4.Bölüm

1.6K 232 146
                                    

On sekiz yıllık hayatım boyunca sürekli kurallara bağlı olarak büyümüştüm. Önüme doğrular ve yanlışlar kesin bir şekilde konulmuş, sorgulamama izin dahi verilmeden hayatımın kuralları konulmuştu.

Özgür olduğum tek yer zihnimde kurduğum dünyamdı. Kendim olabildiğim, kendi kurallarımı koyabildiğim ve ben olduğum tek yer. Bazen sadece kendimi kapatmak ve kalan ömrümü zihnimdeki dünyada yaşayarak geçirmek istiyordum. Bu his o kadar yoğunlaşıyordu ki o anlarda istediğim tek şey bir komaya girmek oluyordu.

Dilimin ucu yanıktı, ne istediğimi haykıramıyordum. Bacaklarım kırıktı, kendi yolumda koşamıyordum. Renklerim sınırlıydı, dünyamı istediğim şekilde boyayamıyordum. Kollarım kesilmişti, hayallerime sarılamıyordum. Ve sırtım on sekiz yıllık hayatımın etiketlerini taşıyan yıllanmış bir ağaç gibiydi.

Yine de, çaresiz değildim. Rengimi bilmesem bile, ne olduğumun farkındaydım. Neler yapabileceğimin farkındaydım.

Tamamen siyahlara bürünmüş bir şekilde pencerenin önünde dururken, başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Şehrin ışıkları yüzünden çoğu yıldız kaybolmuş olsa bile gökyüzünü aydınlatmaya ve karanlığında boğulmasına engel olmaya devam ediyorlardı.

Ben, Wang Yibo, gecenin gökyüzüsüydüm. Her şeye rağmen hayallerime, yıldızlarıma sahiptim. Onlarla kendi dünyamı aydınlatıyor, ışığıma gölge düşürmek herkesi tıpkı gece gibi sessizce yutuyordum. İçimde ne yaşanırsa yaşasın tıpkı gece gibi üzerini örterek saklıyor, tüm fırtınalara rağmen durgun görünüyordum.

Dilim yanık olabilirdi fakat gözlerimle de konuşabilirdim. Bacaklarım kırılsa bile, kendi yolumda sürünür yine de devam ederdim. Sırtımdaki etiket dolu dalları söküp onları insanların kalbine saplayabilirdim.

Susuşum kabullendiğimden ziyade, kendime karşı olan belirginsizliğimdendi. Cesaretim bir şeylerle yüzleşip sonrası için sorumluluk alacak kadar fazla değildi. Futbol bu yolda benim ateşimdi, benim ilacımdı. Xiao Zhan bu oyunda benim korkaklığımdı, benim kendime karşı olan savaşımdı.

Siyah motosiklet kimsenin olmadığı sokağın başında göründüğünde gözlerimi gökyüzünden çekip, kafasındaki kaska rağmen kim olduğunu belli eden kişiye çevirdim.

Xiao Zhan, şeytanın aynadaki yansıması tam penceremin karşısında durmuş bana bakıyordu. Aramızdaki mesafeye rağmen ışığını cehenneminden alan gözlerinin parıltılarını görebiliyordum.

Şeytanın ini olan bu adamla ayrıldığımız diğer nokta ise tam burada başlıyordu. Onun kuralları yoktu, tıpkı doğrularının olmadığı gibi. Dili bir neşter gibi keskin, yılan kadar zehirliydi. Yolları dikenlerle süslüydü ama o yolda dilediğince koşabiliyordu. İstediği her an kırmızının tonlarına bulanıyor, insanların kanına karışarak etkisi altına alıyordu. Doğru ya da yanlış, yasak ya da takdir edilesi olup olmaması önemli değildi. O, Xiao Zhan'dı. Tüm günahlarıyla ve inançlarıyla sadece Xiao Zhan'dı.

Annemin uyuduğunu kontrol edip kapımı kilitlemiştim. Her ne kadar kulağındaki tıkaçlar ve ilaçları sayesinde gece boyunca uyanmayacağını bilsem bile tedirgindim. Bu, kuralları yıktığım ilk sefer olacaktı.

Konu şeytanın gölgesi olunca, ona karşı beni durdurabilecek hiçbir şey olmuyordu. Kurallar ya da yakalanmak umurumda değildi. Herkese karşı kaybedebilirdim ama ona karşı kazanmak zorundaydım. Herkese susabilirdim fakat ona haykırmak zorundaydım. Ona karşı içimde kaynayan ateş, öylece sineye çekebileceğim bir şey değildi. Onu yakmalı, gözlerinin ağırlığında ezilmemeliydim.

Bu yüzden, sertçe yutkunduktan sonra penceremi açıp ikinci kere düşünmeden fazla yükseklikte olmayan odamdan aşağı atladım.

Soğuk çimenlerin hissi üzerimdeki kapüşonluya rağmen tenimi okşarken, düştüğüm yerden doğruldum. Bahçenin dışına doğru giderken adımlarım hızlıydı.

Dancing With Devil.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin