Uyandığım akşam farklı bir bedende olmam ve tepemde bir sürü kişinin olması bana hiç yardımcı olmuyordu. Ne kadar çok insan o kadar çok bela demekti. Bu insanlar hafızam geri gelsin diye her şeyi yapacak ve ben zor anlar yaşayacağımı şimdiden hissetmiştim.Uzun geçeceğini düşündüğüm gece uyuya kalmam,benim için gecenin kısa bitmesine sebep olmuştu. Hatırladığım en son şey bir grup insanın bana doğru gelmesiydi. Uyandığımda yanımda Sinem'in anne ve babası vardı.
Her uyandığımda bana umutla bakmaları bir yana Sinem'in eşinin yaşayacağı hayal kırıklığı daha üzücü geliyordu. Çünkü bu bedende ne kadar süre kalacağımı bilmiyorum. Belki de Ayla gibi olacak ve adamın hayatını mahfedecektim. Her yaşadığım beden değişiklerinde bir şeyler keşfediyordum. Mesela Ayla olarak yaşadığım zamanlarda onun kalbi ve bedeninde yaşadıklarım; başka bir bedene geçtiğimde aynı olmuyor. Her beden farklı duygular ve yeni bir hayat demekti. Yani benim ne gerçek bir evim ne de elle tutulur duygularım vardı. En önemlisi bedenim yoktu.Düşüncelerime o kadar çok dalmıştım ki yanımda duran doktoru fark etmedim.
"Sinem hanım beni duyuyor musunuz?"
"Ah evet. Ben... Sadece dalmışım." Dedim biraz çatallı sesimle. Düne göre daha iyidi sesim. Sinem'in sesine alışmam biraz zaman alacaktı tabi.
"Dün söylediğim gibi ufak egzersizlere başlıyoruz. Birazdan iki meslektaşım girip sizinle ilgilenecek." Dediğinde başımı hafifçe salladım.
Kapı tıklatılıp açıldı ve içeri iki kişi girdi. Yanıma gelip doktor beyin talimatlarını aldılar ve işe koyuldular. İlk olarak ufak kol ve bacak egzersizleri yapılacaktı. Canım az çok yansa da katlanamayacağım kadar değildi. Bir süre sonra belirli aralıklarla kendim yapmaya çalışmamı söyleyerek ayrıldılar. Küçük şeyler yapıyordum ama benim için çok yorucuydu. Bu yüzden biraz kestirmemde bence sakınca yoktu.Ne kadar süredir uyuduğumu bilmiyordum. Uyandığımda yanımda ve odada kimse yoktu. Şaşırdığımı itiraf etmeliyim genelde hep yanımda birileri olacağını düşünmeye başlamıştım.
"Uyanmışsın "
Yalnız mı bırakırlar dedim. Yırtık dondan çıkan ç*k gibi birden girince haliyle korktum.
"Korkutmak istememiştim. Özür dilerim. Ben lavabodaydım. Sen uyuyorken günlerdir kesmediğim sakallarımı keseyim dedim." Diyerek gülümsüyordu.
Bu adam da kim? Biraz daha yaklaşınca anladım. Bu Sinem'in taş kocasıydı. Taş? Ne diyorum ben tövbe yarabbim yaa. Adamın saç sakal bir birine giren görüntüsünü görünce şey ettim işte.Yanıma geldi.
"Nasılsın "
"Daha iyi hissediyorum."
"Dışarı çıkmak ister misin?"
Adama anlamadım der gibi bön bön bakınca tabii böyle güzel güzel gülerdi. Güzel mi gülerdi? Kızım kendine gel. Sen emanet bir bedendesin. Kendine hakim ol.
"Sen uyuyorken doktorla konuştum. Dışarı tekerlekli sandalye ile çıkabileceğini söyledi. Az da olsa yürüyebilecek misin?"
"Ben.. denerim."
"Korkma sana yardımcı olacağım"
Diyen ağzını... kendine gel kızım adam yardım edecek sadece. Bu Sinem az şey değil yanii sonuçta onun bedeni ve duygularını yaşıyorum. Sapık bu kadın sapık...
"Tamam " deyip yavaşça doğrulmaya başladım. Dediği gibi bana yardımcı olmaya çalıştı. Yavaşça ayaklarımı sarkıttım. Hemen önümde duran tekerlekli sandalyeye gidecektim. Ne kadar zor olabilir ki. Önce bir bacağımı yere koydum. Sonra diğer bacağımı yere indirdim. Üstüne basmaya çalıştım. Biraz ağrım vardı ama dayanabilirdim. Tam ayağımı atacak iken düşüşe geçmeye başladım. Kahraman taş adam beni kucağına son anda alarak sırıtıyordu.
'Ayyy ne güzel sırıtıyooor' içimden söylenerek bende sırıtıyordum. Sinem kızım sen düpe düz sapıksın. Gerçi kocası şimdi bir şey de diyemiyorum da ben bunları yaşamak ve hissetmek zorunda mıyım. Neden ben... Niçin ben...
Sağ salim sandalyeye oturttu beni ve odadan dışarı çıkarak hastanenin bahçesine çıktık. Fazla kişi yoktu ve hava çok güzeldi. Boş bankın oraya doğru sürmeye başladı.Beni bankın yanına koydu ve kendisi de banka oturarak etrafı seyretmeye başladı.
"Hava çok güzel değil mi?"
Sinan'a yavaşça dönerek "evet" dedim.
"Sinem, tekrar burada yanımda olduğun için mutluyum. Fakat.. sanki eskisi gibi değilsin. Farklı bakıyorsun bana ve bu sefer beni hiç hatırlamayıp bırakmandan korkuyorum." Dediğinde bana döndü.
"Nasıl bakıyorum bilmiyorum ama korkma seni bırakmak gibi bir niyetim yok. Hatırlamaya çalışacağım Sinan." Dedim. Ne deseydim ki adam gözümün içine baka baka erirken ben 'evet korktuğun aynen başına geldi' mi diyecektim. En azından bunu ona borçluydum. Sevdiği kadınının bedeninde hapsolmuş bir ruhtum sadece. Hayatını değiştiremezdim.
Bana öyle bir baktı ki sanki küçük bir çocuğa şeker vermişim gibi gözlerinin içi gülerek bakıyordu. Tuhaf bir şekilde onu mutlu etmek beni de mutlu hissettirmişti. Konuyu değiştirmek için konuşmaya devam ettim.
"Ben 4 yıldır uyuyorken neler yaptın peki"
" Sen yokken benim için zaman durmuş gibiydi Sinem. Sürekli kendimi senin yanında buluyordum. Senin kokun olmadan geçen 4 yıl boyunca düzgün uyuyamıyorum bile. Senin neşene ve hayatımı renkli hale getirmene o kadar çok alışmıştım ki sen yokken hayatım siyah beyaz olmuş ve sürekli somurtan bir adam haline gelmiştim." Dedi. Bana gülümseyerek döndüğünde içimde bir şeyler koptu. Ona demek istiyordum. Sinem de seni seviyor o da seni özledi. Nereden mi biliyorum. Hissediyorum.
"Sana yaşattığım şeyler için üzgünüm Sinan." Dedim.
"Üzülme lütfen. Her zaman birlikte olursak her şeyin üstesinden gelebileceğimizi söyler ve elimi hiç bırakmazdın. " diyerek elimi tuttu.Bende gülümsedim. Sinem nasıl bir kızdı acaba. Böyle bir adamı kendine sonsuz bir aşkla bağlamıştı. Bazen misafir olduğum bedenlerin hayatlarını ve aşklarını kıskanır kendi bedenimi ve hayatımı düşünürdüm. Bu da bu anlardan biri.
"Üşüdün sanırım.. içeri geçsek iyi olur. İlk günden doktor beyi kızdırmasak iyi olur." Deyip göz kırptı. Bende kafamı sallayarak " tamam" dedim.
Tekerlekli sandalyeyi odama doğru sürüyordu. Kapıya geldiğimizde açtı ve içeri girdik. Yatağa doğru sürmeye başladı. Geldiğimizde beni tutarak kucağına aldı. Düşmemek için kollarımı boynuna sardım. Taş adamı hiç bu kadar yakından bakmamıştım. Güzeldi.Beni yatağa yavaşça bıraktı. Yorulduğumu uzanınca farkına vardım. Kocaman esniyordum. Sinan saçımla oynamaya başlayınca göz kapaklarım istemsizce kapanmaya başladı. Saçlarımla oynaması hoşuma gitmişti. "Immm" diye mırıldandım. Yavaşça uykuya teslim olmadan önce duyduğum tek ses Sinan'ın gülme sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
Science FictionDİKKAT! Onlar geldiler! Onlar karanlıklar... Ölü bir dünyaya hazır mısınız? Peki bu ölü dünyada nasıl yaşanır? Onlar hiç gelmemiş olsaydı ne olurdu? Bunun için nasıl bir şey yapardınız. Ben yapan birini tanıyorum. Adı Dr. Cass. Daha fazlasını mer...