Merhaba Dünya!

111 37 6
                                    

Çukurun en başına geldiğimizde derin bir nefes alıp gökyüzüne baktık. Masmaviydi ve üstünde beyaz pamuklar vardı. Mari konuşmaya başladı. "B-bu çok güzel savilya."  Kafamla onu onayladıktan sonra karaya doğru yüzmeye başladık. Karaya ilk adımımızı attığımızda heyecanlanmıştık. Bu şeyleri daha önce hiç kullanmamıştık.


İlerledikçe sendeliyorduk. Bacaklarımız titriyordu fakat yavaş yavaş alışıyorduk. "Mari, bu bacakları kullanmak düşündüğümden daha zor çıktı." Mari'yi kafamla onaylayıp yürümeye devam ettik. Birbirimizden destek alarak yürümeye çalışıyorduk.


Mari en son nefes nefes kayalıkların dibine çöküp konuşmaya başladı. "Biz şimdi nereye gideceğiz Savilya?" Ellerimi bilmiyorum anlamında iki yana açıp marinin yanına oturdum. Çantamı önüme alıp karıştırmaya başladım. İçinden benim olmayan bir defter buldum. "Mari, bu senin mi?" Mari kafasını olumsuz anlamda sallayınca merakım daha fazla artmıştı.


Defteri açınca babamın yazısıyla karşılaşmıştım. Altında da kabole ulaşmak için harita vardı. Ayağa kalkıp işaretlere doğru bir kaç adım attım.  Adım attıkça da harita da yeni bir işaretler beliriyordu.  Mari'ye doğru döndüm. "Kabol'e gidiyoruz Mari" Mari sevinçle ellerini çırptı. Ellerimi Mari'ye uzatıp ayağa kaldırdım. Ve ilerlemeye başladık. Babam bizim için çoğu şeyi düşünmüş gibiydi. Teşekkürler baba.


YARIM SAAT SONRA

En sonunda kayalıkları aşmıştık ve şuanda insan dolu bir yerdeydik. Bir sürü masalar ve üzerlerinde bir sürü şeyler vardı. İnsanlar kıyafetlerimize ve bize tuhaf gözlerle bakıyorlardı. Mari beni dürtüp konuşmaya başladı. "Savilya bak yemek" Gözlerimi büyütüp balıklara doğru koşmaya başladım ve ardımdan da mari geldi. Balıkları ağzıma atıp yerken balıkların arkasındaki adamın şaşkın gözleriyle gözlerim kesişti. Gülümseyip balığı yerine koydum ve Mari'yi dürttüm. Mari adama gülümseyip konuşmaya başladı. "Bunlar için ne vermemiz gerekiyor. Gerçi cansız olmaları biraz tuhaf geldi fakat güzeller" Adam cevap vermeden hala bakmaya devam ederken Mari'yi çekip yavaş  yavaş tezgahın önünden çekildik. Adam fazlasıyla tuhaftı.


Az ilerledikten sonra Mari konuşmaya başladı. "Kıyafetlerimiz yüzünden bize öyle bakması canımı çok sıktı." Kafamı sallayıp konuşmaya başladım. "Kabalar işte. Her neyse bak haritaya yaklaştık." "Ay sonunda Savilya. Bacaklarıma bir ton balık konmuş gibi hissediyorum" Kahkaha atıp sağa doğru döndüm. Demir bir kapı vardı. Kapıyı ittirip içeriye girdik. Merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladık.


Bir kaç kat çıktıktan sonra defter ulaştığımızı söyleyip haritayı yok etti. Sağa dönüp kapıyı itmeye çalıştım. Fazla ağırdı. Elimle vurdum ve beklemeye başladım. Kapı açılmayınca bir daha vurdum ve yaklaşık iki dakika'nın sonunda kabol kapıyı yarı kapalı yarı açık gözlerle açmıştı ve çığlık atarak üstüme atlamıştı. Hem kahkaha atıyordum ama aynı zamanda yanaklarımdan sıcak ve tuzlu bir şey akıyordu. Ve kalbimden bir çıtırtı sesi daha gelmişti...


Kabol yüzüme bakıp ellerini sıcak sıvıya götürdü. "Sen, ağlıyorsun Savilya" gülümsedim. "Tadı tıpkı deniz gibi. Fakat daha sıcağı." Kahkaha atıp içeriye aldı bizi. Evi gayet güzeldi. Kabol elimden tutup bir odaya götürdü. Sandalyelere oturduktan sonra konuşmaya başladı. "Aç mısınız?" Mari heyecanla kafasını salladı. "Aşırı açız kabol'cum" Kabol gülümseyip dolabın kapağını açıp bir kaç şey çıkardı.


Masaya isimlerini bilmediğimiz bir çok şey çıkarmıştı. Mari meraklı gözlerle kabol'e döndü. "Bunlar nedir kabol?" Kabol gülümseyip konuşmaya başladı. "Bu zeytin" dedi siyah bir şeyi göstererek ve masadaki diğer şeyleri de tek tek tanıtmaya başladı.  


Masadaki çoğu şeyden yemiştim ve baya doymuştum. Zeytin hariç her şeyin tadı mükemmeldi. Mari tabağındakileri bitirip konuşmaya başladı. "Ya kabol buradaki insanları fazla kaba. Biz acıkmıştık şimdi ve balık gördük. Masaya doğru ilerleyip balıkları yemeye başladık ama adam şaşkın gözlerle bize baktı. Bence sırf kıyafetlerimiz için böyle yaptı!" Kabol kahkaha attı ve konuşmaya başladı. "Mariciğim burada çiğ balıklar yenmiyor. Onların ilk olarak pişmesi gerek." Mari merakla gözlerle Kabole baktı. "Peki nasıl pişecekler?" "Onları ateşe koyman gerekiyor" Mari heyecanla konuşmaya başladı. "Tıpkı alev cemberinde olan savaşlarda kaybedenin ateşe düşmesi gibi." Kabol kafasını sallayıp bana döndü. "Dünyayı hep birlikte keşfedeceğimiz için çok heyecanlıyım Savilya!" gülümseyip elini tuttum. "Bende Kabol"

SAVİLYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin