SEKİZİNCİ YAŞ."Bebeğin beşiği çamdan,"
"Yuvarlandı, düştü damdan."
"Bey babası gelir, Şam'dan."
Renkli ışıklarla çevrelenmiş lunaparkta çocukların neşeyle attığı çığlıkları, aileleriyle ya da sevdikleriyle sonsuz bir süreyle eğlenen herkesi görebiliyordu Karaca. Elini tutmuş onun yürümesine yardımcı olan babasına başını kaldırırken gözünün önüne gelen kahküllerinin arasından baktı. Saçları kirpiklerine değiyor, bazen onu rahatsız ediyordu ama babası onları sevdiği için hiç kesmek istemiyordu. Sanki kesse babasının sevgiyle ona bıraktığı o izleri de kesip atacakmış gibi geliyordu. Sonra bir oyuncağa yaklaştılar birlikte. Küçük Karaca'nın tombul ellerinin biri babasının sıcak avuçları içerisindeyken biri o beyaz tüllü eteğini tutuyordu. İçinde hafif bir korku vardı. Oysa babası yanında, en sevdiği renkli ışıkların yanındayken bir korku vardı küçük kalbinde.
Küçük Karaca.
Küçük, güzel Karaca.
Kırmızı rugan ayakkabıları her adım attığında asfalt zeminde tok bir ses çıkartıyorken bunu bildiği için belli bir ritimde atıyordu adımlarını. Çıkan her seste küçük bedenini farklı şekilde sallıyordu. Uzun, dalgalı saçları bedeni sallandıkça sağa sola savruluyor, birbirleriyle dans ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖRDÜ KADER AĞLARINI
Teen Fiction"Hayat ipini boynuma dolarken adımı yeni öğreniyordum. Büyüdükçe boynuma dolanan ipe alıştım, alıştıkça yandım... Ben Karaca Karayel, ateş kadar hırçın, ateş kadar sonu olmayan ve ateş bittikten sonra geriye kalan kül parçalarıyım. Ben Karaca Karaye...