"Ne zaman kaybolsam karanlığında bir yıldız yakıyor gökyüzüne, ve ben bu yıldızlar sayesinde biraz daha aşık oluyorum Gece'ye..."
Bin bir kabusun ardından nihayet gözlerimi açtığımda odamda yatağımın üzerinde olduğumu farkettim. Başımın dönmesi geçmişti ama ne yazık ki kalbimin atış hızı yavaşlamamıştı. Sanırım kabuslardan dolayı aşırı derecede terlemiştim ve saçlarım yüzüme yapışmıştı. Üzerini değiştirip banyoya doğru ilerledim. Yüzümü buz gibi suyla yıkadıktan sonra yeni yeni kendime gelebiliyordum.
Sonra çok hızlı bir şekilde gözümün önünden geçen kareler sayesinde kafama yeni dank etmişti bir kaç şey. Gece gelmişti. O gözler başkasına ait olamazdı.
Hızla tekrar odama koştum. Masamın üzerine baktım. Kitaplarımın altına, kalemliğimin içine... Sonra yatağıma koştum. Yastığımı, yorganımı kucaklayıp aşağıya indirdim. Komodinimin üzerine baktım. Her yere, her yere baktım ama yoktu. Hiçbir not, hiçbir mektup yoktu. Sonra hemen telefonumu aldım elime. Ama maalesef hiçbir mesaj da yoktu. Bana hiçbir şey bırakmadan sessiz sedasız çekip gitmişti. Niye geldin o zaman! Beni biraz daha kahretmek içinmi? Yine gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında kapı açıldı ve hızlıca arkamı döndüm. Annem kapıda şok olmuş bir şekilde odayı inceliyordu.
"Kızım bu odanın hali ne?" Sustum. Sonra bana kaydı gözleri. "Güneş, asıl senin bu halin ne kızım?" deyip yanıma geldi.
Yine sustum. "Güneş neler oluyor sana? Anlatmamakta direniyorsun ama bunlar hiç sana göre değil kızım. Yemek bile yemiyorsun! Bak çok üzüyorsun beni." dedi ağlamaklı bir ses tonuyla.
"Üzülme anne, yok benim birşeyim. Burayıda toplarım iki dakikada merak etme."
"Of Güneş of!"
Annemle beraber odayı topladığımızda gözlerim hala bir not bırakmıştır umuduyla etrafı tarıyordu. Ama hiçbirşey yoktu ne yazık ki. Odamı toparladıktan sonra annem akşam yemeğini hazırlarken bende yazdığım mektuba devam ettim. İç çeke çeke, gözyaşlarım süzüle süzüle yazdım mektubumu.
"Hayat mı bu kadar karışık yoksa kafam mı hiç bilmiyorum. Yanlış kişiye mi aşık oldum yoksa aşk zaten yanlış birşey mi onu da bilmiyorum. Aşk yanmayı kabul etmekse eğer ben neden bu kadar üşüyorum? Araftayım... Ne seninle olmak doğru geliyor artık bana ne sensiz. Hatta ben ne doğru ne yanlış artık ayırt bile edemiyorum. Gözyaşlarım hep akmaya hazır ama aksın istemiyorum. Çünkü hayallerin ile değil yaşadıkların ile yüzleşebildiğin kadar güçlüsün bu hayatta. Ve benim hayatım sensizlikle geçip gidiyor. Belki de buna alışmam lazım. Belki de seni unutmam lazım."
Belki de onu unutmam lazımdı. Başarabilecekmiydim bilmiyordum ama artık canımın bu kadar yanmasına katlanamıyordum. Eski Güneş olmak istiyordum. Çünkü Gece geldiğinden beri bende kararmıştım sanki. Oysa o benim ışığıma aşık olmuştu. Çünkü onun ışığa ihtiyacı vardı. Işık olmazsa o kaybolurdu.
Mektubu katlayıp bir okuma kitabımın içine sıkıştırdım. Annem ile sofrayı kurup babamı çağırdım. Akşam yemeğimizi yedikten sonra yine odama çekilmiştim. Çünkü hayatım boyunca numara yapmayı hiç beceremiyordum ve yüzüm olan biten herşeyi ele vermeye yetiyordu. Onlar bana iyi niyetle ne olduğunu sorunca da hiç hakkım olmadan onlara sinirleniyordum. Bu yüzden ne zaman çok üzülsem yada çok mutlu olsam hep odama çekilirdim. Çünkü odamız bizim gizli kalemizdir ve orada olan hep orada kalır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'li Bir Gece'de
RomanceTüm yıldızlar geceye aşıktı. Sadece o geldiği zaman parlıyorlardı gökyüzünde. Oysa gece yıldızların farkında bile değildi. O güneşe aşıktı. Bilse de o gelince yitip gitmek zorunda kaldığını yine de razıydı. Güneş ise aya sevdalıydı. Gece geldiğinde...