~Yemin Töreni~

441 31 3
                                    

Selamün aleyküm güzellerim. Çok beklettim biliyorum. Ancak şu sıralar herşey üst üste geldi. Geçtiğimiz hafta kanser tedavisi gören kız kardeşimi ziyaret için İzmir' e gittim. Ve ardından depremle karşı karşıya kaldık. Hamdolsun bizim bulunduğumuz bölgede çok büyük sıkıntı olmadı ancak ilk gün baya bir sallandık. Artçı depremler de günlerce devam etti tabi. Hem yaşadığımız korku hem göçük altında kalanlar için hissettiğim üzüntü nedeniyle elim klavyeye gitmedi. Bugün bir nebze daha iyi hissettiğim için bölümü tamamlayıp paylaşmak istedim. Umarım sizler ve yakınlarınız iyisinizdir. Rabb'imden İzmir'in yaralarını tez vakitte  sarmasını diliyorum. Ölenlere rahmet yaralı olanlara Şafi ismi hürmetine şifa yağsın inşallah. Sizlerden hem kız kardeşim için hem o insanlar için dua istiyorum. Avuçlarınıza biriktirdiğiniz dualarda bize de yer verin lütfen.

En sevgiliye emanetsiniz. Keyifle okumanızı dilerim.

&-&

Serhan hasretin tohumlarını avuçlarına bırakıp gittiğinden beri sessizdi genç kız. Eskisi kadar konuşmuyor, etrafına neşe dolu gülücükler saçmıyordu. Sanki Serhan'la birlikte tüm gülücükleri de solup gitmişti. Son günlerde hissettiği tek duygu katlanılmaz bir özlemdi. Genç adam gideli henüz  birkaç gün olmuştu ancak Asya daha şimdiden içine sığmayan bir hasretle dolup taşmıştı. Onca ayı onsuz nasıl geçirecekti? Genç adam bu konakta yokken nefes almak bile külfet gibiydi. Kalbi hasretle büzüşüyor, göğüs kafesinin içinde küçücük kalıyordu. Gözleri her köşede onu arıyordu. Çocukluğunu... Gençliğini... İlk ve tek aşkını... Kalbini...

Ona muhtaçtı. Sesine, kokusuna, nefesine muhtaçtı. Onsuzken tüm hayati uzuvları eksikmiş gibi hissediyordu.

Yemek masasına her oturduklarında boş sandalyesini görmek burnunun direğini sızlatıyordu. Yüreği bu hasrete nasıl katlanacaktı? Zaten yıllarca aynı çatının altında birbirlerini yok sayarak yaşamaya çalışmak oldukça zor olmuştu, şimdi o özlem dolu zamanları ikiye katlayan bir ayrılıkla sınanıyorlardı. O vakitler de ona hep özlem duyuyordu ancak en azından günün belli saatlerinde yüzünü görebiliyordu. Şimdi ise kilometrelerce uzağındaydı ve o zümrüt tanesi gözlerini kimbilir ne vakit sonra tekrar görebilecekti. Üstelik kokusuna ve sıcaklığına da fena halde alışmıştı. Genç adam askere gitmeden önceki son iki hafta her geceyi onun odasında, koyun koyuna uyuyarak geçirmelerini sağlamıştı ve Asya şimdilerde o anların yoksunluğu ile kıvranıyordu. Nefesinin sıcaklığını özlemişti. Saçlarının arasında gezen uzun ve biçimli parmaklarını... İçini titreten yeşil bakışlarını... Ve bedenini saran güçlü kollarını... Şimdi yanında olsa ve başını sert göğsüne yaslayıp saniyeler içinde uykuya dalsa... Bunun için neler vermezdi.

Parmak uçlarına basarak üst katın yolunu tuttu. Gözleri ihtiyatla etrafı tarıyor, birine yakalanma ihtimali ile kalbi telaşla çarpıyordu. Bu halini ev ahalisinden herhangi birinin görmesi tâbi ki sorun olmazdı ama Asya yine de çekiniyordu. Biraz da utanıyordu tâbi. Genç adamın kokusu olmadan uyuyamadığını kimsenin bilmesini istemiyordu. Kapıyı usulca araladı ve karanlık odanın içine usulca süzüldü. Işığı yakmadı. Hedefine kaç adım sonra ulaşacağını ezberlemişti artık. Karanlığın içinde dikkatle ilerledi ve genç adamın yatağına uzandı. Burnu ihtiyaçla sızlıyordu. Başını genç adamın yastığına bıraktı ve gideceği gün üzerinden çıkardığı gömleği kucağına bastırıp kokusunu içine çekti. Serhan gittiği günden beri bu rutini devam ettiriyordu. Herkes uyuduktan sonra bir hırsız gibi sessizce onun odasına sızıyor ve kokusunun sindiği gömleği burnuna bastırıp, genç adamın yatağında huzurlu bir uykuya dalıyordu. Kurduğu alarm sayesinde sabah namazından evvel usulca kendi odasına geçiyor ve namazını kıldıktan sonra uyuduğu birkaç saatlik huzurlu uykunun aksine kendi yatağında huzursuz bir uykuyla geceyi deviriyordu.

KALBİMDE SAKLI (DÜŞ SERİSİ 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin