/1/ Esrar Dairesi

1K 72 58
                                    

"Seherbazlar yetmezmiş gibi, birde Yoldaşlık çıktı başımıza. Dumbledore bize rahat vermeyecek anlaşılan." dedi kadın sesinde belirgin bir sinirle.

"Karşımıza çıkanı indiririz bizde, Natalie. Sabret... en başa geçtiğimiz gün, hiç kimse karşımızda duramayacak." dedi soğuk sesiyle korku salan Lord Voldemort.

Natalie'nin yüzünde sinsi bir gülümseme uyandı. Odanın kapısı çalındı ve açıldı. Yağlı, siyah saçları ve siyah pelerini ile Severus Snape içeri girdi.

"Lordum..." dedi başını öne eğerek. Natalie, yüzündeki gülümsemeyi silerek baktı ona.

"Söyle, Snape?" dedi Voldemort. Snape, yan gözle Natalie'e bakınca, "Natalie, şimdi git." diye emir verdi. Natalie öne eğilerek selam verdi ve içinden Severus Snape'e küfürler savurarak çıktı odadan. Kapıyı yavaşça kapatıp duvara yaslandı. Severus Snape bir melezdi ve onu dinlemek için, kendisini dışarı çıkarıyordu, en güvendiği ölüm yiyenini.

Daha 5 dakika geçmeden içeriden ayak sesleri duyuldu ve Snape kapıyı açıp, "Natalie?" diye seslendi. "Lord çağırıyor."

Kız, yaslandığı duvardan ayrılarak içeri girdi, arkasından da Snape. Natalie'nin, her adımında yeni bir görev olduğu düşüncesi kuvvetleniyor, kuvvetlendikçe içi heyecan ile doluyordu. Lord Voldemort'un tam önünde durduğu zaman tekrar eğildi ve "Emredin Lord'um?" dedi keskin sesiyle.

"Severus, git ve en iyi ölüm yiyenleri buraya çağır!" dedi odanın kenarında duran uzun ince toplantı masasını işaret ederek. Severus Snape adım adım dışarı çıkarken, Natalie gerçek bir heyecan ile başını kaldırıp Lord'una baktı.

"İşte sana fırsat, Natalie. Yoldaşlık, bakanlıkta ki adamlarımız için bakanlığa gidiyor. Onları en sessiz yere çekerseniz, işlerini kolayca bitirebilirsiniz. Esrar dairesi bunun için çok uygun." Gözleri, Natlie'nin gözlerine odaklanmıştı, öldürmeye acıkan gri gözlere.

"Öldürmek serbest mi, Lord'um? Yoksa onları önünüzde mi istersiniz?" diye sordu Natalie.

"Öldürmek serbest!"

*

Yoldaşlık, büyük bir kemer'in bulunduğu odanın kapısını araladılar. Bulundukları ortamda başka hiç kimse yoktu, her biri kaldırılmış ya da tuzağa çekilmiş olduklarını düşünürken, odanın içini turlayan siyah bir bulut Kemerin tam yanına düştü. Etrafında ki Dumanlar eşliğinde, 20'li yaşlarında bir kadın belirmişti.

Sirius Black, alaylı gülümsemesi ile kadına doğru bir adım yaklaştı.

"Selam, Flores."

"Selam, Black." dedi Natalie. "Yalnız olmadığımı biliyorsun."

"Bende yalnız değilim." dedi başıyla arkasında ki yoldaşlık ekibini işaret ederek.

"Benden daha yalnızsın!" Tüm oda, dönüp duran siyah bulutlarla kapanmıştı, her biri teker teker yere konduğunda, dumanların arasında bedenler beliriyordu. Ölüm Yiyenler...

Yoldaşlık da yavaş yavaş Sirius'un yanına doğru ilerliyordu. Sayı olarak ölüm yiyenlere karşı azınlıkta kalıyorlardı.

"Her şey buraya kadar, sevgili yoldaşlık üyeleri..." diye fısıldadı Natalie. Bu fısıltı bile odada yüksek sesle yankılanmıştı.

Aynı anda doğrultulan asalar, öldürmek için atılan lanetler ile birlikte küçük savaş başlamıştı. Natalie, ortası tüllerle kapıyı gibi duran büyük kemeri arkasına alarak, Sirius Black ile büyük bir düelloya girmişti. Sirius, Natalie'nin Öldüren Lanetlerinden ustalıkla kaçıyordu, ve kadının hızından dolayı sadece savunma büyüleri yapabiliyordu. Düello eden bir çok kişi öyleydi. Kimi yoldaşlık üyelerine 2-3 ölüm yiyen düşerken, hâlâ düelloya devam edebiliyorlardı.

Dengeler değişti, ikisi de çember çizerek yer değiştirdiler ve savunma büyüsü yapma sırası Natalie'ye geçmişti şimdi. Sirius inatla öldüren lanet atmıyordu, çünkü Natalie'nin, Lord'un bir numaralı ölüm yiyeni olduğunu biliyordu. Dolayısıyla diğer Ölüm Yiyenlerden daha çok işlerine yarardı.

Natalie, tekrar dengeyi değiştirerek lanet atma sırasını geri aldı ve seri biçimde lanetler yolladı. Sirius, öldüren lanetlerden kaçıyor olabilirdi, peki arkasında ki kemerden nasıl kaçacaktı, Tülün Ötesinin ölüm olduğunu biliyordu.

Sirius'un son laneti, omzunu delip geçerken, acıyla kavrulan bedeni için bir çığlık attı.

Natalie'nin zayıflığından faydalanan Sirius tekrar çember çizerek yer değiştirdi. Natalie tekrardan lanet kemerin önündeydi. Güç konusunda zirveye ulaşarak, düelloya tam gaz devam etti. Sirius yavaş yavaş onu geri itiyordu. İlla konuşturacakları kişi Natalie olmak zorunda değildi ki.

"AVADA KEDAVRA!" diye haykırdı Natalie. Acı dolu bir haykırıştı, çünkü bacağına da bir lanet yemişti şimdi. Çoğu ölüm yiyen yere serilmişken boş bulunan James Potter, arkadaşı Sirius Black için yardıma gelmişti.

Natalie'nin öldüren laneti bir kez daha düşmanını sıyırırken, gri gözleri kırmızıya döndü asasından bir ışın değil alevler fırladı. Arkada düello eden bir yoldaşlık üyesine kadar uzanan alev, onu tutuştururken, Sirius Black son darbeyi vurdu.

"Avada Kedavra!" Natalie'nin tam göğsüne çarpan lanet, onun hissettiği acıyı silip süpürmüştü. Yavaş yavaş arkaya düştükten saliseler sonra, bedeni Tülün Ötesi'nde kaybolmuştu...

-

Selam!
Didim ki, niye yeni bir kurgu yazmıyorum?
Sonra yine didim ki, bilmem?
Ve yazmaya başladım!

H.O.!

eĞeR bEğEnDiYseNiz oY vErEbiLiRsİnİz meSelA?

Şimdiden teşekkürler!

Akkulak48

тüℓüи Öтєѕι/ нαяяу ρσттєя fαиfι¢тισиHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin