"Bir şeyler yazmak için şair veya yazar olmaya gerek yok, aşık olmak yeterli"
O gideli yaklaşık bir hafta olmuştu ama ben kendimi daha yeni yeni toparlayabiliyordum. Bir hafta boyunca arkadaşlarımın ve ailemin yoğun isteklerine rağmen okula gitmek istememiştim. Sadece düşünmüştüm. Ama artık düşündükçe kendimi kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Bir anda girmişti hayatıma ve gizemli gizemli ardında bir sürü soru işareti bırakıp gitmişti.
Yatağımdan kalkıp sıcak bir duş aldım ve okul üniformalarımı giyip saçlarımı topladım. Uyumaktan şişmiş gözlerime ve çatlamış dudaklarıma çok hafif bir makyaj yapıp allığımıda sürdükten sonra odamdan çıktım.
Ablam ve annem yine mutfakta kahvaltı hazırlıyorladı.
"Kızım, okula mı gideceksin?"
"Evet anne gideceğim" deyip masaya oturdum ve salatalıktan kemirmeye başladım.
"İyi yapmışsın kızım okula gitmeye karar vermekle, bayağı geri kalmıştın zaten derslerinden"
Aşağıdan babamı çağırdım ve kahvaltımı yaptıktan sonra ablam ile evden çıktık. Ablam arabayla beni Atatürk lisesinin önüne bırakıp işine gitmişti.
İçeriye girdiğimde okulumu ne kadar özlediğimi farkettim. 3. Kata çıkıp
11/B sınıfına girdim. Kapıdan girer girmez Çağla koşarak yanıma geldi."Güneş, gelebildin sonunda çok özletttin kızım kendini"
"Evet geldim bugün okula" deyip Can'ın yanına oturdum. Önümüzde Çağla ve Selim, arkamızda ise Alev ve Hakan vardı. En arkada ise hiç tanımadığım bir çocuk oturuyordu.
"Hoşgeldin Güneş" dedi keyifle Can "iyimisin?"
Kafamı sallamakla yetindim sadece. Ders bitip teneffüse girdiğimizde çantamın içinden kulaklığımı alıp kantine indim. Bizimkiler arkamdan gelmek isteselerde onlara biraz yalnız kalmak istediğimi söylemiştim.
Kantine indiğimde sıcak bir kahve alıp boş bir masaya oturdum. Kulaklığımla müziklerimi dinlemeye başlarken yavaş yavaş da sıcak kahvemi yudumluyordum.
Daha bir iki dakika olmuşken sınıfta gördüğüm yeni çocuk yanındaki boş sandalyeyi çekip "Oturabilirmiyim?" diye sordu.
Kulaklığım yüzünden sesini tam duyamadığım için kulaklığımı çıkarıp "efendim?" diye sordum. Ancak o ben sorana kadar çoktan oturmuştu.
"Koray ben" deyip elini uzattı. Sesi... Gece'nin sesine benziyordu. Ama çok dikkate almadım çünkü bir haftadır sesi o kadar beynimin içinde dolanıp durmuştuki benzetmiş olmam olasılık dahilindeydi. Üstelik bu çocuğu dudaklarından Gece'ye benzetebilecek olsam bile gözleri... Gözlerinin uzun koyu kahve saçlarına rağmen grimsi bir tonu vardı. Ve ben Gece'nin gözlerinin siyah olamasa bile çok koyu bir kahve olduğuna emindim.
"Bende Güneş" deyip elini sıktım umursamazca.
"Memnun oldum Güneş, bizim sınıftasın galiba"
"Evet"
"İsmin çok güzelmiş. İstersen bana da ay diyebilirsin. Kor-ay ya" deyip göz kırptığında kalbim hızlandı bir anda. Gece'nin bahsedip durduğu ay bu çocuk olamazdı değilmi? İyide Gece bu çocuğu nereden tanıyor olabilirdi ki? Belki de bu çocuğu Gece göndermişti.
"Seni Gece gönderdi değilmi?" sözcükleri dökülüvermişti dudaklarımdan.
Çocuk anlamazlıkla kaşlarını çattı. "Anlamadım, gece kim?"
O göndermemişti. Yeni bir hayal kırıklığı daha yaşayıp çoktan soğumuş olan kahvemi içtikten sonra kulaklığımı da alıp sınıfa çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'li Bir Gece'de
RomanceTüm yıldızlar geceye aşıktı. Sadece o geldiği zaman parlıyorlardı gökyüzünde. Oysa gece yıldızların farkında bile değildi. O güneşe aşıktı. Bilse de o gelince yitip gitmek zorunda kaldığını yine de razıydı. Güneş ise aya sevdalıydı. Gece geldiğinde...