Gecenin güneşi yutup tüm gökyüzünü ele geçirmesinin üzerinden saatler geçmişti fakat, bulunduğum yer sanki sabahmış gibi aydınlıktı. Spot ışıkları gözlerimi rahatsız etmesine rağmen buna alışalı yıllar oluyordu.
İlerleyen saate rağmen tribünler tezahürat yapan insanlar ile doluydu. Birbirine karışan çığlık, bağırma ve sohbet sesleri anın heyecanı yüzünden kulağıma sadece uğultu olarak ulaşıyordu.
Yıllardır bu sahada futbol maçı yapmama rağmen, ayaklarım her çime bastığında hissettiğim heyecan ve gerginlik tazeliğini koruyordu. Bunun alışamamak ya da çok sevmemle hiçbir alakası yoktu.
Tüm gerginliğimin sebebi, ustaca topu ayağı ile yönlendirip suratındaki sinir bozucu gülümsemesiyle kaleye doğru koşan rakip takımın kaptanı Xiao Zhan'dan başkası değildi.
Lisenin ilk yılından beri sürekli atışıp dursak bile, aramızda hiç ciddi bir kavga olmamıştı. Okulun iki tane futbol takımı vardı ve rakip kaptanların anlaşmasını zaten kimse beklemiyordu. Futbol, içinde naziklik ya da sevgi barındırmayan bir spordu.
Xiao Zhan ilgi odağı olmayı seven, sürekli farklı arkadaş ortamlarına giren, zihninde tilki sürüsü barındırıp, kazanmak için her şeyi feda edebilecek kadar hırslı ve tamamen zevkleri için yaşayan biriydi.
Ben ise küçük arkadaş grubu ile takılmayı tercih edip, tamamen iç dünyasına dönük bir şekilde sakince yaşayan ve futboldan başka bir hobisi olmayan sıradan bir öğrenciydim. Rakip olmasaydık bile Xiao Zhan ile tamamen zıt olan kişiliklerimiz yüzünden anlaşabileceğimizi düşünmüyordum.
Xiao Zhan, oyun oynayıp insanları kendi zihnindeki kumar masasına oturtmayı seven şeytanın gölgesinden başka bir şey değildi. Bana ilk maça çıkmadan önce iddiaya girmek istediğini söylemek istediği için geldiğinde, onu reddetmeyi düşünmeme rağmen nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde sonunda kendimi onun istediğini yaparken bulduracak kadar zekiydi bile.
Onunla her maçtan önce iddiaya girer, maç sonunda kaybeden kazanın istediğini yapardı. Bu anlamadığım bir şekilde aramızda bir alışkanlık haline gelmişti. Futbola ilgisi olmayan kişiler bile, sırf iddiayı kaybedeni görmek için sahaya gelir ve insanlar tribünleri sonuna kadar doldururdu. Yıllar boyunca dozu kaçırıp birbirimize girdiğimiz anlar olsa da, aramızdaki ilişki bugüne kadar düşmanlık olarak adlandırılamazdı.
Sadece Wang Yibo ve Xiao Zhan'dık.
Ama şimdi, her şeye rağmen içimde tutmaya çalıştığım nefretim damarlarımda akıyor ve ayaklarımın altındaki çimleri her adımımda parçalamama neden oluyordu. Xiao Zhan her zaman uçlarda yaşayıp, kimseyi umursamadan istediğini yapan herifin tekiydi fakat bu gece yaptığı şey, benim için bardağı taşıran son damla olmuştu.
Xiao Zhan, benim kız arkadaşım ile benim dolabımın önünde öpüşürken bana yakalanmıştı.
Onun için kendi içimde bitirdiğim fazla kötü biri değil düşüncelerim anında solarken, takım arkadaşları ayırana kadar kavga etmiştik.
Xiao Zhan düşündüğüm kadar kötü değildi, düşündüğümden çok daha fazla kötü ve şeytandı.
Maçın son dakikalarını yaşarken, koşuşumu daha da hızlandırarak dikkatimi toplamaya çalıştım. Zihnim sürekli birkaç saat önce yaşanan olaya gitse de, Xiao Zhan'a yenilmek istediğim son şey bile değildi. Bu maç artık sadece iddia değil, kişisel bir meseleye dönmüştü.
Kaybedersem, kız arkadaşı elinden alınmış bir ezik olarak kalacaktım.
Kazanırsam, Xiao Zhan'a karşı üstünlüğü ele geçirip ondan intikam alarak egosunu eline verecektim.
Jiyang ile saniyelik bakıştıktan sonra aynı anda Xiao Zhan'ın etrafını sarıp onu köşeye sıkıştırmaya çalıştık. Jiyang'ın atağı ile Xiao Zhan ayağındaki topu arkaya atarak sol ayağına doğru atacakken ileri atıldım ve o dönmeden topu yakalayıp ters yöne doğru koşmaya başladım.
