1.4

751 67 38
                                    

Temmuz, 2011.

İrem nefes nefese kalmışken hala sahile doğru koşmaya devam ediyordu.

"İrem!" diye bağırdı önünde hızla koşan İrem'e yetişmeye çalışıyorken. İrem, Dağra'yı bile umursamadan koşmaya devam ediyordu. "İrem bekle lütfen!"

İrem önündeki banka otururken elini kalbinin üzerine koyarak nefesini düzeltmeye çalıştı..

Dağra yanında durduğunda elini dizlerine koyup hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.

"Canım çıktı yetişeceğim diye." Hala hızlı hızlı nefes alıp verirken yanına oturdu. "Neden kaçıyorsun kızım benden?"

Bastırdığı dudaklarından hıçkırık koptuğunda Dağra, İrem'e doğru döndü. 

"Ağlamasana İrem." 

Ağlama demesiyle ağlaması daha da şiddetlenmişti. Dağra'nın İrem'i kendine çekmesiyle başını dizine doğru koydu.

"Ağlama güzelim ağlama."

"Dağra... annem..." diyebildi titreyen sesiyle. Boğazı yanıyordu. 

Dağra bir şey demeden yavaş yavaş saçlarıyla oynuyordu. 

"Annen çok merak edecek hadi eve gidelim."

"Eve gitmek istemiyorum." 

"Yeliz Teyze çok korktu ama..." dediğinde dizinden kalktı. Başını iki yana salladı küçücük bir çocuk gibi. "Hadi kalk başka yere götüreceğim seni."

Dağra omzuna elini atarken başını omzuna koyup yürümeye devam ettiler. 

"Yeliz Sultanım ağlamasana sen de. İrem yanımda benim. Siteye dönüyoruz evet." dediğinde İrem'in haraketlenmesiyle eliyle engel oldu. "Ama İrem bugün Zehralarda kalır. Onlara bırakacağım şimdi."

Telefonu kapattığında yüzünü Dağra'ya döndü. "Zehralara mi gidiyoruz?"

"Hayır." dediğinde bir şey demeden Dağra'yla yürümeye devam etti. 

"Siteye geldik yine." dedi çatık kaşlarıyla sitenin girişine bakarken.

"Kızım söylenecek misin hep? Bir sorgulama be." dedi Dağra siteye girerken. Dağra'ya güveniyordu İrem. Peşinden yürüdüğü Dağra'nın bodruma girmesiyle peşinden yürüdü.

Kapıyı açtığında içeri girdin.

"Burası neresi?"

"Stüdyo." dedi alayla gülerken. "Yani benim açımdan."

İrem duvarlardaki yumurta viyolülerine dokundu.

"Ses yalıtımı için etkili diye okumuştum. Daha önce apartmanda ses duymadıysan başarmışımdır." dedi Dağra gülerek.

"Sonunda başladın demek." dedi İrem koltuğa otururken. Dağra hep rap yapmak istediğini dile getiriyordu.

"Evet. İlk sana dinleteceğim."

"Yalancı." Alayla güldü. "Defteri de bana okutuyordun. Hepsi lafta."

"Hala kimseye okutmadığıma göre sözümü tutmamış sayılmam." Masanın yanındaki ince battaniyeyi eline aldı. "Hadi yat biraz. Çok ağladın yorulmuşsundur."

Eliyle koltuğun yanına vurdu İrem. "Otur."

Dağra elindeki defteri bırakmadan gelip yanına oturduğunda başını dizine koydu. Yavaş yavaş saçlarıyla oynayan Dağra'ya bakmadan gülümsedi.

"Babam da hep saçlarımla oynardı." demesiyle Dağra hızla ellerini çektiğinde İrem kaşlarını çatarak konuşmaya devam etti. "Oyna..."

Dağra tekrar saçlarıyla oynamaya başladığında gözlerini kapatıp konuşmaya başladı İrem.

"Babamı asla affetmeyeceğim." Derin bir nefes aldı. "Annemin gözünden akan her şey için ondan daha çok nefret ediyorum. Annemi aldatmasını... Dağra benim kardeşim olacak ama annesi benim annem değil. Bu çok korkunç Dağra."

Dağra cevap vermedi. Veremedi. Zaten ne diyebilirdi ki?

Dağra saçlarıyla oynamaya devam ederken yavaş yavaş kapanan gözleriyle savaşmayı bırakıp kendisini uykuya bıraktı İrem.

Temmuz, 2020.

"...Nasıl sabahları beklediğini anlat
Sigara dumanına boğulduğun şarkıları fon müziği yapmak
Güneş doğana kadar uyuyan bir güzelin gözlerine bakmak Uyu, uyu
Gözlerine bakar bakar ağlarım
Beni görme sakın
Güçlü olmak zorundayım..."

Dağra saçlarımla oynarken Uyu'yu mırıldanıyordu. 

"9 sene önce yine bu zamanlar kömürlükte baban için ağlarken dizimde uyuduğunda yazmıştım bu şarkıyı. Şarkıyı ilk dinlediğinde çok beğendiğini söylemiştin, sana yazdığımı bilmeden..."

"9 yaşındaydım daha. Nereden bilebilirdim?"

"Bir şey demiyorum." dedi Dağra sigarasından bir fırt daha çekerken. "Ben seninle büyüdüm İrem. Ankara'dan dönüp annemle yeni bir sayfa açtığımızdan beri sen varsın hayatımda. Çocukken seninle uğraşmak o kadar güzeldi ki. O küçücük gözlerini sinir bürüdüğünde o kadar tatlı oluyordun ki... Elinden tutup hiç bırakmamak istiyordum. Seni herkesten her şeyden korumak istiyordum. Kimse sana zarar veremesin, kimse sana dokunmasın istiyordum. Annem hep İrem senin kız kardeşin derdi. Sen benim gözümde hep abilik yapmam gereken küçük bir kız kardeştin. Ben sana hissettiğim şeyin kardeşlik olmadığını fark ettiğimde çok kötü hissettim. Sen onun abisi-"

"Neden şimdi anlatıyorsun bunları?"

"Çünkü daha önce anlatmamıştım. Sen bir şeylerin farkına varmaya başlayınca korktum. Ya bana çok kızarsan diye. Biz beraber büyüdük nasıl o gözle beni görürsün diye. Yanına geldiğimde geriliyordun. Bazen konuşmuyordun benimle. Cevap vermiyordun. Çok korktum İrem. Seni kaybedeceğim diye çok korktum."

"Aptalsın sen." dedim kafamı dizlerinden kaldırırken.

"Evet aptalım." dedi bana dönerken. "Seni sevmeye devam ederken, senin burada acı çektiğini bilerken dönmeyecek kadar aptal. Kızlarla tatile, annenle memlekete gittiğinde dönecek kadar korkak. 5 senedir senden kaçacak kadar aciz biriyim."

"Haksızlık etme kendine." dedim karşımdaki manzaraya bakarken. "Gitmeseydin belki de bu başarıya ulaşamayacaktın. Hayallerini gerçekleştiremeyecektin."

"Ben bir hayalin peşinden koşarken en çok düşlediğim hayali kaybettim İrem." Eliyle yüzümü kendine çevirdi, gözlerini gözlerime kitlerken konuşmaya devam etti. "Seni kaybettim hem de hiç kazanamadan."

*düzenlendi*


LAVANTA | STABİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin