Yazar Notu:
Merhabalarrr ^^ Finalden önceki son bölümümüzle karşınızdayım! İlk defa kısa sürede böylesine içime sinen bir kurguyu bitirmenin mutluluğunu yaşıyorum.
(Serçe'yi iki senedir bitirmeye çalışıyorum okuyucularım pert oldu sorryy :)
Oy ve Yorum atmayı unutmayın, sizi seviyorum :*
Keyifli Okumalar
Bölüm 9
Yemek salonunda masaya oturmuş, usulca kahvaltısını eden Connor'a ilişti bakışları. Dün gecenin tutku dolu anları yüzünden gözlerinin önüne inen sis perdesi yavaşça aralandı. Ona karşı bu kadar nazik davranmasını sorgulamadığı için kendine kızdı. Hangi korsan kimsesiz bir kadını korumak için bu kadar uğraşırdı ki?!
Cevap; çıkarı olan bir korsan.
Şüpheleri Connor'ın iksiri çaldığı yönündeydi. Ki bu da, o nazik davranışlarının sebebini açıklar cinstendi.
Ah, ne kadar aptalım, diyerek hayıflandı Julia.
Aramızda geçenlerin özel olduğunu sanmıştım.
Midesi düğümlendi. Kuş sütü eksik olmayan masaya bakarken hiçbir şey yemek istemediğini fark etti. Çayından bir yudum aldı, ardından gazetesini okumaya gömülmüş ama bir yandan da boşta kalan eliyle Julia'nın elini okşayan adama baktı. Yüzü ifadesizdi. Sadece gözleri okuduğu kısımları hızla tararken arada bir kısılıyor ve bu da Julia'nın sabrını daha da zorluyordu.
Dayanamayıp elini çektiğinde Connor da dikkatini genç kadına verdi. Kaşları çatılmış olan genç adam sordu. ''İyi misin? Yüzün solgun görünüyor.''
Julia titreyen dudaklarını durdurmak adına ısırdı. Dizlerinin üzerinde birleştirdiği elleri yumruk olmuş bir halde eteğinin kumaşını avuç içine almış, sıkıyordu.
Plana uy, plana uy!
Aşağıya inerken koridorda karşılaştığı Daniel ona Connor'ın bu sabah kahine gittiğini ve onunla tartıştığını söyledi. Bir sıkıntı olup olmadığını kontrol etmek için gelmişti. Genç kadın umutsuzca iksirin çalındığını söyleyince ''Connor o zaman yenisini istemek için gitti, sonra da kahin vermeyince tartıştı.'' diye bir yorumda bulundu.
Ancak Connor'a iksirin kaybolduğunu hiçbir zaman söylememişti. Şaşkın yüz ifadesini inceleyen Daniel ''Ya Connor iksiri ona değil de sana verdiği için kahinle tartıştıysa?'' diyerek tekrar bir teori üretti.
İkincisi akla daha mantıklı geliyordu, ancak Connor'ın böyle bir şey yapacak olduğuna inanmamayı istese de şüphe çoktan içine düşmüştü.
''Kahinle tartıştığını duydum.''
Connor gazetesini ikiye katlayım masanın üzerine bıraktı. Sırtını dikleştirdi ve ''Kim söyledi sana bunu?'' diye sordu.
Telaşı her halinden okunan adama üzülerek baktı. Dün gece birlikte olduğu adamla şu anda karşısında duran adam aynı olamazdı. Hayal kırıklığı boğazını düğümlediğinde fısıldadı. ''Kimin söylediğinin ne önemi var?''
''Çünkü,'' dedi Connor eğilerek. ''Kahine gittiğimi kimse bilmiyor!''
Connor, öfkeyle yumruğunu sıktı. Ardından Julia'nın korktuğunu fark edince yüzü yumuşadı. Ona doğru yaklaşmak için hamle yaptığında Julia sandalyesini itti ve ayağa kalktı. Onun yalanlarıyla daha fazla kendini yıpratmayacaktı. ''Seni tanıyamamışım, Connor. Bana bunu nasıl yaparsın?!''
Etraftaki kalabalığın dikkati şimdi ikisindeydi. Herkes susmuş iki aşığın ayrılık seremonisini izliyorlardı. Kimisi keyifle, kimisi de meraktan...
Connor yüzünü sıvazladı. Julia'nın bilmediği çok şey vardı. Bunlardan biri de kahine gittiğiydi. Çünkü ekibi hristiyan topluluğundan oluşuyordu. Keltler asimile edilerek hristiyanlığı benimsese de hala eski inanışlarını sürdüren kendi gibi birkaç insan kalmıştı. Ancak ekibi bunu öğrenirse onu kaptanlıktan aforoz edebilirlerdi. Bir isyan çıkabilir, ya da daha fenası; kellesi gidebilirdi.
Sakinleşmek adına derin bir nefes verdi. Ardından ağlayarak odasına giden Julia'nın peşinden gitti. Bu olay aralarına girmemeliydi.
Julia'nın kapıyı kapatma girişimlerini göz ardı ederek kapıyı itti. Bu hamlesiyle genç kadın odanın ortasına kadar geriledi. Gözleri korkuyla adama baktı.
Ona vuracak mıydı?
Julia'nın aksine Connor, sakince kapıyı kapadı ve kilitledi. ''Sana açıklamam gereken bazı durumlar var, lütfen sakince beni dinler misin?''
Julia itiraz edebilecek durumda olmadığına kanaat getirdi. Usulca yatağının köşesine ve Connor'dan uzakta bir yere oturdu. Kollarını göğsünde kavuşturup ''Dinliyorum.'' dedi.
Julia'nın bu soğuk tavırları genç adamın kalbini kırsa da ona hak veriyordu. Tek çıkış yolu olan iksirin kaybolmasında şüpheli listesine alınmış olduğunu da normal karşılıyordu, ancak...
''Durum sandığından biraz daha karışık.'' Odada bir ileri bir geri hareket ederken konuşmaya başladı. ''Ailem ben çok küçükken Britonlar tarafından katledildi. Hristiyanlığı kabul etmedikleri için. Evet, hala hristiyanlığı kabul etmeden, gizlice yaşayan azınlık bir gruptuk. Sonra ailemi katlettiler. Beni vaftiz edildikten sonra bir Kont'un evine hizmetçi olarak gönderdiler. Çok küçüktüm, ama gururluydum da. Kont'un çocuğu olmamıştı. Kendimi sevdirmiştim ve bu sayede bana eğitimim için yardım etti. Sonra... Sonra kahin çıkageldi. Ailemin hala arafta adımı haykırdıklarını ve onları Valhalla'ya götürmem için denizlere açılmam gerektiğini söyledi. Denizler hakkında en ufak fikrim yoktu, ama bir Kelt, asla kahinin isteğini geri çevirmemeliydi. Bu yüzden hristiyan bir gemide çalışmaya başladım, orada bulunma amacımı kimseye söylemedim. Kimseye. Tam yedi sene denizlere açıldım, kahinin dediği gibi yardıma ihtiyacı olanlara yardım ettim.''
Julia'ya yaklaşmak için bir adım attı ancak durdu. Onu ürkütmek istemedi. Yine de bu isteği yüzünden gerçeği saklayamazdı. ''Ve sen,'' dedi genç kadına. ''Julia sen ailemi Valhalla'ya ulaştıracaksın. Sana yardım edersem, eğer evine dönebilirsen...'' Bir kahkaha patlattı. Durumu o kadar trajikti ki...
Julia'nın gitmesini istemiyordu, çünkü ona aşık olmuştu. İçine alıp sürüklediği yeşil gözlerine baktı. ''Her ne kadar gitmeni istemesem de senin ve ailem için en iyisini yapmalıyım. O yüzden,'' dedi ve genç kadının dizlerinin önüne eğildi. Julia'nın dizlerini sarsarak sözlerine devam etti. ''Bana kahine gittiğimi kimden öğrendin, söyle!''
Genç kadın çarşafı avuçlarının içinde sıktı. Connor'ın anlattığı gerçekti, ona inanıyordu. Kahini kendi gözleriyle gördü, adamın gururunu bilmeyen yoktu. Öte yandan Daniel'ın onu kahine yönlendirmesi ve otele dönüş yolunca sürekli sorular sorarak kendini sıkıştırması aklına geldi. Otele bıraktığında ona sıkı sıkı sarılmıştı, belki-
O sıra cebindeki iksiri çalmıştı!
Gözleri kocaman açıldı. Bu farkındalığı karşısında Connor heyecanla bekledi. Julia elini ağzına götürdü ve hayretle adama baktı. Bunca zamandır Daniel kendisini manipüle etmiş ve asıl istediğine sahip olmak için Julia'nın iyi niyetini kazanmak için yaşlı ve sevimli adamı oynamıştı. Ama şimdi fark ediyordu ki, iksir zaten dün akşam odasına geldiğinde de cebinde yoktu! Connor'ın onu çalması imkansızdı. Daniel ikisini birbirine düşürmek için bu tezgahı kurmuştu.
Ve ben de buna çok güzel kandım!
''Daniel'dı!'' Yerinden sıçradı ve heyecanla Connor'a baktı. ''İksiri çalan ve senin çaldığını ima eden oydu!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korsan ile Deniz Kızı -TAMAMLANDI-
قصص عامةZAMAN SERİSİ 1. KİTAP ~ Julia Gordon, üniversiteden arkadaşları Sabine Wealer ve Rose Everdeen ile Dublin'i ziyaret ederler. Eski pagan inancına ait bazı kalıntıların Dublin'den sadece birkaç kilometre uzakta olduğunu ve görmek için can attığını sö...