar. Koray kiminle eşleşmek istiyorsun?""Güneş ile hocam" dediğinde kafamı hızla Koray'a çevirdim. Can ise kafasını benden daha hızlı Koray'a doğru çevirmişti? Sadece Can'ın "ne?" diye mırıldandığını duyduğumda yine bir kaos ortamı oluşmaması için hemen atladım
"Tamam hocam olur" Can'ın başı daha hızlı bir şekilde bana döndüğünde istediğimi başarmıştım. Yani Can'ın dikkatini Koray'ın üzerinden başka bir yere çekebilmiştim.
"Nasıl yani Güneş? Bununlamı eşleşeceksin?"
"Evet Can ne var bunda? Sadece mektup yazacağız" dediğimde Can'ın koyu saçlarına rağmen parlayan beyaz yüzünün sinirden kıpkırmızı olduğunu görebiliyordum. İşte bu benimde canımı sıkmıştı. "Can ne oluyor sana?"
"Nemi oluyor? Sen benim bu dünyada en nefret ettiğim kişiye yüz veriyorsun ve bu benim sınırını bozuyor!"
"İyi de ondan neden bu kadar nefret ediyorsun?"
"Çünkü senden hoşlanıyor!"
"Bundan sanane!" Yüzündeki şaşırmışlıkla karışık sinir ifadesini gördüğüm an söylediğim şeye bin pişman olmuştum! "Öyle demek istemedim" diye mırıldandım utançala.
"Yoo sen haklısın. Banane ki zaten?" deyip önüne döndüğünde yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Asla yapmamam gereken birşey yapmıştım, arkadaşımın kalbini kırmıştım. Bizden sonra tüm sınıf ve Can ile Filiz eşleşmişti.
Dersin bitimini haber veren zil çaldığında Can ayağa kalkarak kapıya doğru ilerlemeye başladı. Bende hemen ayağa kalktım ve ardından seslendim. "Can!" Arkasına dönüp soran gözlerle baktığında derin bir oh çekip ona doğru bir adım attım. Tam konuşmamız gerektiğini söyleyecekken Koray'ın sesini duydum.
"Güneş!" Can bu sefer ne söyleyeceğimi dinlemeden kapıdan geçip gitmişti. Tam ardından gidecekken kolumu tutan bir elle irkilip arkama döndüğümde Koray'ı gördüm. Artık bende sinirlenmeye başlamıştım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'li Bir Gece'de
RomantizmTüm yıldızlar geceye aşıktı. Sadece o geldiği zaman parlıyorlardı gökyüzünde. Oysa gece yıldızların farkında bile değildi. O güneşe aşıktı. Bilse de o gelince yitip gitmek zorunda kaldığını yine de razıydı. Güneş ise aya sevdalıydı. Gece geldiğinde...