Bölüm 4
Anında açılan kapının ardından genç kadın telaşla geriye sıçradı. Connor'ın ise bakışları hala Julia'daydı. Genç kadın hızlıca dağılan eşyaları toparladı. ''Bunları teslim etsem iyi olacak.'' deyip aceleyle odadan çıktı.
Kalbi deli gibi atıyordu! Neydi şimdi bu? Kendisinden yüzyıllar önce yaşamış bir adama mı çekiliyordu?
Geminin dalgalar yüzünden bir o yana bir bu yana git gellerine alışamamış bedeni, trabzanları tutarak aşağıya; güverteye kadar ilerlemesine neden oldu. Korkuluklara tutunarak sonsuzluk hissini veren maviliğe doğru dikti bakışlarını.
Martı sesleri cıvıldaşıyor, okyanus hırçın dalgalarıyla bir yorgan gibi onları örtmeye çalışıyordu. Kuşlar bir süre gözden kaybolduğu yanılsamasıyla Julia'yı tedirginliğe soksa da sonrasında kanat çırparak göğe doğru yükseliyorlardı.
Yine bir martını boğulduğunu sandığı sıra yükselen ışık dikkatini çekti. Güneş ışınlarının okyanusun yüzeyine vurması olarak algıladı önce. Ama hala oradaydı. Bir inci tanesi gibi belirgin olan ışığa çekildiğini hissetti. Nefesi tutuldu.
Bu olabilir miydi?
Tapınakta sarkıtlar yıkılmadan önce gördüğü son şeydi bu ışıklar. Acaba tekrar onu alıp kendi zamanına gönderir miydi?
Işık, ona evet dercesine göz kırptı. Julia oraya yüzerek gidebileceğine inanarak korkuluklara tırmandı. Ancak gemi ile okyanusun yükseklik farkı fazlaydı. Buradan atladığı vakit, akıntının da ona ulaşmak istediği nokta konusunda güçlük çıkaracağı belliydi.
Işık hala orada parıldıyordu. Gel bana...
''N'apıyorsun?''
Belinden tutan yaşlı denizci onu hemen geriye; güvertenin içine çekti. Genç kadın hipnozdan uyanırcasına yaşlı adamın yüzüne şaşkınca baktı. Ardından belini sımsıkı tutan ellerinden kurtularak ''Denizi seyrediyordum! Asıl sen ne yapıyorsun?!'' diye bağırdı.
Tipik yaşlı bir korsan imgelemesine uyan tek gözlü bandanası ile Julia'ya kaşlarını çatarak baktı. ''Az daha okyanusu boyluyordun! Connor'ın kadınını göz göre göre ölüme gönderemezdim.''
''Birincisi,'' dedi genç kadın dişlerini sıkarak. ''Ben Connor'ın kadını değilim. Ve ikincisi,'' bir adım geri çekildi ve biraz önce gördüğü ancak şuanda orada olmayan ışığı göstererek ''Çok güzel bir ışığa bakıyordum!''
''Aha,'' dedi yaşlı adam ellerini geminin trabzanına yaslayarak. ''Syrene'leri gördün ha?''
Bu kelimeyi daha önce Connor da ona kullanmıştı. Anlamını bilmiyordu. ''Syrene de ne?''
Yaşlı adam şimdi sırtını trabzanlara yasladı ve tüm dikkatini Julia'ya verdi. ''Eski bir mit, batıl bir inanç... Syrene'ler deniz kızlarıdır. Cazibeli, melodik sesli yaratıklardır.''
Demek Connor'a göre o da bir Syrene'di.
Julia bekledi. Yaşlı denizci devam etti. ''Bizlere olmasını istediğimiz şekilde görünürler. Bazılarına güzel bir kadın, bazılarına bir sandık dolusu altın, bazılarınaysa...'' gri renkli gözlerini genç kadına çevirdi. ''Bir ışık.''
Yaslandığı trabzandan gitmek için doğrulduğunda Julia ''Bir dakika, bekle.'' dedi.
Denizci duraksayınca ''Bana neden Connor'ın kadını dedin? Diğerleri gibi ben de daha bu sabah buraya getirildim.'' dedi.
Yaşlı adam gülümseyerek üzerindeki gömleği gösterdi. ''Denizci kanunudur. Eğer bir denizcinin eşyası gemideki bir kadının üzerindeyse o kadın o denizciye aittir. Böylece diğer denizciler ona dokunamayacağını bilir.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korsan ile Deniz Kızı -TAMAMLANDI-
Tiểu Thuyết ChungZAMAN SERİSİ 1. KİTAP ~ Julia Gordon, üniversiteden arkadaşları Sabine Wealer ve Rose Everdeen ile Dublin'i ziyaret ederler. Eski pagan inancına ait bazı kalıntıların Dublin'den sadece birkaç kilometre uzakta olduğunu ve görmek için can attığını sö...