Şeytanın Kirpiklerinden Dökülen Küller.

1.3K 196 140
                                    

Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. Ellerim titriyor, zihnimden çok fazla kelime geçiyor ama ilk defa yazacak gücüm yok. İlk defa kelimelerimi toplayamıyorum, ilk defa elimdeki kalem böylesine titriyor.

Korkuyorum.

Yazdıktan sonra zihnimden alıp gerçeğe dönüştürdüğüm kelimelerin altında kalkmaktan ilk defa böylesine korkuyorum. Kelimeler çok güçlü, kelimeler çok acımasız. Seni yazmak beni tüketiyor. Mürekkep yerine akıttığım şey kanım, seni yazarken kanıyorum. Kanım tükeniyor, ruhum kan kaybından can çekişiyor ama içimdeki sen bitmiyor. Ne kadar yazarsam yazayım, seni çıkaramıyorum zihninmden. Göğsümden atıp kağıtlara dökemiyorum, yakamıyorum. Harflerin bir jilet gibi bana tutunmasına izin veriyorum.

Yalnızım.

Evin tüm ışıkları kapalı, hiç kimse yokmuş gibi. Saat çoktan ikiyi geçti, sokaklar soğuk ve sessiz. Balkon çok soğuk, ama yıldızlar parıldıyor. Yıldızların sessiz olmadığını söylemiştin Tilki. Ama gökyüzüne ne kadar bakarsam bakayım, hiçbir yıldız konuşmuyor benimle, hiç birini duyamıyorum. Yoksa yıldızlara da mı öğrettin nefretle parıldayıp beni yalnız bırakmalarını?

Yine de, bu satırları sinirlenip canımı acıtmak için bana attığın kalemle yazıyorum. Yıldızlarının ışığı beni görmese bile, sen yanımda olmasan bile, sana ait olan bu kaleme sahibim. Birde silik bir şekilde yanımda oturan hayaline.. en azından elinin izini taşıyan bu kalemle yazdığımda, elini tutuyormuşum gibi hissedip güç alabilirim değil mi? Senden güç almama izin vermezsin.. ama en azından bu kadarına izin verir misin Tilki?

Artık baş edemiyorum. En başından beri dipteydim, kendimle ve seninle alakalı her şeyin dışındaydım. Gölgem ve maskelerim yüzeye yansıyan tek şeydi, çoktan karanlığın esiri olmuştum. Nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum. Kazançlarımdan çok kayıplarım vardı, tek varlığım gölgemdi, gölgemi ayakta tutuyordum ama benliğim yıkılmak üzereydi. Yalnızdım, yalnızım. Baş edemeyeceğim kadar fazla yalnızdım, fazla dipteydim.

Ve seni gördüm.

Karanlığın içinde yıldızlarınla parlıyordun. Bileklerinde prangalar vardı, kendine tanrıdan saklanacak bir kabuk yaratmaya çalışıyordun. Savaşıyordun ama nasıl kazanacağını bilmiyordun, dibe düşüyordun. Öfkeliydin, yalnızdın, kaybetmek istemiyordun ama nasıl başa çıkacağını bilmiyordun. Tanrı'yı sorgulayacak kadar cesur, tek başına yüzleşemeyecek kadar korkaktın.

Ve sonra beni gördün. Kırgın gözlerin ne güzel bakıyordu, sende kendimi gördüm.

Dibe düştüğünde seni karşılayacak şey bendim, benden nefret ettin. Dibe yansıyan gölgen büyüktü, tırnakları uzun ve keskindi, parçalamak için bekliyordu. Ve gölgeni ben sandın. Kanıyordum, rengim kanımda boğuluyordu. Zincirlendiğim karanlığıma cehennem deyip kanımı rengim sandın. Beni zihnindeki sarı gözler sandın Tilki, beni görmedin.

Seni yakalamak için doğrulttuğum kollarımı görmedin.

Nefretini kabullendim. Tıpkı yüzeyde olan gölgemi sana verip, dipte olan gölgeni kendime kabullendiğim gibi.

Şeytanın gölgesi olmayı kabullendim. Gölgen olup beni yenmene, parçalamana izin verdim. Karşına çıkarken ben iyiyim dedim, göğsümün altındaki yıkıntıları inkar edeceğim.

"Bizim seninle beraber yürüdüğümüz bir yol yok." bana bunu söyleyen sendin. Haklıydın, bizim beraber yürüdüğümüz bir yol yoktu. Tüm yollarımı parçalayıp, o parçalarla kendi yolunun sonunu görmen için uzatmana izin vermiştim. Benim bir yolum dahi yokken, nasıl beraber yürüdüğümüz bir yol yapabilirdik ki?

Sen yan yana yürümeyelim diye dar yaparken sokaklarını, nasıl yollarında yürümeye cesaret edebilirdim?

Sen, sana uzanmama hiçbir zaman izin vermedin Yibo. Hiç sana elimi uzatmama izin vermedin, ama elimin seni bir uçurumun dibine çekeceğinden emindin. Sana sarılmak için hiçbir zaman kollarımı kaldırmama izin vermedin, ama kemiklerini kıracağımdan emindin. Sana dokunmama hiçbir zaman izin vermedin, ateşimle seni yakacağımdan emindin. Sen en başından beri beni zihnindekinin yerine koymuştun.

Oysa sadece bir kere yıldızlarına sorsaydın, onlar sana anlatırdı. Yıldızlar senin Yibo, onlar sana sessiz kalmazlar. Ateşin sadece beni yaktığını sana söylerlerdi. O ateşin sen olduğunu, yandığımı, kirpiklerimden küllerimin döküldüğünü sana anlatırlardı. Ateşime ateşini nasıl kattığımı anlatırlardı sana.

Ama artık yıkıntılarımı daha fazla gizleyemiyorum. Deniyorum ama, karşında kırıklar içindeyim. Sana uzanabilirim, ama ne yararı var? Adını seslensem alacağım tek cevap koca bir sessizlik.

Çünkü sen beni her zaman boşlukta yalnız bıraktın Tilki. Benimle olan tek şey hayalindi. Umudu olmayan bir insanın tutunacak hiçbir şeyi kalmamış derler. Benim umudum yoktu ama hayalin vardı. Tutunduğum tek şey hayalindi.. ama artık hayalin bile acıtıyor beni.

Yine de, sen ne yaparsan yap, ne söylersen söyle günün sonunda kendimi tekrar seni affederken buluyorum. Ne kadar kırdığının, parçaladığının bir önemi yok, benim boynumu eğmem için kaşlarının titremesi yeter. Yıldızlarının şahitliğinde ben seni hep affederim, hep affettim.

Yine affediyorum.

Seni çok fazla zorladım. Ağlattım, acımadan karşına dikerken korkularını bir köşede senin için kendimi daha çok yaktım. Ama eğer dursaydım Yibo, dursaydım savaşmayı öğrenmezdin. Dursaydım kırıklarının arasında kalırdın. Dursaydım prangalarını kıracak gücü toplayamazdın, tanrıya baş kaldıramazdın.

Seni asla yalnız bırakmadım, eğer düşseydin seni yakalardım.

Bana hiçbir zaman inanmadın ama arkandaydım, kollarım seni yakalamak için her zaman hazırdı.

Çünkü seni seviyorum Yibo.

Çünkü seni seviyorum Tilki.

Sevginin kalbimi kanatmasını seviyorum, yıldızlarının gölgesinin olduğum dibe yansımasını seviyorum. Gözlerinde bana karşı yansıttığın tek şey nefret olsa da, zayıfladığında bile bana gelmeni seviyorum. Beni parçalamanı seviyorum, beni birleştirmeni seviyorum.

Seni seviyorum.

Çaresizce, harabelerimle, olduğum her zerremle ve kırıklarımla..

Ama sen bir kere bile ardına dönüp bakmadın bana. Baktığın tek şey, görmek istediğin şeylerdi. Kendin bul beni istedim, beni bul, sana uzattığım elimi fark et ve beraber yenelim dünyayı istedim. Ama senin istediğin tek şey beni, zihnindekini yok etmekti.

Beni yok etmene izin verdim ve nefretine karşılık sevgime sarıldım.

Seni sevmenin bana getirdiği tek şey daha fazla acı, daha fazla yalnızlık. Tükendiğimi hissediyorum. Kalbime sapladığım zehirli bir hançer gibisin. Çıkarsam bile zehrin kanımda dolanır, yine de boğar beni.

Ben renginde boğulmaya hazırım.

Ben parçalanmaya hazırım Tilki.

En dipteyim, ben en başından beri sana yenilmeye hazırdım.

Ya sen, sen parçalanmaya hazır mısın?

Bitir oyunu.

Dancing With Devil.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin