0.3

877 67 93
                                    

2006, Haziran.

Apartmandan gelen seslerle gözlerini açtı küçük kız.

"Anne?"

Annesinden ses gelmeyince salona yürüdü. Annesi salonda da yoktu. Kapıyı araladığında bir sürü adam karşıdaki daireye bir şeyler taşıyordu. Kapıda duran bir kadın onlara yön gösteriyordu.

Kadın küçük kızı fark edince gülümseyerek kapıya doğru yürüdü.

"Sen İrem olmalısın."

"Evet..." dedi tedirgince küçük kız. 

"Annen söyledi sabah." dedi gülümseyerek. "Biz yeni komşunuzuz güzelim."

Annesi arkasından çıktığında koşarak bacaklarına sarıldı.

"Sana bağırdım evde neredeydin?"

"Tuvaletteydim anneciğim." dedi saçımı okşayarak. "Sema Teyzenle tanıştın mı?"

Başını salladı. "Evet."

"Dağra!" Sema Hanım içeri bağırırken kapıdan asık suratlı bir çocuk çıktı. "Bak İrem'le tanıştın mı anneciğim?"

Adının Dağra olduğunu öğrendiği çocuk bakışlarıyla küçük kızı süzdü.

"Bebekmiş bu daha."

Dediğine kaşlarını çatarken ellerini beline koydu küçük kız.

"4 yaşındayım ben!"

"Bebeksin işte?"

"Köpek!"

"İrem! Çok ayıp çabuk özür dile."

"Bana bebek dedi. Önce o dilesin."

"Bebeksin çünkü. 10 yaşındayım kızım ben."

Bir şey demeden içeri yürüdüğünde kaşlarını çatarak gözden kaybolan çocuğa baktı küçük kız.

"Çocuklar işte." Sema Hanım'ın sesini duydu. "Alışırlar birbirlerine yavaş yavaş."

"Senin oğluna alışmak isteyen kim?" dedi küçük kız hala çatık olan kaşlarını daha da çatabilirmiş gibi bakarken ve arkasını dönüp içeri yürüdü.

***

"İrem hadi sen say. Biz saklanalım."

"Ben 100'e kadar saymayı bilmiyorum ki." dedi küçük kız dudaklarını büzerek.

"Sonra bebek diyince bana köpek diyor." Arkasından gelen sesle sırtını döndü. Dağra altında siyah şortu üzerinde Beşiktaş logolu tişörtü ve bileğinde kırmızı bandanası ile mimiksizce küçük kıza bakıyordu. "Ben ebe olurum."

Küçük kız ellerini göğsünde birleştirip kaşlarını çattığında  Dağra umursamadan dönerek saymaya başladı. 

"Hadi İrem saklan. Dağra hızlı sayar."  İlke'nin sesiyle kendisine gelip koşarak balkonun alt tarafına saklandı küçük kız. 

Dağra döndüğünde etrafına bakındı. Sanırım nereye gideceğini düşünüyordu. Küçük kız kafasını hafif çıkararak nereye gideceğini görmeye çalıştığında bakışlarını buraya çevirdi Dağra. Küçük kız hızla kafasını geri çekip Dağra'nın onu görmemesini diledi. Beş on saniye sonra kafasını geri çıkarttığında tam ters yönüne doğru yürüyordu. Hızla olduğu yerden çıkıp koşarak duvara elini vurdu küçük kız.

"Sobe!" Dağra olduğu yerde başını omzundan çevirip gülümsedi.

"Bravo bebek, koşabiliyormuşsun."

Küçük kızın omuzları düşerken ellerini çenesinin altına koyarak duvarın kenarına oturdu. Dağra herkesi sırayla ebelediğinde geriye bir tek Doruk kalmıştı.

"Doruk ağacın arkasındasın. Gördüm ebe!"

Doruk oflayarak ağacın arkasından çıktı. Dağra'nın sobeledikleri arkasında sıra olurken Dağra yine gözlerini kapattı. Bir tek küçük kız ebelenmemişti.

"Üç." dedi Dağra.

Doruk itiraz edecek gibi olurken vazgeçip duvara geçip saymaya başladı.

Küçük kız tekrar balkonun alt tarafına koşarak saklandı.

"Burası çok açık, gözüküyorsun."

"Ödümü koparttın." Parmağını damağına bastırıp kafasını yukarı doğru kaldırdı küçük kız. "Az önce sen görmedin ama..."

Dağra dalgayla güldü. "Bebeksin ağlarsın diye sobelemedim. Yoksa görmüştüm."

"Yalancı!"

"Benimle gel." dedi elini uzatırken. Elini tuttuğunda hızla koşarak ilerideki kocaman çalıların arkasına oturduğunda küçük kız da yanına oturdu. 

Doruk arkasını dönerek etrafa bakındığında çalıların arasından onu net görmeye çalışıyordu.

"Kıpırdanma."

"Kıpırdanmazsam nasıl görebilirim Doruk'u?"

"Bu yaşta bu zeka!" Dalgayla konuştuğunda sırtını dönüp yere oturdu.

"İyi sen bak!"

"Bakıyorum zaten."  Sırtını çalılara dönüp yanına oturduğunda elini burnuna götürdü. "Buraya yürüyor sessiz ol!"

Kaşlarını çatarak yüzüne baktı küçük kız. 

"Neden pembe tişört giydin ki? Çalıların arasında belli olacak tişörtün önüme geç ayağa kalkmadan." dedi  Dağra küçük kızın kolunu tutup yönlendirirken. Dağra vücudu küçük kızı kapatsın diye iyice eğildi. Tek kolunu omzuna koyup görünmemesi için göğsüne doğru bastırdı.

"Sobe!" İlke'nin neşeli sesini duyduğunda Doruk hızla ebe olduğu yere geri döndü.

"İlke bir boka yaradı da hedef şaşırttı bari."

"Çok ayıp." dedi küçük kız kaşlarını çatarak. 

"Ne ayıp?"

"Bok."

Dağra gülerek küçük kızın burnunu sıktı. "Evet ayıp sen kullanma."

Doruk, Ceren'i ebelediğinde Ceren üzgünce İlke'nin yanına geçti. 

"Of nerede bunlar?" Doruk etrafına bakarken hala Dağra ve İrem'i görmüyordu.

Dağra hafif hareketlendiğinde Doruk'un dikkatini çekmiş olacak ki gözlerini kısarak oldukları yere baktı. 

"Dağra gördüm, sobe!" Dağra yavaşça kalkarken küçük kızın görünmemesi için biraz daha kenara kaymasını sağladı. "Eğer Doruk kurtsun çık derse çık tamam mı?"

Küçük kız başıyla onayladığında çalının arkasından çıkıp İlkelerin yanına geçti.

"İrem nerede ya?" dedi Doruk bıkkınca etrafına bakarken. 

"Kurtsun çık de çıksın sıkıldım o bebeği beklemekten."

"Köpek! Hala bebek diyor." dedi küçük kız olduğu yerde mırıldanırken.

"İrem kurtsun çık!"

Dağra'nın dediğini yapıp çalıların arkasından çıkıp koşarak arkadaşlarının yanına gitti küçük kız.

*düzenlendi.

LAVANTA | STABİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin