Bölüm 17

97 28 350
                                    

"Merhaba kardeşim." dedi Alex, ağır ağır arkasını dönüp parmaklarını mutfak tezgahına ritimle vurarak bedenini ona çevirdi.

Ian'ın ağzından "Lanet olsun!" nidaları dökülürken, Melanie o anki şokla oturduğu mutfak tezgahından aşağı atladı ve bir anda Alex'ten uzaklaşarak Ian'a yöneldi. Ama kafası karışık ve şaşkın bir yüz ifadesiyle donakaldı ikisinin ortasında. Bir Ian'a, bir Alex'e bakıyordu.

Onlar ağız dalaşına devam ederken, Melanie başının döndüğünü hissederek iki elini de yüzüne siper etti. "Ne yaptın ona Alex? Söyle ne yaptın? Lanet olsun yine hayatımı mahvettin." diyerek Melanie'ye doğru birkaç adım attı. "Benim gibi davrandın değil mi? Kahretsin ben bunu nasıl anlayamadım? Her şey senin oyunundu." Cümlesini tamamladığında o sakin, iyilik meleği kardeşinin yüzündeki öfkeyi çok fazla görmüştü Alex. "Hiçbir şey yapmadım. Onu etkileyemiyorum bile." diyerek kollarını birbirine kenetleyip sakince cevap verdi.

Ian, endişeyle Melanie'nin yanına gitti. Mel hala gözleri kapalı, elleri yüzünde öylece duruyordu. Bunun bir rüya olduğunu düşünüyordu. Gözyaşları yüzünü çoktan ıslatmıştı. Beyninin içindeki görüntüler film gibi akıyordu sanki.

"Melanie, aç gözlerini. Lütfen beni dinle. O ben değildim. Sana her ne yaptıysa ben değildim Melanie." diyerek yüzündeki ellerini çekmeye yeltenince Melanie hızla geri çekildi. "Bence bundan sonra hiç senin olmayacak." diyen Alex serseri birkaç adımda yanına ulaşmıştı onun. Ifadesi sert, hissiz ve ukalaydı. Her zamanki kinli bakışları yoktu ama bu sefer. Bunu Ian bile fark etmiş ama dile getirmemişti. "Sen neden bahsediyorsun? Asla ona bir şey yapmana izin vermeyeceğim. Defol buradan yoksa-" Sözü bitmeden Alex burnunun ucuna kadar gelmiş gözlerini kendi gibi olan o mavilere kilitlemişti. "Yoksa ne? Beni öldürür müsün? İyilik meleği tehdit mi ediyor? Bu senin doğana aykırı değil mi?" demişti tüm doğruluğuyla. Alex'in içindeki karanlık, Ian'ı görünce yine harekete geçmişti. Ama o bile eskisi kadar güçlü olmadığını biliyordu ve Melanie'yi seven tarafı da hala oradaydı. Bunu biliyordu ama ağzından çıkan kelimelere ve utanmaz yüz ifadesine karşı koyamıyordu. Ian'ın yakasından tutup sarsmasıyla göz göze geldiler.

"Ona ne yaptıysan hemen eski haline döndür. Çok ciddiyim bu sefer seni öldürürüm Alex. Bu sefer karşında eski Ian yok, yemin ediyorum kalbini ellerimle sökerim. Ne pahasına olursa olsun."

Ciddi olduğunu gözlerinde çakan şimşekten anlamıştı Alex. Belli etmedi ama irkilmişti.

"Yeter! İkiniz de kapatın artık çenenizi." diye bağıran Melanie, sonunda dakikalardır kaldığı şoktan çıkabilmişti. İlk işi ikisini de susturup bu kavgaya son vermek oldu. Onun etkisiyle iki çift mavi göz kendisine çevrilmişti. Hala inanamıyordu. Birbirinin kopyası iki adam vardı karşısında. Saç teline, sesine, kirpiğine kadar aynı olan iki adam. Ve ortada oyuncak olan kendisi.

"Burada neler oluyor? Bana hemen bir açıklama yapacaksınız." diyerek öfkeli çıkan sesini bastırmamıştı. Yüksek sesle konuşup insanları zorlamaktan nefret ederdi ama bu farklıydı. Söz konusu kendisiydi.

"Benim Melanie, Ian... Ian'ım ben." diyebildi sadece Ian. Inandırmak için ne yapabileceğini bilemeyen hali aniden üzmüştü Melanie'yi. "Sen Ian isen, o kim? Nasıl bir kabus bu?" Fısıltı gibi çıkan sesi çığlıktan daha yüksekti.

"O benim ikiz kardeşim. Üstelik kötü ikizim Alex." diyerek düz ve net bir açıklama yapmıştı. Melanie içinde tuttuğu nefesini sesli bir şekilde verip iki elini de beline yerleştirdi. "Bana bir ikiz kardeşin olduğunu nasıl söylemezsin? Beni nasıl uyarmazsın Ian? Ben onunla bir hafta geçirdim. İnanamıyorum, beni bu oyuna nasıl alet ettiniz? Ne yaptım ben size?" Bakışları ikisi arasında gidip gelirken Alex'te takılı kalmıştı şimdi. Olanları düşündüğü ve geçen haftayı tarttığı belliydi. "Ben bunun olmaması için her şeyi yapardım. Çok üzgünüm Melanie. Bizi bu kadar çabuk bulacağını bilemedim." dedi. Ne söylediğini bilmiyor gibiydi davranışları.
"Bu yeterli bir açıklama değil Ian. Beni uyarabilirdin, arayabilirdin. Bilemiyorum bir şekilde ulaşabilirdin bana. Bir haftadır ne halt ediyordun?" diye haklı bir çıkış yapmıştı. Göğüs kafesi kalbine batıyormuş gibi hissetse de beyninin hala çalıştığına şaşırıyordu kendisi de.

AŞKIN İKİ YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin