Bazen de kocaman bir fanusun içinde bir başına tutunmaya çalışırsın hayata. Birileri bir gün ansızın çekip gider hayatından ve sen sana bahşedilen nefes sayısı bitinceye kadar öyle yada böyle yaşamaya devam edersin.
Keyifle okuyun. En sevgiliye emanetsiniz
&-&
Mezuniyet töreninin ardından kutlama için hep olduğu gibi yine Ulusoy konağında toplandı iki köklü aile. Karabeyler'in yanı sıra bir de torunlarının mezuniyeti için Bursa'dan gelen Meryem hanım ve Halil bey vardı o günkü kalabalık güruhta. Avluya kurulan uçsuz bucaksız kocaman bir masa dakikalar içinde çeşit çeşit yemeklerle donatılmış, yirmi beş kişilik kalabalık grup neşe içinde masanın etrafındaki yerini almıştı. Hoş sohbetler eşliğinde neşe içinde yenen yemeğin ardından büyük avlunun geniş sedirlerinde yerini aldığında herkes, Karan ve Emir birbirlerine kaş göz edip bir anda ciddileştiler. Söze ilk başlayan Karan olmuştu. " Emir'im" dedi samimi bir sesle dostuna bakarak genç adam " hazır herkes burada toplanmışken şu bizim meseleyi de bir tatlıya bağlasak mı ne dersin ?" Emir ciddi bir yüz ifadesiyle arkasına yaslanıp " olur tabi kardeşim. Bundan daha güzel bir zaman olmaz birdaha" dedi. Ortamdaki herkes ikilinin arasında geçen şifreli konuşmaya bıyık altı gülümserken bir tek gençler anlam vermeye çalışırak şaşkınca birbirlerine bakıyordu. Henüz haberleri yoktu ancak bugünkü toplantının mezuniyet kutlaması dışında başka bir amacı daha vardı.
" E, o halde Asya kızım şöyle güzel bir kahve yapsın da bize, ağzımız tatlansın evvelâ" dediğinde genç adam Asya hiç vakit kaybetmeden mutfağa geçti ve halası Gonca ile birlikte kahve hazırlıklarına başladı. Henüz bilmediği ama onu fazlasıyla ilgilendiren bir gündem vardı yukarıda. Ancak Havin'in ölümünden sonra öylesine kopmuştu ki hayattan, etrafında dönen birçok olayın farkında değildi. Son bir aydır herşeyi uzaktan takip ediyor gibiydi. Birşeyler olup bitiyor ve konakta en son onun haberi oluyordu.
Onlar kahve hazırlığı ile uğraşırken avluda ufaktan konuya giriş yapılmaya başlanmıştı. Karan önce dedesine ardından kayınpederi Cihan ağaya bakıp " müsaade var mı?" Diye sordu. Her iki adamdan da " müsade senin " yanıtı geldiğinde Karan bakışlarını Emir'e çevirip söze başladı. Bu sırada kadınlar sessizce konuşmaları dinliyor, gençler ise anlamaya çalışırcasına birbirlerine bakıp duruyorlardı. Ancak belliydi ki büyükler dışında kimsenin ortada ne döndüğünden haberi yoktu.
Asya ve halası, kahveler piştiğinde iki tepsi dolusu fincana köpüğünü kaçırmamaya özen göstererek tüm kahveyi pay ettiler. Asya, elinde bir tepsi ile önden giderken, Gonca da diğer tepsi ile arkadan onu takip ediyordu. Tüm basamaklar bittiğinde ve Asya avluya ilk adımını attığında Karan'ın ağzından onu şok eden o sözcükler döküldü. " O zaman Allah'ın emri peygamber efendimizin kavli ile Asya kızımızı oğlumuz Serhan'a istiyoruz"
Duyduğu sözlerden sonra kahve dolu tepsi genç kızın avuçlarının arasından kayıp büyük bir gürültü ile ayaklarının dibine düştü. Çıkan ses avludaki tüm bakışları bir anda ondan tarafa döndürmüştü. Onun bakışları ise tek bir noktada kilitliydi. Büyük bir şaşkınlıkla sevdiği adamın zümrüt tanesi gözlerine bakıyordu, sorar gibi. Gerçi o sıralar Serhan'ın yüzünde de en az onunki kadar büyük bir afallama vardı. Genç adam babasının ağzından dökülen sözcükleri henüz anlamlandırmıştı ki merdivenin başında kopan gürültü ile herkes gibi onun da şaşkın bakışları o yöne dönmüştü.
Feride ve Berzah koşarak genç kızın yanına gelmiş bir yerini yakıp yakmadığını kontrol ediyor ve genç kıza ardı ardına iyi olup olmadığına dair sorular soruyordu. Ancak Asya yaşadığı şok yüzünden hiçbirini duyacak durumda değildi. Kilitlenmiş bir şekilde Serhan'ın gözlerine bakıyordu. Genç kızın bu şaşkın hali avludaki birçok yüzü gülümsetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDE SAKLI (DÜŞ SERİSİ 2)
SpiritualitéBiz seninle bir ağacın gölgesinde... Bir ekmeğin tuzunda... Bir bayram şekerinde... Kimi göğe yükselen pembe bir balonun ardındaki gözyaşında, kimi küçücük bir diz yarasında... Her an birlikte... Her an el ele. Aynı avluda... Aynı rüzgarda...Aynı...