2008, Haziran.
Küçük kızın babası bavulları kapının önüne koyduğunda hızla karşı kapı açıldı.
"İrem!"
"Dağra!"
Hızla kapıdan çıkan Dağra'ya sarıldı küçük kız. Sema Teyze kapıdan çıkarken annesine gülümsedi.
"Hoş geldiniz." Dağra'nın saçlarını karıştırdı. "Başımı yedi okul kapandığından beri İremler gelmiyor mu, İremler gelmeyecek mi, vaz mı geçmişler..."
"Al bizden de o kadar. Ben Dağra'yı özledim, ben kızları özledim..."
"Ben aşağıya gidiyorum." dedi küçük kız annesine bağırarak Dağra'yla merdivenden inmeye başladı.
"Dikkat edin! Dağra bırakma İrem'in elini."
"Tamam Yeliz Teyze!" diye bağırdı apartmandan koşarak küçük kızı sürükleyen Dağra.
"Kızlar nerede?" dedi küçük kız nefes nefeseyken.
"Havuza gittiler. Yarın biz de gideriz."
Başını salladı küçük kız cebindeki bandanayı çıkarırken.
"Bak sana aldım. Geçen sene düşünce kendi bandananı dizime koymuştun. Sen kırmızı bandananı çok seversin..."
Dağra gözlerinin içi parlarken küçük kızın elindekini alıp teşekkür etti.
"Bunu hep yanımda taşıyacağım."
"Dağra biliyor musun ben bu sene okula başlıyorum..."
"Bebeksin işte kızım. Bebek diyince bana kızıyorsun sonra." Göğsünü kabartarak konuştu. "Ben 5 senedir okuma yazma biliyorum."
Ellerini beline koyup kaşlarını çattı küçük kız.
"Okula başlamamış olmam okuma-yazma bilmediğim anlamına gelmiyor."
Dağra taklidini yaparak elini beline koyup kaşlarını çattı.
"Ama bebek olduğunu değiştirmiyor."
Küçük kız dil çıkararak önüne döndüğünde Dağra gülerek küçük kıza sarıldı.
"Annem gibi kokuyorsun. Lavanta gibi..."
"Dağra, İrem! Eve gelin makarna yaptım size."
Sema Hanım'ın sesini duymalarıyla ikisi de hızla yukarı koştu.
Küçük kız ayakkabılarını hızla çıkarıp Dağra'dan önce elini yıkamak için lavaboya koştu.
Zafer gülüşüyle ellerini yıkarken Dağra gelip suyun altına elini soktu.
"Ya Dağra ama!"
"Aması yok sen küçüksün, ben büyük."
"Bununla bunun ne alakası var şimdi? Beni sinir etmek için hep yaştan vuruyorsun!"
"Evet." dedi Dağra burnunu sıkarken.
Balkondaki masaya çıktıklarında Sema Hanım ikisinin de tabağına makarna koydu.
"Okul nasıl bir yer?"
"Gereksiz bir yer. Ben hiç sevmiyorum." dedi Dağra yoğurttan bir kaşık alırken.
Cevabıyla hayal kırıklığına uğradı küçük kız. "Ben okula gideceğim için çok heyecanlıyım."
"Ama sen burada bizimle okusaydın, severdim."
Annesinin balkona çıkmasıyla gülerek el salladı küçük kız.
"Anne!"
"Ben de sana bağıracaktım şimdi yemek ye diye. Sema Teyzenlere geçtiğini neden söylemiyorsun?"
"Balkona çıksan görürsün zaten..." dedi küçük kız bilmiş ses tonuyla omuz silkerek.
Sitede bütün dairelerin balkonları arasında duvar örülüydü ama geçen sene küçük kız sarkarak Dağra'ya oyuncağını göstermeye çalıştığı için babası Sema Hanım'la konuşup aradaki duvarı biraz kırarak Dağra'yla birbirlerini görecek boyuta getirmişti.
"Çok geç kalma annem..."
Makarnasından bir kaşık daha alırken başını salladı.
Yemek yedikten sonra Dağra'nın odasına gittiler.
Dağra'nın odası siyah-beyaz boyanmıştı. Yatak başlığının üzerinde genişce Beşiktaş logosu olan poster asılıydı. Yatak örtüsünden halısına kadar her şey Beşiktaşlıydı odada.
Masanın üzerinde duran deftere uzanıp kapağına baktı küçük kız.
Anaokulundayken okuma-yazma öğrenmeye başlamıştı ama yavaş yavaş okuyabiliyordu.
"Ha-yat yo-rar ba-zen.
Ha-ya-tın en dib-"Dağra hızla küçük kızın önündeki defteri çekti.
"Onu okuyamazsın."
"Neden ya?" dedi kaşlarını çatıp küçük kız.
"Sonra öğrenirsin." dedi Dağra yüzüne gülümseme yerleştirirken. "Büyüyünce falan."
"Köpek!" dedi sinirle olduğu yerde tepindi. "Ben eve gidiyorum."
"Kızma hemen. İlk sen okursun ama şu an değil."
Çatık olan kaşlarını düzeltti, yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Bir şey demeden odadan çıktı.
"Yarın sabah hazırlan havuza gideceğiz!"
Sesini çıkartmadığında Dağra bir kere daha bağırdı.
"Duydun mu İrem?"
"Evet." dedikten sonra Sema Hanım'a döndü küçük kız. "Eve gidiyorum ben."
Sema Hanım karşıya geçecek olmasına rağmen kapıya kadar gelip eve girmesini bekledi küçük kızın.
"İyi akşamlar Sema Teyze."
"İyi akşamlar güzel kızım."
*düzenlendi*