Her geçen saniyede süre daha da kısalırken, berabere olan skor kalbimin daha da hızlı çarpmasına neden oluyordu. Arkamdan koştuğunu hissedebiliyordum bu yüzden ayağımdaki topu sol taraftan bana işaret veren Yuchen'e doğru fırlattım.
Yuchen ustalıkla topu yakalayıp kaleye doğru koşmaya devam etti. Xiao Zhan'ın takımından olan Cheng onu engellemeye çalışsa bile Yuchen onu kolayca idare edebiliyordu.
Xiao Zhan'ın Yuchen'e doğru koştuğunu gördüğümde, yanmaya bacaklarımı umursamayarak topu bana atması için Yuchen'e bağırdım.
Yuchen her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da, Xiao Zhan ile benden başkasının baş edebilmesi oldukça zordu.
Yuchen'in topu bana attığı sırada Cheng benimle beraber topun gittiği yöne doğru koşmaya başladı. Mesafeden dolayı topa daha yakındı ve benden önce ulaşmayı başarmıştı bile.
Ani bir panik dalgası vücudumda yayılırken topu almak için atıldım fakat benden önce davranıp Xiao Zhan'a pas verdi.
Kaleden çok fazla uzaklaşamadığımız için tamamen dezavantajlı durumdaydık ve süre gittikçe azalıyordu.
Xiao Zhan uzun bacakları ile kalede duran Fanxing'e doğru koşmaya başlayınca, tüm hayatım buna bağlıymışçasına koşmaya başladım.
Ona karşı bu defa kaybedemezdim.
Göğsümde belirginleşmeye başlayan yumru attığım her adımda gittikçe büyürken, ikinci kere düşünmeden Xiao Zhan'ın ayağındaki topu almak için ona doğru tüm gücümle atıldım.
Ani hareketim ile saliselik bir şok yaşayan Xiao Zhan, yaptığım aptallığa hafifçe tebessüm edip ayağı ile ustaca topu çevirdi ve bacaklarımın top yerine havaya çarpmasına sebep oldu. Boşluğa tekme attığım için tüm dengem alt üst olup bedenim anında soğuk çimlerin üzerine düşerken kulağıma tezahürat sesleri dolmaya başladı.
Sinirle gözlerimi yumup yumruk haline getirdiğim avuçlarımın içindeki çimleri kopardım. Çok geçmeden maçın bittiğini haber eden zil sesi tüm arenayı doldurmuştu bile.
Kaybetmiştim.
Göğsüm nefessizlikten çok sinirden dolayı hızlıca inip kalkuyordu, sessizce yenilgiyi hazmedemeyerek inledim. İçimdeki tüm hisler alev alıp bedenimi yakıyormuş gibi hissediyordum. Tamamen karma karışıktım.
Kapalı göz kapaklarımın üzerinde hissettiğim gölge ile yutkunup kirpiklerimi yavaşça araladım.
Orada, şeytanın gölgesi yüzündeki sinir bozucu gülümsemesi ile başımda dikilerek bana bakıyordu.
Cehennemden yükselen dumanlara benzeyen gözleri kibirle parlarken elini bana kalkmam için uzatmıştı.
"Canını mı yaktım prenses? Senin için doktoru çağırmamı ister misin?" dedi alaylı bir ses tonu ile. Boğazını oracıkta kesip ses telleri ile onu boğmayı düşünsem bile, hahlayıp uzattığı elini kabaca savuşturdum ve ayağa kalktım.
"Siktir git Xiao."
Suratındaki ifade sözlerim ile neşeli bir hal alırken sesli bir şekilde kıkırdadı. "Yerinde olsam sözlerimi seçerek konuşurdum Yibo. Kaybettin, ne isteyeceğimi bilmiyorsun bile."
Üstünlük taslayan tavrı yüzünden ellerimi tekrar yumruk haline getirip, dişlerimi birbirine sıkıca bastırdım. Sinirlendiğimi görüp eğlenmek istediğini biliyordum ama bunu ona vermeyecektim.
"Ne istiyorsun lanet olası?"
Xiao Zhan suratındaki yarım gülümsemeye rağmen, oldukça ciddiye dönen gözleri ile beni süzdü. Şeytana ev sahipliği yapan gözleri ışıl ışıldı.
"Ne istediğimi daha sonra söyleyeceğim. Eve gidip istediğin kadar ağlayabilirsin."
Ona cevap verme fırsatı bile bırakmadan arkasını dönüp gittiğinde sinirle inleyip saçlarımı çekiştirdim.
Ondan nefret ediyordum.
Y.N: Tamamen kafamı dağıtmak için yazdığım bir kurgu. İçinde bolca +18 şeyler olacağını söylememe gerek yok diye düşünüyorum dööd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancing With Devil.
FanficOnun zihni kirli ve elleri üzerimde, Oh, evet sen şeytansın ve beni de yakacaksın. Geceyi tutuştur, bu bizim sırrımız, Çünkü iyi çocuklar sadece iyi adamlarla takılır.