Yeni bir bölüm daha...
Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. Kitap okurken gerçekten çok iyi geliyor.
İyi okumalar sevdiklerim 🐼🖤
______________________________________
Benim bu durumum nereye kadar gider bilmiyorum. Seslerden dolayı birileri gelir sanırken kimse gelmemişti. Ne yani, bu Demir denen çocuktan korkuyor olabilirler mi? Onu tanımak istiyorum ama bu imkansız gibi bir şey. Kafasında kurduğu şeylere inanarak yola çıkması gerçekten yanlış bir hareket. Bilmiyorum belki de sadece yanılıyorumdur. Umarım ben yanılıyorumdur ve adının Demir olduğunu öğrendiğim kişi bana zarar vermeye kalkmaz.
"Kanıtla!"
Duyduğum sözle gözlerine bakma ihtiyacı duydum. Kanıtla! Demişti. Bunu burada nasıl yapabilirim ki? İnanmak istemiyor gibiydi. İki saniye öncesine kadar ne değişti? Tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım. Ve bunu başardım. Onun karşısında güçsüz görünmediğim için iyi hissetsem de bedenen bunu söylemek zordu. Bilincim açıktı ama ruhum tutsak demirlikler ardında sanki acı çekiyormuş gibi bir hali vardı. Aç, susuz ve yorgundum.
"Sen sadece soruma cevap ver..."
Kaşlarını çattı ve o ciddi duruşunu takındı. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıyor gibiydi.
"Bunu yapmadığıma inanmak istiyor musun?"
Anında dibimde bitmişti. Elini omzumun üstünden geçirip sertçe duvara vurdu.
"Bana kelime oyunu yapma!"
Bu odadan çıkmak istiyorum. Temiz hava almak istiyorum. Eve gitmek istiyorum. Ve bu çocuktan uzak durmak istiyorum. Ben kime ne yapmıştım ki? Neden ona böyle bir yalan söylediler? Benden ne istiyorlar? Ben onu kurtarmak, yardım etmek istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu! Ayaklarımın uyuştuğunu hissedince kendimi daha fazla tutamadım. Onun nefesini her yüzümde hissedince daha fazla güçsüzleşiyordum sanki.
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?"
Evet son duyduğum cümle buydu. Ama son hissettiğim şey: onun beni düşmeden kolumdan kavraması olmasıydı...
***
Ağlıyorum. Çünkü kendimden nefret ediyorum. Bu duruma nasıl gelmiştim? Demir'le resmen boğuşuyordum. Elindeki keskin bir aletle bana zorla zarar vermeye çalışıyordu. Eğer biri gelip bana yardım etmezse çok geç olabilir...
"Demir, sakin ol bırak şu bıçağı!"
Kafayı sıyıracaktım. Bağırsam bile beni kimse duyar mıydı ki? Sanmıyorum çünkü zaten bağırıyordum. Kaçacak hiç bir yerim kalmamıştı. Kapı kilitliydi. Odanın içinde dört dönüyordum. Beni sıkıştırdığı an ona bir tekme savurmaya karar vermiştim. Ama bunu anlamış oldu. Çünkü tam vuracaktım ki kaçmayı başardı. Bir kere yapmıştım ama ikinciye kanmamıştı. Köşeye sıkışmıştım. Korkuyordum...
Akıl hastası olmalıydı. Böyle davranan bir insan kesinlikle öyleydi. Çığlıklarım kimsenin umurunda değildi, aksine onları mutlu ediyor gibi.
"Bak lütfen kendine gel, sakin ol ha? Seni oraya atan ben değildim. Yemin ederim!"
Kaçacak yer kalmayınca kolumdan kavradı.
"Beni oraya sen atmamış olabilirsin."
Duyduğum cümle ile derin bir nefes aldım. Düşünceli görünüyordu. Tekrar elini omzumun üstünden geçirip duvara yasladı. Sonra kulağıma eğildi.
"Ama senin ölümünden ben sorumlu olmalıyım!"
Söylediği sözleri henüz idrak edememişken, bıçağı bana saplaması an meselesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFOZ!
ChickLitTren raylarına geldiğimde ışıklar yanıp sönmeye başlamıştı. Korkuyordum çünkü burası kullanılmayan bir istasyondu. Belki de tren geliyordur diyerek kendimi avutmaya çalıştım. Susmak bilmeyen iç sesim kötü düşünceleri de beraberinde getiriyordu. Sess...