Bölüm 11

138 45 176
                                    

1 hafta sonra...

Jason eve geldiğinde ablasının çoktan gelmiş olduğunu görünce sevinmişti. Ona söyleyeceklerini yolda bir bir belirlemişti ama şimdi yapamayacağını düşünmeye başlamıştı. Vazgeçmeyi düşünse de yapmak istediği şey ağır basmıştı. Melanie yemeği hazırlarken sessizce ona yaklaşıp yardım etmeye başladı.

"Merhaba abla, nasılsın?" dedi yumuşak bir sesle. Melanie hafifçe gülümseyip ona selam verdi ve "Bir şey mi söylemek istiyorsun?" dedi imayla. Jason nasıl anladığını bilememişti ama artık dönüşü olmadığını fark etmişti. "O kadar belli mi?" dedi yanakları kızarırken. Yüzündeki ifade Melanie'yi güldürmüştü. Kendisine genellikle adıyla seslenir ve büyük bir isteği olduğunda 'abla' diye hitap ederdi Jason. Çocukluklarından beri böyleydi bu. Devam et dercesine başını yukarı kaldırdı salatalıkları doğrarken. Jason derin bir nefes alıp konuya nereden gireceğini düşünüyordu. "Pekala, Rachel'la birlikte biraz başbaşa vakit geçirmek istiyorum ama bir yere giderek değil. Evde yani. Film, müzik, yemek gibi şeyler işte." demişti bir nefeste. Ellerini saçlarına götürüp büyük bir 'oh' çekti. Melanie bir süre sessiz kalıp onu heyecanlandırmıştı. "Yani, bana evden git diyorsun öyle mi kardeşim?" dedi, kaşları çatılmıştı şimdi. Jason ifadesizce ona bakıp 'sorun değil' demeye başlamıştı bile. Melanie kocaman bir kahkaha atıp "Tabii ki getirebilirsin, keyfinize bakın. Ben Ian' a giderim." diyerek bitirdi gülme krizini. Jason' ın değişen ifadesi görülmeye değerdi. Ablasına sarılıp "Teşekkürler Mel, o zaman gittim ben. Rachel'a hazırlanmasını söylemiştim zaten." dedi kapıya yönelirken. Melanie elindeki mutfak bezini ona fırlatıp, "Oyalan biraz ukala, size yiyecek bir şeyler hazırlıyorum." dedi. Kapanan kapının sesiyle kendisini duyduğundan şüpheliydi.

Işini bitirip Ian'ı aramak üzere telefonunu aldı. Çalmaya devam ederken bu akşam evde olması için dua ediyordu. Bir kaç çalıştan sonra Ian'ın sesi gelmişti.

"Merhaba sevgilim. Bende tam seni arayacaktım. Bir sorun yok ya?" dedi. Ona son zamanlarda bunu çok sorduğunu biliyordu ama, endişedendi bu davranışları. Sesi bir şeylerle uğraşır gibi uzaktan geliyordu. Melanie emrivaki yapmaktan nefret ederdi ama itiraz edeceğini düşünmüyordu. Sesli bir nefes verip "Bu akşam kulübe gidecek misin? Birazcık  evden kovuldum da. Belki sana gelebilirim diye düşündüm."

Gelecek cevabı merak ederken Ian çok beklememişti. "Gitmemek için bahane arıyordum. Hayatımın en etkili bahanesisin, artık gitmeyeceğim." dedi heyecanla. Melanie teşekkür edip telefonu kapatırken kapıdan girmekte olan Rachel ve Jason'ı fark etmişti.

Rachel utangaç bir yüzle selam verirken nasıl olduğunu sormayı da ihmal etmemişti. Melanie gülümseyipher şeyin yolunda olduğunu anlatırken, Rachel salona doğru yönelmişti. Melanie portmantodaki ceketini alıp kapıya ilerlerken Jason'ın kulağına "Geri gelmeyeceğim." diye fısıldadı. Jason, "Mümkünse." diye cevap verince kocaman bir kahkaha patlattı ve hemen yanlarından ayrılarak doğruca Ian'ın evine yöneldi.

Ian, bembeyaz derin V yakalı tişörtü ve koyu lacivert kot pantolonu ile kapıyı çoktan açmış onu bekliyordu. Melanie onu kapıda beklerken görünce içi tarifsiz duygularla dolmuştu yine. "Jason, Rachel'la başbaşa kalmak istedi." dedi açıklamaya başlarken. O konuşmasını bitirmeden Melanie'yi kolundan tutup nazikçe içeri çekti Ian. Kapıyı ayağıyla kapatıp seri bir hareketle duvara yasladı ve sıcak öpücüklere boğdu. "Yani bu gece benimsin, ona teşekkür etmeyi unutmamalıyım." derken Melanie'yi öpmeye devam ederek kanepeye sürükledi. Melanie bir anlık dudaklarını ondan ayırdı ve "Ben açım ve senin harika yemeklerinden yemek istiyorum." dedi gülerek. Ian 'mesaj alınmıştır' der gibi bir hareket yaparak kanepeden kalktı ve mutfağa yöneldi hemen. Mel, onu rahat bırakmayacaktı. Yemek yapmaya çalışan Ian'ın yanına gitti birkaç dakika sonra, beline sarılıp izlemeye başladı. Bir yandan da sıcak öpücükler bırakıyordu boynuna. "Böyle yaparsan aç kalırsın ama." dedi yemeğine son dokunuşlarını yaparken. Çekmeceden bir kaşık alıp yaptığı yemeği Melanie'ye tattırdı. Yüzünün ifadesinden tam kıvamında olduğunu anlamıştı. Melanie, "Önemli değil, seninle doyarım ben." diyerek onunla oynamaya devam ediyordu sırnaşık bir kedi misali. Onu yemek hazırlarken izlemek, insanın bıkmadan defalarca izlediği en sevdiği filmi izlemek kadar zevkli ve doyulmazdı. Bir süre sonra kenara çekilip sadece izledi Ian'ı. Harikulade şekilde yapıyordu zaten her şeyi.  Neden sonra fark edebilmişti güzel gözlerinin kendi gözlerine kenetlendiğini.

AŞKIN İKİ YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin