Harika ötesi bir Cadılar Bayramı şöleninden sonra, Harry, Ron, Hermione ve Natalie, Gryffindor kulesine giden normal yolda diğer Gryffindor'ları izlediler.
Natalie, yatağına kalan mesafenin gittikçe azaldığını söyleyerek uykunun onu ele geçirmesini engellemeye çalışıyordu. Ama sonunda Şişman Hanım'ın portresinin durduğu koridora geldiklerinde, buraya doluşmuş öğrencilerin yolu tıkladığını fark edince tüm uykusu toz olup uçmuştu sanki.
Ron merakla, "Neden kimse içeri girmiyor?" diye sordu.
Natalie önünde ki kafaların üstünden ileri bir göz attı. Portre kapanmış gibiydi.
"Hadi ama!" diye söylendi. Ani bastıran uyku canını sıkıyordu.
Percy'nin sesi, "Yol verin, lütfen," dedi ve kendisi de kalabalığın arasından azametle yol açarak göründü. "Yol niye tıkandı? Hepiniz birden parolayı unutmuş olamazsınız- pardon, ben Öğrenciler Başkanı'yım-"
Derken kalabalığın üstüne, önce ön taraftan başlayan bir ses dalgası yayıldı. Percy'nin aniden sertleşen bir sesle, "Biri Profesör Dumbledore'u çağırsın," dediğini duydular, "Çabuk."
Henüz gelen Ginny, "Neler oluyor?" dedi, Natalie portreyi görmek için Harry destek alıp zıplarken. Gördüğü şeyle durdu, yıkılmış gibi bakıyordu.
"Şişman Hanım..." diye fısıldadı.
Bir an sonra Profesör Dumbledore gelmiş, hızla portreye doğru yürüyordu.
"Olamaz-" diye bağırdı Hermione.
Şişman Hanım portreden kaybolmuştu. Portrenin kendisi ise öyle vahşice doğranmıştı ki, tuval şeritleri yeri kaplamıştı. Portreden büyük parçalar tamamen kesilip kopartılmıştı.
Dumbledore mahvolmuş tabloya şöyle bir baktı, döndü, Profesör McGonagall, Lupin ve Snape'in telaşla ona yaklaşmalarını sıkıntılı gözlerle izledi.
"Onu bulmamız gerek," dedi Dumbledore. "Profesör McGonagall, lütfen derhal Mr Filch'e gidin ve ona şatodaki her tabloda Şişman Hanım'ı aramasını söyleyin."
"Şansa ihtiyacınız olacak!" dedi gıdıklar gibi bir ses. Hortlak Peeves'di bu, kalabalığın üstünde havada hareket ediyor ve yıkım ya da keder gördüğü her zamanki gibi, hayatından memnun görünüyordu.
Dumbledore sükûnetle, "Ne demek istiyorsun, Peeves?" diye sordu. Peeves'in sırıtması biraz azaldı. Dumbledore'a sataşmaya cesaret edemiyordu.
"Utanıyor, Müdür Hazretleri, efendim. Görünmek istemiyor. Berbat durumda. Onun dördüncü katta ki peyzajda koştuğunu gördüm, efendim, ağaçların arasına girip çıkıyordu. Fena halde ağlıyordu dedi mutlulukla. Sonra da hiç ikna edici olmayan bir biçimde, "Zavallıcık," diye ekledi.
"Yanıma gelsende seni bir güzel pataklasam, Peeves!" diye söylendi Natalie. Geldiğinden beri Peeves'den çekmediği kalmamıştı.
Dumbledore yavaşça, "Kimin yaptığını söyledi mi?" dedi.
"Ah, evet, Profesör Hazretleri," dedi Peeves. "Anlıyorsunuz ya, onu içeri sokmayınca adam çok kızmış." Peeves tepe üstü döndü, kendi bacaklarının arasından Dumbledore'a bakıp sırıttı. "Çok öfkeli bir adam bu Sirius Black."
*
Dumbledore bütün Gryffindor'ları Büyük Salona geri göndermişti. Hufflepuff, Ravenclaw ve Slytherin'ler de on dakika sonra onlara katılmıştı.
Dumbledore, "Öğretmenlerle şatoyu baştan aşağı taramamız gerekiyor," dedi öğrencilere. "Korkarım ki kendi güvenliğiniz açısından geceyi burada geçirmeniz gerekecek. Sınıf Başkanları'nın Salon girişinde nöbet tutmasını istiyorum, başınızda da kız ve erkek Öğrenci Başkanları'nı bırakıyorum. Herhangi bir sorun derhal bana bildirilecek," dedi gururlu bir edayla caka satan Percy'e. "Hayaletlerden biriyle haber yollarsınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
тüℓüи Öтєѕι/ нαяяу ρσттєя fαиfι¢тισи
Fanfic"Kendimi affedemem, Lord'um..." Acı dolu sesine rağmen yüzünü buruşturmuyor, gözleri dolmuyordu bile. "İhaneti kabul etmezsiniz ve ben ihanet ettim." Hata yapmıştı. Geçmişini hatırlamadığı için yaptığı hatalar mıydı onu aydınlığa sürükleyen, yoksa 2...