And the end

609 78 88
                                    

Ucu kaçırılmış iki uçurtmaydık ikimiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ucu kaçırılmış iki uçurtmaydık ikimiz.
Ne komik.
Eninde sonunda bir ağacın dalına takılıp duracağımızı sandık.
Nasıl söyleyeceğim, nasıl söyleyebilirim.
Biz, biz yanıldık.

Durmamız gereken yeri hiç bilemedik.
Kimse öğüt vermedi kimseye.
Gezdik ve dalgalandık.
Kaçırdık ve kovalamadık.
Sonunda.
Tufan çıktığında.
Yapacak çok bir şey kalmadı.
Mahkumduk çakılmaya ve yırtılmaya.
Kimse yadırgamadı.
Olması gereken oldu, çok sürmedi. Zamanla herkes unuttu ve güzelce unutuldu.

Ne güzel söylüyorlar hayat devam ediyor.
Bir şekilde birileriyle, bir yerde, bir zamanda.

Geride kalanlara ayak uydurma.
Sadece sabırla bekle.
Ve asla vazgeçme.

İyileşelim.

Gözlerini kapattı ve aralık pencereden esen rüzgarın yanaklarına dokunmasına izin verdi.

İyileşelim.
Ne kadar hoş ve davetkâr bir kelimeydi.
Hadi devam edelim. Elimden tutabilirsin. Koşacağımız bir çok yol, gidebileceğiniz bir dolu şehir, tadacağımız bir sürü tat var diyordu sanki.
Yeni umutlar vadediyordu.

Bu bir teklifti. Hayatın gizli teklifi.

Hadi beraber tekrar deneyelim, iyileşelim.

O yüzden seviyordu bu kelimeyi son zamanlarda. Hem de çok seviyordu.

Kafasını kaldırdı ve duvara asılmış üzerinde "iyileşelim" yazan tabloya baktı bir kere daha. Seviyordu ona bakmayı. Onu gülümsetiyor, garip bir şekilde keyiflendiriyordu. Bulutların üzerine çıkarıyor saçlarını okşuyordu.

Bir kelimeye bel bağlamak zayıflık gibi gözükebilirdi. Ama o önemsemiyordu. Nefes aldığı müddetçe iğne ucunda bile umut aramaya yemin etmişti.
Yoksa nasıl devam edebilirdi?
Yol uzundu ve yanında arkadaşı yoktu.

Gülümseyip tablodan çekti bakışlarını ve önündeki tuvale geri döndü. Çok işi kalmamıştı önündeki tablonun. Sadece son kez kontrol etmek istemişti. Yapması gereken küçük düzenlemeler vardı. Fırçasını bastırdı kusur gördüğü bir kenara dikkatlice. Tek bir kusur bile görmek istemiyordu tablosunda. Küçük veya büyük.
Bir tane bile.

Tekrar bastırdı fırçasını. Fırçanın tuvale değdiğinde çıkarttığı o sesi seviyordu. Aynı zamanda yanındaki küçük sehpasına sıktığı boyaların kokusunuda. İlk başlarda bu koku burnunun direğini sızlatmış hoşuna gitmemişti.
Midesini bulandırmış onu öfkelendirmişti.
Üstüne güzel sonuçlar elde edemeyince nefret etmişti bu şeyden.

Solitude | YunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin