Oylarınız yazmak için beni daha çok motive ediyor.
Hepsine cevap veremesem de paragraf arası yorumları okumak en büyük eğlencelerimden biri.
O yüzden oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ♡
•••
5 saatlik uçak yolcuğu sonunda Prag'a ulaştık. Saat gece 12 olmuştu. Sercan bu sefer diğer yolculuk kadar kötü olmadı.
Nisa: Sonunda geldik. İyisin dimi?
Sercan: İyiyim iyiyim. Ama şu otele gitsek artık. Yoruldum valla.
Babam ne kadar bizde kalmaları için ısrar etse de bizimkiler rahatsız etmemek için reddetmişti. Bu yüzden otele gidiyorduk. Ben de onları yalnız bırakmayacaktım tabiki. Sabah da eşyalarımı almak için eve uğrayacak ve ailemle görüşecektim.
Danla: Heelllo Prag!
Danla tabiki bu anı kaçırmayıp vlog çekmeye karar vermişti.
Danla: Yanımda vazgeçilmezim Can, Avodako Kız Nisa ve onun biricik sevgilisi Sercan Yıldırım var. Bu dörtlü ile sıkılma ihtimalimiz yok. Şimdi Nisa bize 4'e kadar sayacak ve biz otelde olmuş olacağız.
Damla kamerayı bana çevirdi.
Nisa: Niye?
Cemal Can: Tüm youtube Türkiye'yi devirdin şu an şu sorunla. Çevir kız kamerayı bana özlemişim.
Uzun uğraşlar sonucu otele vardık. Iki oda tutmuştuk.
Cemal Can: Benim kiminle kalacağım hiç fark etmez.
Danla: Bana da fark etmez ya. Ama Sercan'la kalamam Nisa da olmaz. Onun dışında bi problem yok.
Nisa: Nasıl fark etmez oluyo o zaman? Bi Cemal kaldı?
Bunu dememle Damla anında bana dönerek müthiş bir gülümseme attı.
Nisa: O zaman siz beraber kalın biz de Sercan'la kalalım. Olur mu?
Sercan: Canıma minnet.
Anahtarları alıp odalara çıktık. Saat iyice ilerlerken hepimizin tek düşündüğü şey uykuydu. Ben odaya girdiğim gibi hemen üstümü değiştirdim ve yatağa yattım. Sercan da aynısını yapmıştı. Odada iki tane tekli yatak vardı. Ikimiz de yatmıştık ama yüzlerimiz birbirimize dönüktü.
Nisa: iyi geceler canım.
Sercan: iyi geceler güzelim iyi geceler de şu yatakları birleşirse miydik acaba? Böyle sen yanımda olup ben sana sarılamayınca kedinin ciğere baktığı gibi oluyorum.
Nisa: Kedi ciğeri mi? O ne alaka ya?
Sercan: Ya o öyle bi atasözü. Onu boşver sen.
Nisa: iyi tamam hadi gel birleştirelim.
Yatakları birleştirdik ve Sercan'la sarılarak son zamanların en müthiş uykusunu yaptık.
Gözlerimi açtığımda gülümseyerek bana bakan ve saçlarımla oynayan Sercan'ı gördüm.
Sercan: Günaydın güzelim.
Nisa: Günaydın canım.
Sercan: Güne seninle başlamak ne güzel şeymiş öyle.
Nisa: Resmen gülümseyerek uyandım. Tarihte bir ilk. Bi de bana sor.
Hazırlanarak otelden çıktık. Ailem bizimkilerle tanışmak istediği için onlar da benimle gelecekti.
Sercan: Ben bir miktar panik oldum yalnız. Gitmeden çiçek falan mı alsaydık?
Cemal Can: Hee almışken çikolata da al isteyelim kızı.
Danla: Panik yok, şurdaki pastaneden pasta falan alırız.
Sercan: Hay yaşa! Öyle yapalım.
Pastaneden pastayı alıp bizim eve geçtik. Annem ve Babam bizi gayet sevecen bi şekilde karşılamıştı. Sercan'ı biliyorlardı. Babam Sercan için taşındığımı bildiği için Sercan'a bir miktar sinirli olsa da onu seveceğini çok iyi biliyordum.
Nisa'nın Babası Bekir: Futbola dönecek misin?
Sercan: Evet işte korona olaylarından dolayı takımla antreman yapamıyorum ama teknik direktörümle falan görüştüm aynen devam ediyorum.
Bekir: Oo iyi. Sporcu adam düzenli olur hayatının yer yerinde. Sporcu adamı severim.
Danla: Yatmak da spor sayılır mi Bekir Amca? Valla ben en çok onda iyiyim.
Bekir: Tabi sayılır kızım. Türleri bile var. Yan yatma, sırt üstü yatma, yastıkla yatma.
Babam dalgayla cevap verince hepimiz gülmüştük.
Nisa'nın kardeşi Selma: Enişte sizin futbol işleri nasıl oluyo? Ofsayt ne zor şey öyle ya. Oyunda nasıl fark ediyosunuz?
Cemal Can: Kız oynatıyolar ya pozisyonu tekrar. Çizgi mizgi bile çekiyorlar. Teknoloji çok gelişti.
Selma: Oyunda mı?
Danla: Salaklar hakem var orda onlar niye ofsaytı fark etsin?
Selma: Valla eniştecim ablam çok sever Galatasaray'ı. Bi futbol maçına götürürsün artık onu.
Sercan: Öyle mi Nisa Hanım?
Sercan gülümseyerek bana baktı. Olumlu anlamda başımı salladım.
Nisa: Babamla baya maçını izledik televizyondan. Türkiye' de bildiğim takımlardan en iyisi o bence.
Sercan: Vaay bu süpriz oldu işte. Izleriz artık beraber.
Nisa: izleriz.
Ailemle biraz daha vakit geçirdikten sonra evden eşyalarımla birlikte ayrıldık. Eşyalarımı otele bıraktıktan sonra Old Town meydanına gittik. Ordan Astronomik Saat Kulesini görmeye ordan da Karl Köprüsü Prag kalesi derken bir çok yeri gezdik. Bugünkü son durağımız ise Franz Kafka müzesi oldu. Ben de buraya ilk kez geliyordum.
Içeri girdiğim anda onun daha önce burda bulunduğunu bilme hissi içimi ürpertti. Girişte bulunan hayatını okudum. Biraz ileride yazdığı mektuplar vardı. Tam okuyacaktım ki Sercan yanıma gelerek kolunu omzuma attı.
Sercan: Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım...
Nisa: Milena'ya Mektuplar...
Sercan: İmkansızı sevmiş. Ama güzel sevmiş.
Bu kez ben de başımı omzuna yasladım ve kitaptan bir alıntı yaptım.
Nisa: Bu dünyada olduğun için teşekkürler; baştan ona bakıp da, senin içinde bulunabileceğini düşünemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki (SerNis)
FanfictionYarışmada olanları hepimiz gördük. Ama arka planda neler var bilmiyoruz. Hatta Sercan da bilmiyor. Peki ikisi de arka arkaya elenirse ne olur? İçinde bol bol Sercan ve Nisa ve az da olsa Cemal Can ve Danla bulunmaktadır. Hepinizi bekliyoruz. ••• Ç...