Bölüm 24

67 18 297
                                    

Melanie yine puslu ve gri bir güne uyanmıştı. Son bir aydır gün yüzü görememiş gibi hissediyordu. Doğan güneş ne evini, ne kalbini aydınlatmıyordu artık. Bir eksiklik nefesini kesiyor, onun tüm enerjisini adeta sömürüyordu.

Sebebini çok iyi biliyordu ama kendi de dahil kimseye itiraf edemiyordu. Olanların üstüne bir çizik atıp yoluna Ian ile devam etmişti. Kim olduğunu, neler yapabildiğini bile bile kabul etmişti onu, şimdi ise kararını sorguluyordu.

Alex'ten en başında kötü olduğu için uzaklaşmıştı. Ya farklı olsaydı diye düşünmeden edemiyordu. Her ne kadar Ian iyi tarafta diye bilse de, içindeki hisler aksini söylemeye devam ediyordu ona son zamanlarda.

Bu olabilir miydi?

Ian bir gün kötü olabilirse, Alex de iyi olabilir miydi? Bu sorulara cevap bulamamak onu yiyip bitiriyordu.

Aynaya bakıp her sabah onu görmeden önce kendisine Ian'ı seviyorsun diye söylüyor ve maskesini takıp aşağı iniyordu.

Evet, onu sevmişti. Ama bir zamanlar olduğunu biliyordu. ''Artık bunu yapamayacağım.'' diye söylendi bu sabah yatağın ucunda otururken.

Bu hem kendine, hem ona yaptığı korkunç bir haksızlıktı. Çünkü gözlerine baktığında gördüğü sadece bir hayaletti.

Geçimişin gölegesinde takılmış, arafta kalmış bir ruhtan ibaretti.

Ondan vazgeçtiği günden beri acı çekiyordu Melanie. Ian'a baktığında artık Ian olarak görmüyordu onu. ''Belki Alex'e dönemem ama, bunu da daha fazla sürdüremem.'' diye geçirdi aklından.

Dönmeyi deli gibi istese de onu bulamayacağını ve bir şekilde kendisini affetmeyeceğini düşünüyordu. Yine de giderken bekleyeceğini söylemişti, sonsuza kadar hemde. Melanie bunu bilse de cesaret edemeyeceğinden emindi.

Bir karar vermişti, bunu gidip Ian'a söyleyecek ve her şeyi şimdi bitirecekti. O iyi bir adamdı ve bu kabalığını hak etmiyordu Melanie'ye göre.

Kararını vermiş odasından çıkmak üzere iken Jason kapısını çaldı. "İçeri gelebilirsin tatlım.'' dedi her zamanki naif sesiyle.

Jason'ın "Günaydın ablacığım.'' deyip yanağına ıslak bir öpücük bırakmasından sonra gülümseyerek ''Günaydın canım.'' dedi.

İçi kan ağlasa da ona pek belli etmiyordu ya da sadece öyle sanıyordu. Jason her şeyin farkındaydı. Onu böyle sessiz, ürkek görmek Jason'ı da mahvediyordu.

''Nasılsın bugün Melanie? Farklı bir elektrik alıyorum senden. Her şey yolunda mı?'' dedi kollarını bağlayıp. Melanie farkı hissetmiş olmasına şaşırmıştı. Ian onu iyileştirdiğinden beri böyle garip hisleri vardı Jason'ın. Ama o hiçbir şey hatırlamadığı için bir şey diyemiyordu da.

Aslında Melanie'nin bildiğinin ötesi vardı ve Jason ona söylemek için doğru zamanı bekliyordu. Yin Alex'i terk edip özgür bıraktığında onun yaptığı telkin ortadan kalkmış ve Jason neredeyse ölmek üzere olduğu anı bir şekilde hatırlamıştı. Tıpkı en başında Alex'in uyardığı gibi. Her saniyesini, Alex'i, Ian'ı, ablasını ve hatta ondan önce ve sonra telkin edilişini bile anımsamıştı. Yani ablasından özür dilemesi ve onun resimlerini yaparak Alex'e opera binasında teslim edişini de hatırlamıştı.

Bunu söylemek istese de, son zamanlarda gördüğü Melanie ile o doğru zamanın hiç gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştı.

''O kadar belli mi gerçekten? Beni korkutmaya başladın Jason, medyum falan mı oldun yoksa?'' derken gülümsemeye çalıştı. Derin bir nefes alıp devam etti, ''Çok üzgünüm ama artık bunu yapamıyorum kardeşim. Bugün Ian'a söyleyeceğim. Ne olacağı umurumda değil, tükendim artık Jason. Bu çok ağır.'' diyerek tuttğu nefesini sesli bir şekilde verdi.

AŞKIN İKİ YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin