4.Bölüm

193 72 297
                                    

  Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken Konuşuruz-Kazılı Kuyum
                 

     Nedir; dedim bu yaşamak?
  Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
                          Ömer Hayyam


 (Giden bir otobüsün ardından başlayan bir hikaye

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Giden bir otobüsün ardından başlayan bir hikaye...)

      
                       ⭐⭐⭐⭐

    Bugün kendimi bir fanusun içine koydum yahut bir kafes de olabilir. Uzaktan izledim seni. Bir şeyler anlattın gözlerinle. Bilmezdim senden önce gözlerle anlaşmanın mümkün olduğunu. Şimdi seninle yeni yeni öğreniyorum işte.

   Aynı tas aynı hamam senelerdir halimiz
  Bir de sormadan kafa tutuyor
Zamana kalbimiz

   Sözleri birlikte söylerken karşımdaki iri kahverengi gözlü adama bakıyorum. Şaşırıyorum çünkü otobüste gördüğüm adam tam şu an karşımda duruyor. Dükkanımızın parke döşemesinin üzerinde, kapının önünde durmuş öylece bana bakıyor.

  Ben o gün hiç tanımadığım bir adamla, tuhaf bir gerçekliği olan o şarkının sözlerinde takılı kalıyorum.

   Kendi zamanımın içerisinde bir başlangıcın kıyısında kayığıma atlayıp, kocaman galaksinin içindeki mavi bir gezegenin üzerinde dükkanımıza  kadar gelen garip bir adamla, bilinmezliklerle dolu, kendi yolculuğuma başlıyorum.

  İki şehri var gecenin,
biri gözümde tütüyor,
birinin dumanı üstünde
Yağmur gibi çöken siste,
bana bu uykusuz şehri niye bıraktın, göze alamadığım bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin!
Gözlerini anlıyorum
henüz bağışlayabileceği kimsenin gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kimler bağışlayacak.
Sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
Şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle göz göze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık
bu sessizliği kim bıraktıysa göremiyorum,

diyor mısralarında Hikmet Altınok.
 
  Şimdi sen bana bakıyorsun. Ben sana bakıyorum da görebiliyor muyuz biz birbirimizi?
Kimsin?
Sen neredeydin ?
Nerelerden geldin?
Anlatabiliyor muyuz birbirimize gözlerimizle?

  Bir zaman sonra gözlerini kaçırıyorsun benden. Benim gibi sen de utanıyorsun. Elini hafif kıvırcık saçlarına götürüp karıştırıyorsun. Sonra bizim için duran zaman akmaya devam ediyor...

Aaa Ali oğlum, geldin mi? Neden ses vermedin?"

  Muzaffer amca dükkanın girişine doğru ilerlerken karşımdaki adama doğru sesleniyor. İçimden, adı Ali'ymiş demek diye geçiriyorum.

Hayaller Sakladım Avuçlarıma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin