"Jisoo ne yapıyorsun?" Dedim yorgun çıkan sesimle. Ne yapıyordu? Ne istiyordu benden? Herkes bize doğru yaklaşmış ve dikkatlerini bize yoğunlaştırmışlardı.
"Jisoo, lütfen... Sonra ko-"
"Neden kaçmaya çalışıyorsun Jennie? Çantanı bana ver! Yüzüğümü bana geri ver!"
"Ben almadım. Ne yapacağım senin yüzüğünü?"
"Beni kıskanıyorsun, Jin ile mutlu olmamı kıskanıyorsun, senden daha fazla arkadaşım olmasını kıskanıyorsun, senden daha güzel olmamı kıskanıyorsun, senden daha zayıf olmamı kıskanıyorsun. Abinin beni sevmesini çekemiyorsun. Kıskançsın, çirkinsin, asosyelsin, ineksin, kilolusun. Benim gibi değilsin. Beni kıskanıyorsun."
Kiloluyum doğru...
Çirkinim doğru...
Çalışkanım doğru...
Asosyelim doğru...
Bu nedenlerin hangisi bir insandan bu kadar çok nefret etmenizi sağlayacak düzeyde? Hangisi bir insandan nefret etmeniz için haklı bir bahane? Hangisi?
"Jisoo. Yapma." Ağzımdan çıkan iki kelime bile titreyerek çıkıyordu. Nefes almaya bile mecalim yoktu. Zar zor ayakta duruyordum. Ama kimin umurundaydı? Hiçkimsenin...
Jisoo, "Çantanı bana ver Jennie!" Diye bağırınca arkadan çok tanıdık bir ses kulaklarıma ilişti.
Jin, "Ne oluyor burda?" Diye sorunca Jisoo, "Hayatım, Jennie nişan yüzüğümü çaldı. Mutfakta elimi yıkamak için çıkartmıştım o sırada Jennie mutfağa yanıma geldi beni seninle ayrılmam için tehdit etmeye başladı. Kaşla göz arasındada yüzüğümü çaldı."
"Ne saçmalıyorsun Jisoo!" Abilik mi yapacaktı? Jin iki yılın sonunda bana abilik mi yapacaktı? Buruk bir gülümsemeyle Jin'e baktığımda konuşmasına devam etti.
"Jennie nişanlımın sen olduğunu bilmiyordu. O almış olamaz. Başka biri almış olmalı." Gülümsemem toz olup rüzgarla uçup gitmişti. Jennie almaz dememişti. Jennie nişanlım olduğunu bilmiyordu-bilseydi alırdı manasında- demişti.
"Sevgilim gerçekten o aldı. Buna eminim. Zaten nişanlı olduğumuzu ona ben okulda söylemiştim." Yalan söylüyordu. Şaşkınlıkla ağzım aralandığında Jin'e baktım.
"Jin yemin ederim yalan konuşuyor. Ona inanma. Bir kez olsun kardeşine inan. Ben mutfağa bile gitmedim. Jin yemin ederim inan bana."
"Jin, o zaman açsın çantasını. O almadıysa zaten onda değildir."
"Aç çantanı Jennie."
"Jin... Neden bana inanmıyorsun?"
"Jennie almadıysan çantandan çıkmaz zaten. Aç şu çantanı." Çantamı omuzumdan çıkardım ve Jin'e uzattım. Elini ilk başta büyük göze soktu. Sonra kalem kutumun içine baktı. Sonra cüzdanıma. En sonda çantamın içindeki küçük bölüme baktı. Kafasını bana çevirdiğinde ona anlamaz gözlerle baktım. Çantayı ellerinden bıraktı. Çantanın yere düşme sesiyle hafifçe yerimde zıpladım.
Bana doğru iki adım attı ve yumruk yaptığı elinin içindeki yüzüğü bana gösterdi.
"Bu ne Jennie!?"
"Yemin ederim bilmiyorum. Bilmiyorum Jin... O, o koydu. Çantamın olduğu odadan çıkıyordu o koydu." Dedim Jisoo'yu kast ederek.
"Jennie senden utanıyorum."
"Jin yemin ederim. Yemin ederim. Ben Yoongi'yleydim. Ben hep Yoongi'yleydim. Ona sor. Evet ona sor."
Hızla mutfağa koştuğumda Yoongi burada yoktu. İçeriden gelen 'Hırsız-Hırsız-Hırsız-Hırsız' Diye bağırdıklarını duyduğumda gözyaşlarım ikiye katlandı. Kafamı tavana diktim.
"Baba bana yardım et. Lütfen. Kızının sana ihtiyacı var."
Yavaş adımlarla içeri gittiğimde Yoongi yere bakıyordu. Ona doğru koştum, "Hadi söyle! Seninle olduğumu söyle! Jisoo'nun yanına gitmediğimi söyle! HADİ SÖYLE! Söylesene..." Susuyordu yaptığı tek şey susmaktı ellerimle sıkıca bileklerinden kavradım.
"Söylesene Yoongi! Söyle... Söyle... Lütfen söyle. Senin yanında olduğumu söyle..." Ellerimi omuzlarına koymuş yalvarırcasına doğruyu söylemesini bekliyordum.
"Benim yanımda değildin." Demesiyle kafamdan vurulmuşa döndüm. Yumruk yaptığım ellerimi yavaşça göğsüne vurarak acıyla konuştum.
"Neden yalan konuşuyorsun Yoongi? Senin yanında olduğumu söylesene." Jin bileklerimden tutmuş ve beni sertçe çekmişti
"DEFOL GİT! BİR DAHA YÜZÜME GÖZÜKME! SİKTİR OLUP GİT! BUNDAN SONRA BENİM İÇİN OTOBAN KENARINDAKİ SÜRTÜKLERDEN BİR FARKIN YOK!" Yanaklarımda kuru bir yer bile kalmamıştı. Ama gözyaşlarım akmaya devam ediyordu. Hırkamın bileğine yanağımı sildim ve son kez Yoongi'ye baktım. Mutlu musun? Mutlu musun şimdi?
Yerdeki çantamı aldım ve evden çıktım. Gideceğim tek bir yer vardı. Tek bir yer kalmıştı. Benim için tek kurtuluş yolu orasıydı. Eğer oraya gidersem bir daha ne gözyaşı dökecektim ne de üzülecektim. Artık kimse beni üzemeyecekti. Artık kimse beni ağlatamayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilometre | Taennie
FanfictionHer şey Taehyung'un yanlış kişiye attığı bir mesajla başladı kim bilebilirdi saçma sapan bir mesajın büyük bir aşk doğrucağını? -Mesafeler aşka engel midir? -Aşka engel olan mesafeler değil, düşüncelerdir. Gözlerini kapatıp hayal edersen beni oluru...