O sabah namazında ilk defa yan yana serildi seccadeleri. Alınları secdeyle buluşurken, elleri semaya açılırken ve dilleri en sıcak aminlerle bezenirken yan yanaydılar. Bu anı bir ömür yaşamak için içten bir dua savruldu her ikisinin de dudaklarından. Asya ömrünün son anına kadar seccadesinin bu güzel adamın seccadesi ile yan yana olmasını dilerken, Serhan da onun bu duayı ettiğini bilmeden amin diyordu genç kızın dualarına " Senden ne diliyorsa kabul et, o güzel elleri huzurundan boş çevirme Rabb'im" diyerek.
Asya ellerini yüzüne sürüp, doğruluğunda o da usulca kalktı yerinden. Sonrasında birdaha uyumadılar. Gün ağarıncaya kadar Serhan'ın yaktığı şöminenin karşısında birbirlerine sokularak sessizce oturdular. Sözcükler kalp atışlarının yanında bir anlam ifade etmiyordu. Dilleri sussa dâhi kalpleri konuşmaya devam ediyordu.
O sabah Serhan'ın ve Asya'nın şüphesiz en güzel sabahıydı. O sabah ilk kez birlikte uyanmışlarfı. Asya gözlerini açar açmaz o zümrüt gözlerle denk düşmüştü elâ gözleri. Kalbi uyku mahmuru o gözlerde tüm dengesini yitirmişti. Bir de genç kızın kulağına bir ilahi gibi gelen sesinden " hayırlı sabahlar nur'um" kelimesi döküldüğünde kalbi hepten iflah olmaz bir çarpıntıya tutulmuştu. Seccadeleri aralarında bir adım mesafe kalacak biçimde yan yana serildiğinde içinin sıcacık olduğunu hissetti. Onunla Rabb'in huzurunda olmak Asya için bir mucizeyle eşdeğerdi. Namazları bittiğinde Serhan sönmeye yüz tutmuş şöminenin ateşini harlamış ve karşısına geçip kurulmuşlardı. Aynı çatı altında hasretle geçen tüm o yılların acısını çıkarırcasına sokulmuşlardı birbirlerine.
Asya onun kalp atışlarını tüm omurgasında hissettiğinde gözlerini şükürle kapadı ve bu sesi ona duyurduğu için Rabbine hamd etti. Gün ağarıncaya kadar neredeyse hiç kımıldamadan o şekilde oturdular şöminenin başında. Sabahın ilk ışıkları odayı doldurduğunda Asya genç adamın göğsünde yaslı duran omurgasını dikleştirip ayırdı bedenini onun sıcağından. Bu esnada memnuniyetsiz birkaç homurtu döküldü genç adamın dudaklarından. Asya onun bu haline gülümsedi ve uyudukları odaya geçip etrafı hızlıca toparladı ve üzerini değiştirdi. Yağmur dinmişti ancak hava yine olabildiğince kapalıydı. Gerçi henüz sabahın ilk saatleriydi ama yine de bugün güneş Kızıltepe'ye pek uğrayacak gibi görünmüyordu. Asya'nın ardından Serhan'da üstünü değiştirdiğinde el ele çıktılar en güzel gecelerini geçirdikleri ve en güzel sabahı karşıladıkları o odadan. Neyse ki babası sabah arayıp yolun düzeldiği bilgisini vermişti. Böylece daha fazla vakit kaybetmeden ayrıldılar oradan. Çıkış işlemlerinin ardından pansiyondan ayrıldıklarında Serhan eve dönüş yolunun ters istikametine çevirdi direksiyonu. Asya ona şaşkınlıkla bakıp " nereye gidiyoruz" diye sorduğunda sıcacık bir gülümseme ile yanıtladı genç kızı. " Bekle, birazdan göreceksin"
Asya'nın kalbi anlamsız bir heyecana tutuldu tekrar. Bu adamın yanında olduğu her an kalbine zarardı. Öyle ki genç adamın tek bir bakışı ile dâhi yüreği çarpmaktan yorgun düşüyordu. Ama şikayetçi değildi bu durumdan. Yıllar sonra ilk kez kalbinin sesi böylesine güzel geliyordu kulağına.
Üzerinde saklı bahçe yazan bir tabelanın önünde durduklarında heyecanla gülümsedi. Burayı biliyordu. Daha önce hiç gelmemişti ama arkadaş çevresinden birçok kez duymuştu adını. Kampüste kız arkadaş grubu ile muhabbet ettikleri bir gün hayli bahsi geçmişti. Serra isimli arkadaşı babası ile geldiği mekandan övgüyle bahsetmişti ve Asya o günden sonra adını sıkça duyduğu o mekanı oldukça merak etmişti.
Serhan arabadan inip onun tarafına geçtiğinde kapıyı açıp çoktan inmişti araçtan. El ele girdiler cennetten bir köşeyi andıran kapıdan içeri. Asya'nın bakışları hayranlıkla süzüyordu her bir köşeyi. Serhan'ın bakışları ise onun parlayan gözlerini... Buraya bayılacağını biliyordu. O pansiyonda kaldıkları andan itibaren aklında hep burası vardı. Ona bu cennet bahçesini göstermeden eve dönmek istememişti. Şimdi onun sıcacık bir tebessümle kıvrılan dudaklarına ve ışıldayan göz bebeklerine bakınca ne kadar yerinde bir karar verdiğini daha iyi anlıyordu. Sarmaşıklarla dolu yolda ilerleyip geniş bahçenin tam ortasında duran mekana girdiler. Bahçenin içi ahşap kamelyalar ve renk renk çiçeklerle doluydu. İnsan burada bakışlarını hangi yöne çevirse kendini cennetten bir köşede gibi hissederdi. Öyle huzur verici bir atmosferi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDE SAKLI (DÜŞ SERİSİ 2)
SpiritualBiz seninle bir ağacın gölgesinde... Bir ekmeğin tuzunda... Bir bayram şekerinde... Kimi göğe yükselen pembe bir balonun ardındaki gözyaşında, kimi küçücük bir diz yarasında... Her an birlikte... Her an el ele. Aynı avluda... Aynı rüzgarda...Aynı...