8 ay, 24 gün.
Uyandığımda, masamın üzerinde duran tabloya eklediğim bu sayı senin benden gittiğin günlere eklendi. Yeni bir şafak, yeni bir güneş, yeni bir gün, sensizliği getirmeye devam eden yeni dakikalar.
Sana o kadar kızgınım ki, sana o kadar kırgınım ki... ama yine de öyle acınası bir şekilde sevmeye devam ediyorum ki, kendimden nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum, fedakarlığından nefret ediyorum.
Ne yaptın Xiao Zhan? Ne yaptın da tanrıyı susturdun, ne yaptın da annem önüme istediğim şeyleri sundu? Ne yaptın da seninle aynı ülkede nefes almama bile izin vermediler?
Neredesin? Elimde beni bıraktığın adresten başka hiçbir şey yok, ne kadar yabancıymışım sana meğer. Neredesin? Çağırıyorum seni, duymuyor musun? Ben hala o banyoda bekliyorum.
Tilkin.
**************************
1 Yıl, 5 Ay, 9 gün.
Eğer cevap gelmezse, bir daha yazmam demiştim. Yine yazıyorum, cevap gelmeyecek biliyorum. Ama artık gururumu da bıraktım, tıpkı her şeyimi bıraktığım gibi.
Hiçbir şey yolunda değil. Yollarım bile yok elimde artık.
Her gün uyanıyorum, okula gidiyorum, insanlarla konuşuyorum ve kalabalıkların içinden sıyrılıp tekrar evime dönüyorum. Eve dönünce ilk işim postamı kontrol etmek oluyor, maillerime bakıyorum senden bir haber var mı diye? Yok, yoksun. Sanki benim hayal ürünümmüşsün gibi, adımlarının izini bile silmişsin. Olmadığını bilmek canımı acıtıyor, bana verdiğin anahtara sarılıp ağlıyorum senden bir haber alamayınca. Gözlerimi kapatıp yüzünü hayal etmeye çalışıyorum unutmamak için, elimde sana dair tek bir fotoğraf bile yok çünkü, o kadar vaktimiz olmadı, ne yazık.
Eğer böyle olacağını bilseydim, o gün toprağa hayallerimi beslemek için değil, öldürmek için gömerdim. Benim istediğim tek şey dünyayı senin elini tutup kendi renklerimizle yenmekti. Ne yaşanırsa yaşansın, seninle yaşamak. Kaybetmekse seninle kaybetmek, kazanmaksa seninle kazanmak, yorulmaksa seninle yorulmak. Ulaşmaya çabaladığın o kadar zamandan sonra, elini tutmuşken nasıl bırabildin beni aklım almıyor.
Nasıl geçtin benden? Nasıl geçersin benden? Nasıl kilit vurursun kapına, nasıl kaçtığım sokaklara geri atarsın beni?
Ama seni affetmeye hazırım, yemin ederim ki hazırım. Sadece gel... alışmak istemiyorum, kavuşmak istiyorum.
Tilki.
**********************
2 Yıl, 6 Ay, 13 Gün.
Zhan, bugün de yoksun. Gelmedin.
Ben bu defa çok korkuyorum. Ağlamıyorum artık, senin yokluğunu düşünmek eskisi gibi yakmıyor canımı, postalarıma üç günde bir bakar oldum. Alışıyorum galiba, bu beni dehşete düşürüyor. Sensizliğe alışmaya çok korkuyorum kül adam, o kadar korkuyorum ki dört bir yanımı kuşatıyor, göğsümü parçalıyor hissedebiliyorum.
Zaman her şeyi bir gün götürür derler, ben çok korkuyorum Zhan. Zamana kapılırsın da, tutamam seni, zamanla gidersin benden diye çok korkuyorum. Seni unutmak, yokluğuna alışmaya korkmak çok güçlü bir duyguymuş. Altında ezileceğim kadar güçlü bir duygu.
Zihnimde bir ses var, gelmeyecek diyor. Zhan gelmeyecek, sokaklarının nöbetçisi gelmeyecek, gelmeyecek. O an bir silah çıkarıp kendimi beynimden vurmak istiyorum, ağlamaya başlıyorum tekrardan, kaç defa siyaha boyadım saçlarımı ama susmuyor. Susturamıyorum. Aksini mırıldanıyorum defalarca kendime, inanmak istemiyorum. Çığlık atıyorum geceye, elimden hiçbir şey gelmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancing With Devil.
FanficOnun zihni kirli ve elleri üzerimde, Oh, evet sen şeytansın ve beni de yakacaksın. Geceyi tutuştur, bu bizim sırrımız, Çünkü iyi çocuklar sadece iyi adamlarla takılır.