•10•

817 45 6
                                    

Oylarınız yazmak için beni daha çok motive ediyor.

Hepsine cevap veremesem de paragraf arası yorumları okumak en büyük eğlencelerimden biri.

O yüzden oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ♡

•••

Danla: Can Allah aşkına yeter. Camide dua etmedin bu kadar.

Evet Aziz Niklaus Kilisesi'ne gelmiştik. Cemal tatili sonuna kadar sömürmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

Sercan: Cemal yetmez mi sence de?

Nisa: Niklaus diyince benim aklıma the orijinals geliyor ya. Odaklanamıyorum.

Danla: Klaus Mikelson ve aksanı. Bak ben de uzaklara daldım şimdi.

Sercan: Allah'ım keşke anlasam sizi. Kilisedeyim ki lan. Duam bile kabul olmaz burda.

Cemal Can: Gel be Sercan sen de yak bi tütsü.

Damla dayanamayarak Cemal'i kolundan tutup dışarıya çekmeye başladı. Çıkarken de söylenmeye devam etti.

Danla: Hayır yani yanlışlıkla Sercan'ı da kendine benzeteceksin sonra çık işin içinden çıkabiliyorsan!

Cemal: Ama öyle deme Damla! Gelmişken kiliseye kadar iki dua etmeyelim mi yani?

Danla: Allah aşkına Cemal'in sevmeyeceği bir yer var mı? Oraya gidelim lütfen.

Nisa: Dans eden ev?

Cemal: Aaayyy çok güzel!

Danla elini alnına vurarak boş boş bize baktı.

Danla: Adam DJ! Hoşuna gitmeyen şey dans eden ev mi cidden?

Omuz silktim. Bana bakan Sercan yanıma gelip bana sarıldı.

Nisa: Hiç baş başa kalamadık.

Sercan: Onları burda bırakıp kaçsak mı?

Nisa: Şehri bilseler bir saniye dahi düşünmem.

Sercan: Bence başlarının çaresine bakarlar. Kaybolacak halleri yok ya!

Nisa: Beni hep kandırıyosun. 3 diyince! 3!

Sercan'ın elinden tutup kalabalık arasında koşmaya başladım. Ikimiz de deli  gibi kahkaha atıyorduk. Yorulunca yeşilliklerin arasında bir ağaç dibine oturduk. O kadar yorulmuştum ki hemen Sercan'ın dizine yattım. O da saçımla oynamaya başlamıştı. Konuşmuyorduk ama bu şekilde daha iyi anlaşıyorduk sanki. Saçımı örünce gülümsedim.

Nisa: Vaay saç örmeyi nerden öğrendin?

Sercan: Kız kardeş terörü! Ama bak işime yaradı. Saçların ellerimin arasında. Daha ne isterim ki?

Cüretkar bir şekilde Sercan'ın dizinden kalkım ve dudağının kenarına bir öpücük kondurdum.

Nisa: Bunu mesela.

Sercan'ın eli yanağımdaki yerini alırken gülümsedi.

Sercan: Güzel ama taktiğini geliştirmem lazım.

Dudakları dudaklarımla buluşunca ellerimi boynuna sardım. Ardından kafamı Sercan'ın omzuna koydum.

Sercan: Omzuma yatmana bayılıyorum. Keşke hep orda kalsan.

Nisa: Keşke ama mümkün değil. Çünkü şimdi seninle yemek yemeye gidiyoruz. Bayılacaksın.

Sercan'ı Selma ile sürekli gittiğimiz küçük bir mekana görürdüm. Buraya özel birkaç yemek sipariş ettim. Sercan dili bilmediğinden boş boş bana bakıyordu.

Sercan: Yuh! Selma mı o?

Nisa: Selma mı? Hani nerde?

Sercan'ın gösterdiği yere bakında Selma ve yanında bir erkeği gördüm. Arkadaşı olmadığını çok iyi biliyordum çünkü ben onun tüm arkadaşlarını bilirdim.

Ben şaşkınca oraya bakarken çocuk masanın üstünden Selma'nın elini tutunca gözlerimi sonuna dek açarak Sercan'a döndüm.

Sercan: Vaay ben yakınlaşmadım sana o kadar.

Nisa: Yuh Sercan abartma. Gaza getirme beni.

Kardeşime tabiki karışmam hatta karışamam çünkü haddim değil. Ama yaşı küçük ve zarar görmesinden korkuyorum açıkçası.

Yerimden kalkarak Selma'nın yanına gittim. Selma beni görünce önce şaşırsa da şirin şirin gülümsemeye başladı.

Nisa: Ablacım napıyosun burda?

Selma: Hiiç oturuyorduk öyle.

Selma arkadaşına dönerek beni tanıttı. Arkadaşı adımı öğrendikten sonra ayağa kalkıp kibarca elimi öpünce şaşkınlıkla kaldım. Adının Martin olduğunu öğrendiğim çocuk çokça özgüvenliydi. Kısa bir konuşma sonrası bizim masamıza geldiler.

Martin: Myslím, že budeme stejný rodinný ženich. (Aynı aileye damat olacağız sanırım.)

Sercan'a dönerek söylediği cümleye kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Ben bu haldeyken Sercan'ın bir şey anlamaması beni daha da güldürüyordu.

Sercan: Ben bunu hiç sevmedim Nisa. Ne dediği anlaşılmıyor.

Bu sefer Selma da gülüşüme katılmıştı.

Nisa: Aynı aileye damat olacakmışsınız öyle diyor.

Sercan: Kaç yaşında bu çocuk ya? Bak bu senin elini falan da öptü. Hiç güvenmedim ben buna. Aşk-ı memnu yaşamak istemiyorum.

Nisa: Çocukla aramızda neredeyse 10 yaş var Sercan, yuh!

Sercan çocuk gibi omzunu silkince dayanamayarak yanaklarını sıktım, anında gülümsedi.

Biraz daha beraber oturduktan sonra biz gitmeye karar verdik. Konuşmak çok yorucuydu çünkü Türkçe konuşsak Martin, Çekçe konuşsak Sercan bir şey anlamıyordu.

Otele girince asıl amacımız yan odamızda kalan bizimkilere görünmeden odaya gitmek olsa da tabiki yakalanmıştık.

Danla: Sizi gidi adiler! Demek gelebildiniz!

Cemal Can: Aa hoşgeldiniz kuzular.

Danla: Salak Can kızgınız onlara! Bizi bırakıp kaçtılar.

Cemal Can: Haa! Unuttum ben onu. Ya niye yaptınız bunu? Öcü müyüz biz?

Sercan: Baş başa kalmak için yaptık.

Cemal Can: Geçerli sebep bence. Sence Damla?

Damla elini alnına vurduktan sonra sinirle gözlerini kapattı.

Danla: Ay yok! Ben hiçbirinizle başa çıkamıyorum. Benim dağıtmam lazım. Yürüyün bara gidiyoruz.

Nisa: Ben bayağı dağıtıyorum yalnız.

Sercan: Toplarız.

Belki (SerNis)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin