Yıl 2400
Güneşin batışıyla birlikte her yer kızıl bir renge bürünmüştü. Bir zamanlar ormanlık olan yerler şimdi kurak bir çöl gibiydi. Güneşin batışıyla birlikte kızıl renk kendini zifiri bir karanlığa bıraktı.
Zifiri karanlıkta yürüyen adam bir yandan endişeli bir yandan da korkuyla ilerliyordu. Kimseye görünmemek temel kurallardan biri olduğu için yüzünü mümkün olduğunca kapatmıştı. Çölün ortasında duyulan çıtırtı sesi adamı durdu. Çölde böyle bir sesin çıkması pek mümkün değildi. 'Onlar' diye düşündü.
Zifiri karanlıkta bir kaç silület hızlıca adamın etrafında dolanıyordu. Adamı çemberin içine almışlardı. İçlerinde bulunan alfa konuşmaya başladı. Konuşurken sesi hırıltılı ve tıslar şekilde çıkıyordu.
"vaayy, vayy, vay! Bakın buraya kimler gelmiş"
Adam alfanın sesini duyar duymaz içindeki korkunun daha da arttığını fark etti. "Be.. Ben buraya sizinle değil kralınız ile konuşmaya geldim" diyerek niyetini belirtti. Karanlıkta pis, hırıltılı, gırtlaktan gelen hayvani bir ses duydu. Sanırım söyledikleri onu eğlendirmişti.
"Kralımızın senin gibi bir böcekle konuşacağını zannetmiyorum." diyerek hırıldadı.
"karalınızın korktuğu bir isim hakkında olsa bile mi?"
Karanlıkta büyük bir hareketlilik oldu. Bu esnada yer hafifçe sallandı. Hırıltılı ve tıslayan ses tekrar duyuldu.
"Kralımız ile konuşmana izin vereceğim böcek.! Ama yaşaman konusunda söz veremem" diyerek pis, hırıltılı ve hayvani bir ses çıkardı. Adam başını öne eğerek ilerlemeye başladı. İlerledikten bir süre sonra görünen tuhaf yapısı olan bu yer hem karanlık hem de ürkütücüydü. İçeriden geçen adam bir yandan haçı tutuyor bir yandan da içinden dua ediyordu. İlerlerken yüksek, hırıltılı ve tıslayan bir ses duyuldu.
"Buraya bir böcek getirdiğine göre önemli bir şey olmalı Alfa"
"Evet efendim... Bu böceğin size söylemek istediği önemli şeyler var." diyerek adamı nefesiyle itekledi.
Adam hiçbir şey görmese de onların onu gördüğünü biliyordu. Daha fazla susarsa canından olacağına inanan adam konuşmaya başladı.
"Bir duyum aldım. Sizi yok etmeyi planladıkları bir duyum."
Çevresinde olan bir sürü silüet pis, hırıltılı ve hayvani sesler çıkartmaya başlamışlardı. Adamın söylediği şey onları eğlendirdi. Onlar yok edilemezdi. Bunun üzerine kral hırıltılı ve tıslayan bir sesle konuştu.
"Biz yok edilemeyiz böcek! bunu biliyorsun. Bunun için mi ölmeye geldin"
"Peki ya hiç gelmemiş olsaydınız?"
Adamın sözlerinden sonra derin bir sessizlik oluştu. Kral biraz öfkeyle çıkıştı.
"Yıllar önce o doktoru öldürdük. Bunun olması imkansız!!"
"Ama kızı yaşıyor. Fazla zamanınız kalmadı."
Bunu duyan kral öfkeyle yerinden kalktı. Bu esnada yer şiddetli bir şekilde sarsılmıştı. Hırıltısı adamın kulaklarını tırmalıyordu. Artık kaçması gerektiğine inan adam koşmaya başladı. Kaçarken güçlü bir rüzgar onu savurmuştu. Yere şiddetli bir şekilde düşecek iken bir şey onu yakaladı. Adam hırıltılı ve tıslayan sesi tekrar duydu.
"Bununla ilgili bir şeyler yapacağım. Peki, bu bilgi karşılığında benden ne istiyorsun böcek.?"
Adam ölmeyi beklerken duymak istediklerini duyunca içten içe mutlu oldu.
"Eğer başarılı olur hala burada hüküm sürmeye devam ederseniz. Sizden bir bölgeyi bana vermenizi istiyorum. Benim soyumdan olan ailemin yaşamasına izin verilecek ve o bölge de dahil aileme kesinlikle dokunulmayacak. Onları tanımanız için bir mühür dövmesi yapılacak."
