titriyorsun.

3.9K 304 333
                                        

hafif esen rüzgar saçlarım arasından geçip kendine yeni bir yol çizerken ben tam karşımda oturan ve gözlerini bir an bile üzerimden çekmeyen adama bakıyordum, onun yaptığı gibi bir an bile gözlerimi çekmeden. bir gençlik dizisindeymişiz gibi hissettiren bu anda ne önümüzde yanan ateşin ne de çarşafı andıran denizin güzelliği dikkatimi çekiyordu. sahile geldiğimizde tanıştığımız çocuk gitarıyla bir şeyler çalarken ve yoongi onu rahatça görebileceğim bir yerde otururken başka hiçbir şeyi önemseyeceğimi sanmıyordum. atmosferin güzelliği beni o kadar içine almıştı ki utangaç yanımı bile geride bırakıp gözlerimi kaçırmamıştım. belki de birkaç saniye önce hediye ettiği o güzel gülümsemenin sebebi ona ilk kez bu kadar uzun bakıyor olmamdı.

gülümsemesine karşılık ben de gülümsemiştim, bir aptalı andıracak şekilde. yoongi, aramız daha iyi olduğu için bir süredir bana böyle gülümsüyordu ama henüz alışamayacak kadar çok etkileniyordum ortaya çıkan görüntüden. üstelik uzun bir süre beni gördüğünde düz bir çizgi halini alan dudaklarının artık yukarı kıvrıldığını görmek öyle alışması kolay bir şey değildi. en azından ben, ona deli gibi aşık olduğum için, bu konuda zorlanıyordum.

"jimin."

ismimi söyleyen tanıdık ses beni düşüncelerimden çekip alırken bakışlarımı hiç istemeyerek de olsa yanımdaki kişiye çevirdim. orada olduğunu çoktan unuttuğum arkadaşım, yüzündeki heyecanlı gülümseme ve gözlerindeki ılıştıyla bana bakıyordu. jungkook gerçekten hayatına girmeye başladıktan sonra onu daha sık bu ifadeyle görür olmuştum. bulaşıcı bir etki yaratan gülümsemesi benim de kıkırdamama sebep olurken ne söyleyeceğini bekliyordum.

"biz jungkook'la biraz turlayacağız. buraya dönmek yerine direkt otele geçeriz, bizi beklemeyip istediğiniz zaman gidin."

ona cevap vermek için dudaklarımı araladığım sırada fermuar çekilme sesi dikkatimizi çekmişti. çantasındaki yerini aldığı için artık göremediğimiz gitarın sahibi ayağa kalkmış ve kendisinin de gitmesi gerektiğini söylemişti. böylece dakikalar içinde ateşin etrafında oturan beş kişiden geriye sadece iki kişi kalmıştı. ben ve artık ona karşı olan hislerimi kontrol etmekte zorlandığım kişi. hiçbir şey yaşanmayacak olsa bile beynime doluşan ve bir sezonluk dizi çıkaracak uzunlukta olan ihtimaller kalp ritmimle oynamaya başlamıştı.

diğerleri gittiğinde zaman kaybetmeden tekrar buluşan bakışlarımız gülümsemeye devam etmeme sebep olurken aklından neler geçtiğini anlamaya çalışıyordum. benim kadar olmasa da heyecanlanmış mıydı? ya da baş başa kaldığımız için rahatsız mı olmuştu? bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da sorularıma cevap bulamayacağımı biliyordum. beni mutlu edecek düşünceyi kabul etmeye başlamamın sebebi de buyd-

"böyle daha güzel oldu."

"nasıl?"

"diğerleri olmadan."

yoongi düşüncelerimi okumuş gibi konuştuğunda gözlerimi kırpıştırmadan edememiştim. bu durumdan sadece benim memnun olmamam o kadar iyi hissettirmişti ki ayağa kalkıp mutluluk dansı yapmamak için kendimi tutmam gerekmişti. aptal bir gülümsemeyle yüzüne bakıyor olduğumu ve hala cevap vermediğimi fark ettiğimde aklıma ilk gelen şeyi söyledim hızlıca.

"çok güzel oldu hem de."

böylece bir kez daha aklıma gelen ilk şeyi söylememem gerektiğini anlamış oldum, yanaklarım kızarmaya başlarken. bir süredir ortalıkta olmayan utangaçlığım sahnelere hızlı bir dönüş yaparken ben çoktan bakışlarımı kaçırıp kucağımdaki ellerime odaklamıştım. artık düşüncelerimi ve hislerimi gizleme konusunda gerçekten zorlanıyordum ve bunu yapmaya devam edersem hiç iyi şeyler olmayacaktı, en azından ben öyle hissediyordum. yoongi'nin benden eskisi gibi nefret etmemesi ondan hoşlanmama izin vereceği anlamına gelmiyordu. ben, çok önemlilermiş gibi ellerimi izlemeye ve kendi moralimi bozmaya devam ederken sevdiğim adamın kahkahasının hoş tınısı sahilde yankılanmıştı. neler olduğunu anlamak için başımı hızlıca kaldırdığım sırada beni izleyen bir çift gözle karşılaşmıştım, üstelik bu gözlerde sebebi anlayamadığım bir ışıltı vardı.

how rude | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin