"efendim hyung?"
"jimin yanında mı?"
jungkook telefonu açar açmaz sinir bozucu gürültü kulağıma dolmuş ve rahatsız bir ifadeyle kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. nerede olduklarına dair merakım artarken dikkatimi güçlükle duyulan sesine vermeye çalışıyordum.
"evet yanımda, sen neden gelmedin hala?"
neyden bahsettiğini anlayamadığım için birkaç saniye durmuş ve neyi unuttuğumu bulmaya çalışmıştım. hatırlamakta başarısız olacağımı anladığımda sormak için dudaklarımı aralasam da jungkook benden hızlı davranmış ve yüksek ihtimalle sinirlendiği için yükselen ses tonuyla konuşmuştu.
"kampa başlama partisini unutmayacak kadar çok kampa katıldın hyung, aşk cidden aklını başından almış senin."
minik arkadaşım sayesinde fark ettiğim gerçek uzandığım yerden doğrulmama sebep olurken refleks olarak yan tarafımdaki boş yatağa bakmıştım. jimin'in benden kaçmak için odaya gelmediği düşüncesi zihnimi terk etmişti usulca. artık anlamsız hale gelen bu düşüncenin geride bıraktığı boşluk gülümsememe sebep olurken benden cevap bekleyen jungkook'a hemen geleceğimi söyleyip telefonu kapattım. aniden çok fazla şey düşündüğüm için kafam karışırken bir süre boş boş ayakta durup etrafa bakınmıştım. arkadaşım haklıydı, aşk aklımı başımdan almıştı. üstelik bunu öyle güzel bir şekilde yapmıştı ki karşı bile koyamayacak kadar kapılmıştım büyüsüne.
düşüncelerimle kendimi utandırırken elimi ıslak saçlarımda gezdirdim, yüzümdeki aptal gülümsemeyle. bu, artık hazırlanmam gerektiğini hatırlatırken hızlıca dolabıma ilerleyip kıyafetlerime göz attım.
"tamam, onu etkilemek istesen de abartmak yok yoongi."
kendime yaptığım ufak uyarının ardından kumaş pantolonumu aldım yavaşça. üzerine uyumlu bir tişört bulmakta zorlanacağımı bildiğim için derin bir nefes aldım. genelde önemli zamanlarda jungkook'un yardımı ile giyinirdim. o olmasa da olumsuz düşünmemek adına kendimi zorlayıp sevdiğim birkaç parçayı çıkardım dolabımdan, hepsini denemekle uğraşamayacak olsam da beğendiklerim içinden eleme yapmayı deneyecektim. hatırladığım kadarıyla jungkook da aynısını yapıyordu.
"mavi mi beyaz mı?"
yaptığım eleme sonrası geriye kalan iki tişörtü yatağa sermiş, karar vermek için karşılarında dikilirken kendi kendime mırıldanmayı da ihmal etmemiştim. hayatımda ilk kez ne giyeceğim konusunda bu kadar kararsız kalmıştım ve bu hiç benlik bir hareket değildi. neden bu geceyi bu kadar ciddiye almıştım bilmiyordum ama dün gece yaptıklarım yüzünden benden kaçan jimin'in daha da uzaklaşmasını engellemek istiyordum. kendime engel olamayıp onu korkutmuştum ve artık aptalca davranmaya son vermem gerekiyordu.
düşündüklerimle kendi canımı sıkmaya başladığımı fark ettiğimde göz ucuyla saate bakmış ve zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark ederek hayrete düşmüştüm. fazla düşünmeyip beyaz tişörtü elime alarak seçildiğinden beri beni yatağın bir ucunda bekleyen pantolonumla birlikte üzerime geçirdim. tişörtün uzun oluşunun yarattığı çirkinliği pantolonumun içine koyarak ortadan kaldırdıktan sonra, bunu da jungkook'tan öğrenmiştim, aynanın karşısına geçip son kez kontrol ettim görünüşümü. tam anlamıyla olmasa da karşımda gördüğüm yansımamı beğenmiştim. geç kaldığım için bunun üzerinde fazla düşünmemiş ve komodinin üzerinde duran parfümümü almıştım elime. şimdiye kadar olmasa da bu gece jimin'in dikkatini çekmesini umarak sıkıp unuttuğum bir ayrıntı olup olmadığını anlamak için etrafa bakındım.
bu bakışın ardından sonunda hazır olduğuma karar verebilmiş ve telefonumla cüzdanımı alarak odamızdan çıkmıştım. kolumdaki saatime hızlıca göz atıp acele adımlarla önce asansöre ardından da otelin barına ilerledim. kapıya yaklaşırken duyulan ses kalbimle uyumlu bir ritim yakalarken içeri girmeden öne durup birkaç saniyemi sakinleşmeye ayırmam gerekmişti. sonunda ifadesiz yüzümü takınabildiğimde nemli saçlarımı dağıtıp gürültünün merkezine ulaştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/219755641-288-k160990.jpg)