~Ayrılığa Beş Kala~

485 42 0
                                    

Küçük kız annesinin paketinden henüz çıkardığı yeni bebeği ile avluda koşturuyordu. Bu bebeği ona Karan amcası almıştı. Serhan evvelsi gece yanlışlıkla en sevdiği bebeğinin kolunu kırmıştı. Asya bu yüzden çok ağlamış ve Serhan'a küsmüştü. Karan küçük kızın daha fazla üzülmemesi ve oğlu ile aralarındaki küslüğün uzamaması için kırılan bebeğin aynısını bulup almıştı ancak küçük kız oldukça inatçıydı. Tam iki gündür oğlanı peşinde koşturuyor ve dilediği özürleri yok sayıyordu. Serhan onunla küs olduğu için çok mutsuzdu. Bütün gün suratı asık bir halde avluda oturuyor ve evdeki koşuşturmayı izliyordu. O gün de üst katın avlusunda dikilirken küçük kızın sesini duymuş ve korkuluklara yaklaşıp bakışlarını giriş katın geniş avlusunda koşturan kıza dikmişti. Oyun arkadaşı iki gündür onunla konuşmuyordu ve Serhan bu yüzden hiç olmadığı kadar mutsuz hissediyordu. Ona kendi payı olan badem şekerlerinden de vermişti ama küçük kız şekerleri aldığı halde onunla hâlâ küstü. Ah onun inatçı, huysuz oyun arkadaşı... Evet en sevdiği bebeğe zarar vermişti ama bunu isteyerek yapmamıştı ki, sadece bir kazaydı. Hem babası ona yenisini de almıştı ne diye hâlâ onu affetmemişti.

Beton basamaklara oturup yüzünü sıkkın bir şekilde avuçlarının arasına aldı ve dirseklerini dizilerine dayadı.

Konağın işlemeli büyük kapısı çaldığında hem onun hem de Asya'nın bakışları merakla o tarafa döndü. Gelen Feride'nin okuldan bir mesai arkadaşıydı. Genç kadın seri adımlarla kapıya ilerleyip arkadaşını güler yüzle karşıladı. Zeliha hanım oğlu Süleyman ile birlikte içeri girdiğinde Serhan'ın asık olan suratı daha da düştü. Bu çocuğu hiç sevmiyordu. Her geldiğinde Asya' ya dörtyüz dört gibi yapışıyor ve ona güzel şeyler söylüyordu. Asya da sanki Serhan'ın ona gıcık olduğunu biliyormuş gibi çocuk her geldiğinde inadına etrafında dolaşıyor ve küçük şakalarına gülümseyip duruyordu. Serhan bu sümüklü oğlanın oyun arkadaşını çalacağından öyle korkuyordu ki, onu görünce küçük kalbine bir sıkıntı düşüyor ve çocuk annesi ile çıkıp gidinceye kadar da bu sıkıntı geçmiyordu.

Süleyman kapıdan girer girmez soluğu Asya'nın yanında almıştı. Küçük kız ona yeni bebeğini gösterip gülümsedi. " Bak Sümeyman Kayan amcam bana ne aldı." Süleyman küçük kızın bal rengi saçlarından bir tutamı eliyle havalandırdı ve " çok güzelmiş bal kız, tıpkı senin gibi" dedi. Asya çocukça bir sevinçle kıkırdadı. Henüz beş yaşındaydı ama ona böyle güzel iltifatlar edilmesi inanılmaz hoşuna gidiyordu. Süleyman ona hep böyle güzel şeyler söylüyordu. Aslında Süleyman ondan yaşça büyüktü, hatta Serhan'dan da büyüktü ama Asya ona abi demek istemiyordu. Süleyman'da onun oyun arkadaşıydı. Arkadaşlar birbirine abi- abla diye hitap etmezdi biliyordu.

Serhan merdivenin başında oturmuş Süleyman'ın oyun arkadaşını tavlayışını öfke içinde izliyordu. Kaşlarını öyle çatmıştı ki iki kaşının ortasında küçük bir kırışıklık oluşmuştu. Yeri döven adımlarla yanlarına geldiğinde Asya yüzünü başka tarafa dönmüş ona hiç bakmamıştı. Hatta bununla da kalmayıp Süleyman'ın elini tutmuş " gel Sümeyman birlikte misket oynayalım " diyerek çocuğu avlunun diğer ucuna çekistirmişti. Serhan öyle öfkelenmişti ki sırf oyunlarını bozmak için arkalarından gitmiş ve Süleyman'ın her hareketinde oyuna müdahale ederek iki çocuğu sinir etmeyi başarmıştı. Bu küçük kıskançlık krizi gelecekte onları bekleyen yakıcı sevdanın fitilini ateşleyen kıvılcımlardan yalnızca birisiydi. Serhan o çocuk kalbiyle daha o yaşlarda onu gözünden sakınmaya başlamıştı. Ona değen herhangi bir göz, ona uzanan herhangi bir el küçük çocuğun içinde heyelanlara sebep oluyordu. Asya'nın yanında ne vakit başka bir çocuk görse içinde zapt edilemez bir öfke büyüyordu. Hele küçük kız o bal rengi saçlarını savurup güneşin gölgesini hapsettiği gözlerini bir başkasına çevirdiğinde aklı oynuyordu.

KALBİMDE SAKLI (DÜŞ SERİSİ 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin