"Bir canım var o da senin olsun al!" Zehra, Sercan'ın belindeki elini çekip zıplayarak ellerini çırpmaya başladı. "Haydi hep birlikte... GÜL SENİN TENİN BEN DE GÜLLER İÇİNDE KAFESTEYİM!"
Sercan bir yandan düşmesin diye Zehra'yı tutmaya çalışırken bir yandan da kahkaha atıyordu.
"Bu var ya arabaya binsin, camış gibi uyur gidene kadar." dedim gülerken. "Bir insan şarapla nasıl sarhoş olabilir ya?"
İlke başını iki yana sallayarak ofladı.
"Mal bu kız vallahi mal. Ben diyorum da kimse inanmıyor."
"Aşk olsun söylemiyorsunuz bak." Zehra kaşlarını çatarak dudağını sarkıttı. "Üzülüyorum."
"Hadi Zehra çok konuştun sen." Sercan arabayı açıp Zehra'yı arkaya oturttu. "Hadi İlke atla öne sen sür."
İlke başıyla onaylayıp şoför koltuğuna geçerken Dağra'ya kaçamak bakış attım. Ellerini göğsünde birleştirmişti. Motora dayanmış bana bakıyordu. Bakışlarımı kaçırırken arabadan inip bana sarılmaya çalışan Zehra'ya yaklaşıp sarıldım.
"İrem ben seni çok seviyorum ya."
"Ben de seni seviyorum kuşum."
"Ama ben seni baya seviyorum."
"En çok sen seviyorsun amına koyayım, hadi rahat dur artık." Doruk tutuklanan suçlular gibi kafasını bastırarak içeri geri soktu Zehra'yı. "Haydi siz de binin, evde görüşürüz."
Herkes araçlara dağıldığında Dağra'ya doğru yürüdüm. Elindeki sigarasını yere atıp anahtarları uzattı.
"Bunu napayım?" dedim anahtarı elime alırken.
"Sigara alacağım. Tut iki dakika."
Bizimkiler yola çıkarken Dağra ilerideki tekele yürüdü. Motorun yanındaki kaldırım taşına çömelip başımı ellerimin arasına aldım. Gelen ayak sesleriyle başımı kaldırdığımda Dağra'nın kucağıma fırlattığı şeyi tutmam bir oldu.
"Düdüklü şeker!" dedim heyecanla elimdeki şekere bakarken. "Küçükken çok severdim. Nereden buldun ya? Kuşadası'nda hiç yok."
"Bilmem denk geldi." dedi yanıma otururken.
Gülerek şekeri jelatininden ayırıp yemeye başladım.
"Küçükken bu şekeri hiç sevmezdim." dedi Dağra şekere bakarak.
"Yalancı," dedim gülümseyerek. "Benimle balkona çıkıp öttürürdün hep. Sema Teyze başım şişti diye bağırana kadar."
"Bizimkilerle yerdik sonra kızlar anasını ağlatana kadar öttürür dururdu. Sinir oluyordum sesine. Hep alıp yere atardım çalamasınlar diye." Biraz duraklayıp gülümsedi. "Sonra bizim geri döndüğümüz yaz yine yerken sen nefesin yetmediği için kızlar gibi çalamaz, üzülürdün. Senin nefesini ayarlayalım, çalmaya alış diye koca yaz balkonda düdük öttürürdüm seninle."
Dediğine gülümserken biten şekerimin düdüğünü ıssız sokakta hızla üfledim. Ses yankı yaparken Dağra hafiften yüzünü buruşturdu.
"Ne kadar tiz çıkıyormuş sesi..."
Dediğine aldırmadan yeniden öttürdüğümde Dağra da kendi düdüğüyle bana katıldı. Bir süre birbirimizle yarışarak düdükleri öttürmeye çalıştık.
Düdüğü cebime koyarken kaskı yanımdan alıp başıma geçirdim.
"Hadi çok oyalandık."
Dağra kalkıp kaskını kafasına geçirdiğinde binmesini bekleyip arkasına bindim. Ellerimi beline sararken motoru çalıştırıp sürmeye başladı.
Gözlerimi kapatarak başımı yeniden Dağra'nın sırtına koydum. Dağra motoru hızla sokaklarda sürerken kaşlarımı çatıp ellerimi belinden çekmeden hafif geriye götürdüm kafamı.
"Dağra motordan ses geliyor!" dedim sesimi duyması için bağırırken.
"Motor bu İrem. Ses yapacak herhalde." dedi kafasını hafif arkaya doğru çevirerek.
"Çok zekisin gerizekalı. Normal ses gelse söylemem herhalde."
"Bir şeyi yoktur benim kızımın." deyip sürmeye devam ederken sesin daha da şiddetlenmesiyle yavaşladı. "Harbiden ses geliyor."
Yüzüne 'ciddi misin ya' bakışları atarken durdurduğu motordan inip kaskımı çıkardım.
Dağra eğilip motora bakarken sıkıntıyla ofladı.
"Şanzımana bir şey olmuş."
"Nolmuş?"
"Biliyor gibi mi duruyorum İrem?"
"Tersleme beni!" dedim sinirle. "Hallet de gidelim."
"İrem daha problemi anlamadan nasıl halledebilirim?"
"Of napacağız?" dedim motora bakarak.
"Saat olmuş 2. Nereden bulayım tamirci? Kalalım burada, yarın hallederiz."
"Burada mı kalalım?" Kaşlarımı çattım. "Şaka mı yapıyorsun?"
"Sence yapıyor muyum?"
Gözlerimi devirirken Doruk'un numarasını çevirdim.
"Buyur gülüm?"
"Kekosun." dedim görmeyeceğini bilmeme rağmen gözlerimi belertirken. "Motor bozuldu. Kaldık burada. Geri dönüp alabilir misiniz bizi?"
"İrem gidip dönene kadar sabah olur..." Arkadan İlke'nin nolmuş dediğini duyduğumda Doruk motorun bozulduğunu söyledi. "Oh çok iyi olmuş. Kalın orada baş başa da halledin problemlerinizi."
İlke'nin bağırmasıyla derin bir nefes aldım.
"İlke'ye çok selamımı söyle, o beni anlar."
"Ben de seni seviyorum!" diye tekrar bağırmasıyla güldüm.
"Neyse yarın görüşürüz iyi geceler." deyip telefonu kapattım.
"Bu kadar mı tahammül edemiyorsun bana?"
"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Direkt gelin bizi alın diyecek kadar mı tahammül edemiyorsun diyorum."
"Ne alakası var şimdi Dağra?"
Dağra dediğime cevap vermeden eliyle ilerisini gösterdi.
"Bak şurada pansiyon var galiba. İki oda ayarlar kalırız bir gecelik."
Başımla onaylayıp sürüklemeye başladığı motorla onu takip ettim.
Pansiyona girdiğimizde motoru bir yere bırakıp yanıma geldi. İkimiz de pansiyondan içeri girdiğimizde gülerek yüzümüze bakan kadın konuştu.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk abla." dedim ben de kadına gülümserken. "Motorumuz bozuldu da burada kalacağız bu gecelik."
"Ay," dedim kadın yüzünü buruştururken. "Ben sabah ararım tamirciği hemen gelir, siz merak etmeyin."
"Çok teşekkür ederiz." dedi Dağra kadına.
"Biz iki oda kiralayabilir miyiz?"
Kadın önündeki ekrana bakarken başını iki yana salladı. "Yaz sezonu yeni yeni açılıyor. İki boş odam yok. Tek odamız var şu an boşta."
"Nasıl ya?" dedim kaşlarımı çatarken. "Hiç mi yok?"
"Ya yok diyorsa yoktur. Hiç mi yok ne kızım ya..."
"Sus be." dedim elini Dağra'ya doğru sallarken.
"Abla sen ver bize o odayı." dedi Dağra cebinden kimliğini çıkarırken. Ben de çantamdaki kimliği çıkarıp kadına uzattım.
Kadın girişimizi yaptıktan sonra anahtarı uzattı.
"Üst katta sağ tarafta son oda."
*düzenlendi*