Devamke:)_______________________________________________
Duyduğum şeyden emin olmak için sordum,
"Ne dedin sen?"
Kızın konuşmasına izin vermeden araya müdür yardımcısı girdi.
"Ece bu okulun kuralları aynen senin için de geçerli, yapılan yardım karşısında babana minnettarım. Ama bu sana ayrıcalık tanıyacağımız anlamına gelmez. O yüzden kızım şimdi sen git ve dinlen, yarın okula okul kıyafetlerini de giyer öyle gelirsin."
Müdür yardımcısı sinirli falan ama adaletli bir insandı. Devam etti.
"Şunu da eklemek isterim ki konuştuğun kişi veya kişilere karşı lütfen biraz daha nazik ol iyi günler kızım"
Eline aldığı kalemle bir şeyler yazdı. Ve Ece'ye uzattı. Sonra bir şey daha yazıp bana uzattı. Şaşırmamak elde değildi. Bu bir izin kağıdıydı. Ece'nin elinde olan kağıda hemen kısa bir bakış attım, sınıfı ve numarası yazıyordu. En azından aynı sınıfta değildik. Zaten Ezgi derdi vardı bir de bununla uğraşamazdım. Odadan teşekkür edip hemen çıktım. Tabi arkamdan geleni de unutmadım.
"Tanıştığıma memnun olmadım orangutan suratlı şempanze"
Arkamı döndüm, yavaş ama emin adımlarla kıza doğru yürüdüm. Arada biraz mesafe bırakıp gözlerinin içine baktım.
"Neye üzülüyorum biliyor musun? Ben sana iki dakika katlanamazken çevrendeki insanların hatta hayvanların hatta ve hatta bitkilerin bile, canlı cansız her şeyin sana benden daha fazla katlanmak zorunda oluşu. Çevrende olanlara sabır diliyorum."
Hızlı olmayan adımlarımla yürümeye başladım. Merdivenleri çıkıp sınıfın kapısının önüne geldim ve beklemeden kapıyı tıklatıp içeri girdim.
"Gel Beste"
İzin kağıdını verdikten sonra yerime oturdum.
***********
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen dersin ardından biraz bahçeye çıkıp hava almaya karar verdim. Aysun hala aynıydı. Tepkisiz, üzgün. Bu her halinden belliydi. Ezgi'yle konuşma zamanı gelmişti, geçiyordu da. Aklıma gelen soruları bir bir Aysun'a sordum.
"Aysun?"
"Hı?"
"Artık somurtmak yerine harekete mi geçsek?
Düşünceli bir şekilde bir bana bir de ayaklarına baktı. Başı eğik bir şekilde konuşmaya başladı.
"Beste, voleybol maçı bence yalan."
Aklından ne geçiyordu acaba? İç çekerek bana doğru döndü.
"Bence Ezgi hırsına yenik düşüyor. O her şeye sahipti."
"Sahipti? Bir şey mi kaybetti?"
"Tam olarak öyle değil ama sayılır."
Söyleyeceği şeyleri daha önce de konuşmuştuk, bu yüzden tahmin etmek çok da zor değildi.
"Tunç meselesi"
"Aynen, Ezgi Tunç'u istiyor. Bu konuda ona en yakın konumlardan birine sahipsin. Eğer sen ondan bir anda uzaklaşırsan Tunç bir boşluk hissedecek, Ezgi de bundan faydalanmak adına ona yakın duracak."
"Peki maçla ne alakası var bu durumun?"
"Ezgi başta şantajı sana yapacaktı, bunda hemfikiriz. Ama istediğini alamadı, benden yararlanmaya çalıştı. Bu da onun için tereyağından kıl çeker gibi oldu. Bebek oyuncağı gibi. Bu onun için fazla basitti. Seni bir konuda yenmek, alt etmek istiyor ama bu şantaj kadar kolay olmamalıydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFOZ!
ChickLitTren raylarına geldiğimde ışıklar yanıp sönmeye başlamıştı. Korkuyordum çünkü burası kullanılmayan bir istasyondu. Belki de tren geliyordur diyerek kendimi avutmaya çalıştım. Susmak bilmeyen iç sesim kötü düşünceleri de beraberinde getiriyordu. Sess...