"bizimle geleceğine inanamıyorum hala."
arkadaşım keyifle konuştuğunda gülümsemeden edememiştim. koç kampı duyurduktan sonra her zamankinden daha yoğun bir şekilde antrenman yapmışlardı. turnuvalar hepsi için çok önemliydi ama bu kadar yorulduklarını görmek kötü hissetmeme sebep oluyordu. bu yüzden eve dönüş yolumuzda sürekli taehyung'un mızmızlanmalarını dinlemem gerekmişti. sonunda biraz olsun sustuğunda onlarla birlikte kampa gideceğimi söyleyebilmiştim. bunu söylemem yüzündeki ifadeyi ve tavırlarını tamamen değiştirirken kocaman gülümsemiş ve neden daha önce söylemediğimi sormuştu. o zamana kadar sadece yoongi'nin de gideceğini düşündüğüm için girdiğim mutsuz ruh halinden arkadaşım sayesinde çıkabilmiştim. çok yoğun olacak olsalar da arkadaşımla güzel vakit geçirme imkanı bulacağıma emindim. bunu fark ettikten sonra eve gittiğimde uyuyana kadar taehyungla mesajlaşmış ve plan yapmıştık. her zaman olduğu gibi iki kişilik odalarda kalırlarsa aynı odada kalmak için koçla konuşacaktık. böylece antrenmanlarından sonra gece birlikte eğlenebilecektik.
onun heyecanı bana da yansıdığı için diğer gün de planlar yapıp durmuştuk. ve taehyung sık sık buna inanamadığını söyleyerek gülümsememe sebep olmuştu. turnuva için çalışırken yanında olmam ona iyi gelecekti. tüm bu düşünceler cezaya daha olumlu bakmama ve yoongi'siz bir hayatımın olduğunu fark etmemi sağlamıştı. artık yoongi'yi düşünmemeye ve onu tanımadan önceki hayatıma dönmeye karar vermiştim. böylece kalbim daha fazla kırılmayacaktı. planım kararlı bir şekilde gülümsememe sebep olurken karşımda durup hala heyecanla konuşan arkadaşımı izledim. onun böyle neşeli olmasını sağlamak beni her zaman çok mutlu ediyordu.
"çok konuştuk kalanını da yemek yedikten sonra planlarız."
konuşmaktan yorgun düşmüş bir şekilde onayladığında tekrar gülümseyip ayağa kalkmıştım. yemekhaneye gidip sıraya girene kadar korumuştuk sessizliğimizi. taehyung'un sadece dinlenmek için sessiz kaldığını ve kafasında plan yapmaya devam ettiğini çok iyi biliyordum. ona müdahale etmeyip yemeğimi aldıktan sonra bakışlarımı yemekhanede gezdirdim. dolu yerleri eleyip hızla boş yer ararken gördüğüm yüz duraksamama sebep olmuştu. dakikalar önce aldığım karar aklıma gelirken hızlıca toparlanıp bakınmaya devam ettim. sonunda aradığımı bulduğumda taehyung da yemeğini alıp yanıma gelmişti. bulduğum yere ilerleyip karşılıklı oturduktan sonra arkadaşım büyük bir heyecanla yemeye başlamıştı. bugün defalarca kez yaptığım gibi ona güldükten sonra çubuklarımı alıp ben de yemeye başlamıştım. sessiz geçen birkaç dakikadan sonra enerjisini toplayan arkadaşım konuşmaya başlamıştı.
"jimin. tatlını yemeyeceksen bana versene. nolur."
tatlı bir ifade yaparak yüzüme bakıp gözlerini kırpıştırdığında başımı iki yana sallayıp tabağımdaki tatlıyı dudaklarına doğru uzattım hiçbir şey demeden. en sevdiği tatlı olduğu için her seferinde almasına izin veriyordum. uzattığımı büyük bir hevesle yeyip gülümsediğinde bunu neden yapmaya devam ettiğimi anlıyordum, arkadaşımı mutlu görmek için çoğu şeyi yapardım.
"güzelce ye taehyung-ah."
çocuğumla ilgileniyormuş gibi saçlarını okşadıktan sonra gülümseyerek yemeğime devam ettim. onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için gerçekten çok şanslıydım. bu düşünceler eşliğinde yemeğim bitirdiğimde kolumu masaya yaslayıp taehyung'u izlemeye başladım. o az önceki gibi heyecanla konuşurken ben tanrıya bana onun gibi bir arkadaş verdiği için teşekkür ediyordum.
----
"neden yemeğini yemiyorsun?"
yoongi kendisine yöneltilen soruyla bakışlarını daldığı yerden çekip arkadaşına çevirmişti. yemeği alıp oturmalarının üzerinden zaman geçse de yoongi hiçbir şey yememişti henüz. namjoon endişeyle sorduğunda arkadaşının başka bir şeye odaklandığını anlamıştı. bakışlarını takip edip nereye baktığını merak etmiyordu çünkü bakmasa bile çok iyi biliyordu gözlerini odakladığı yerde kimin olduğunu. yoongi'nin yüzündeki ifadeden gördüğü şeyden hoşnut olmadığını da anlamak zor değildi. daha ne kadar böyle uzaktan izlemeye devam edecek ve canını sıkacaktı? sıkıntıyla iç geçirdi namjoon arkadaşı konuşmaya başlamadan hemen önce.