Adamın sözlerini düşünen kral tekrar hırıltılı ve tıslayan sesiyle cevap verdi.
" Dünyanın tamamına karşılık küçük bir parça benim için sorun olmaz. Diğer şartların da kabul edilebilir görünüyor."
Adam kralın sözlerinden sonra kendini yerde buldu. Yavaşça ayağa kalkıp üstünü silkeledi. Yeraltı üssüne doğru yol alırken tekrar o tuhaf sesi duydu.
" yeraltı üssünüz güçlü. Bizim için bir açık oluşturacaksın. "
Adam başını olumlu anlamda sallayarak yürümeye devam etti.
Ayla
Hastanede yatan Ayla daha önce hiç görmediği şeyler görüyordu. Yatağında terler içinde kıvranmaya başladığında odayı inleten büyük bir çığlıkla uyandı. Saçlarının bazısı yüzüne yapışmış, sanki dünyadaki son oksijeni soluyormuş gibi nefes alıyordu. Çığlığını duyan hemşire doktorla birlikte odaya girdi.
"Ayla hanım! Bir şey mi oldu?"
Ayla gördüklerinden dolayı kendine gelmeye çalışıyordu. Kimseye cevap verecek durumda değildi. Su içme isteğiyle yanında duran suya uzanmaya çalıştı. Hemşire ne istediğini anlayıp hemen onun için suyu doldurmuş ve vermişti. Suyu kana kana içen Ayla bardağı geri verdiğinde zorla koşuşabildi.
"teşekkür.. Ederim.."
Bu esnada babası açık kapıdan girmiş telaşlı bir şekilde yanına koşmuştu.
"Ayla!! Kızım. İyi misin canım."
"iyiyim baba. Sadece çok kötü bir rüya gördüm." diyerek zorlanarak konuştu. Babası yanına oturmuş başını göğsüne koyan kızının saçlarını okşayarak "Geçti bir tanem" diyordu.
Ayla gördüklerine bir anlam vermese de öylesine bir şey görmediğini bilincindeydi. Sanki orada gerçekten o anı yaşıyormuş gibiydi. Babasının saçlarını okşaması Ayla'yı mayıştırmıştı. Farkında olmadan tekrar gözlerini kapatmış uyuya kalmıştı.
Sabah olduğunda başında hala hafif bir sızı vardı. Doktor genel kontrollerimi yapmıştı. Eve gitmekte bir sakıncam olmadığını söylemişti. Bu yüzden hemşire eşyalarımı toplamamda ve giyinmemde yardımcı olmuştu. Yavaş da olsa hareket edebiliyor olmak beni mutlu ediyordu. Kapı tıklatılınca "gir" diyerek söylendim. Kapıda beliren babam bana kocaman gülümseyerek "haydi bakalım. Hazırsan evimize gidelim." dedi.
"Babaaa! Yine aynı şeyi yapıyorsun. Bana bebekmişim gibi davranmasan" diyerek şakasına babasına sataştı.
"Konuşma bakim sen. Çok biliyorsun. Sen bir anne ol da ben seni görücem." diyerek yalandan azarladı kızını. Kocaman gülümseyen Ayla hasretle babasına sarıldı.
"İyi ki varsın baba. Eskiden yaptığımız bu konuşmaları bile çok özlemişim."
Babası da saçlarını okşayarak" Güzel kızım benim. İpek böceğim. Sen de iyi ki varsın" diyerek kızından ayrıldı.
"Hadi" diyerek yavaşça odadan çıktık. Babam eşyalarımı önden şöförle eve yollamıştı. Şimdi de biz arabayla eve doğru gidiyorduk. Hafif kestirmek için gözlerimi yumduğumda tuhaf bir şey oldu. Bir yere çekilmiş gibiydim.
Araba durduğunda Ayla'nın gözleri bir anda açıldı. Ağzından fısıltı olarak çıkan tek bir kelime vardı "ölecek".

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
Science FictionDİKKAT! Onlar geldiler! Onlar karanlıklar... Ölü bir dünyaya hazır mısınız? Peki bu ölü dünyada nasıl yaşanır? Onlar hiç gelmemiş olsaydı ne olurdu? Bunun için nasıl bir şey yapardınız. Ben yapan birini tanıyorum. Adı Dr. Cass. Daha fazlasını mer...